Paylaş
Yanlış bilgi cinselliği, insan mutluluğunu ve ruh sağlığını olumsuz etkiler. Cinsellik konusunda önemli çalışmalar ve araştırmalar yapılsa bile diğer konularda olduğu gibi toplumla medya kanalarında veya okullarda bu bilgileri konuşmak pek de mümkün olmadığı için cinsel yanlışların düzeltilmesi uzun zaman alacak gibi görünüyor.
Cinsellikle ilgili bilimsel doğrular yaygın olarak bilinmediğinden insanlar kendi deneyimleri doğrultusunda cinselliği tanımlar ve yaşar. Cinsellik, insanların hemen tümünde farklı duygu ve algılara yol açar. Bazı insanlarda aşkı, sevgiyi, yakınlığı, keyif ve hazzı, bazı insanlarda ise başarısızlığı, acıyı, nefreti, kaçınmayı hatırlatır.
Kişinin, cinsellikle ilgili doğru olduğunu düşündüğü, çoğu zaman abartılı, yanlı ve bilimsel değeri bulunmayan inanç ve yargılar cinsel mitler olarak tanımlanır. Cinsel mitler toplumda yaygın olarak kabul görür, kişide “gerçek” algısı oluşturur ve erkeğin ya da kadının nasıl düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgili bir kalıp oluşturur. Cinsel yaşamdaki sorunların çoğunlukla temelinde bu yanlış bilgi ve inançlar yani cinsel mitler yatar.
Erkek ve kadının cinsel ilgileri ve sorumlulukları temel olarak farklıdır, erkek cinsel ilişkinin sorumluluğunu üstlenmek ve yönetmek zorundadır.
Kesinlikle değildir. Erkeğe cinsellikte verilen iktidar koltuğu iktidarsızlık ile erkeği koltuğundan edebilmektedir. Bir şeyi yönetmek stres yaratır ve stres beden ve ruh sağlığı için pek de hayırlı değildir. Cinsellik her iki tarafın da onayı, katkısı ve katılımı ile güzeldir.
Cinsellikte nelerin doğru nelerin yanlış olduğuna dair kesin ve net kurallar vardır.
Kesinlikle değil! Cinsellikteki doğruları ya da yanlışları her çift kendi belirler. Burada önemli olan her iki tarafın da onay vermesidir. Zorlama, taciz, sömürü vb. davranışların olmaması gerekir.
Her sertleşme boşalmayla bitmelidir.
Kesinlikle değil. Bu beklenti varsa çift birbirine birleşme ya da boşalma kaygısı olmadan yakınlaşır, dokunur, öpüşür, sarılırken bile çekinir.
Paylaş