Paylaş
‘Ruh iyileştiğinde beden de iyileşir’
‘Reçeteler dışardan gelir, dönüşüm ise içeride yaşanır’
Geçen hafta Dr. Gabor Mate’yi İstanbul da dinleme fırsatı buldum.
Kendisi Batı Tıbbı eğitimi olan bir doktor olmakla birlikte doğu tıbbının yaklaşımını da sentezliyerek tedavi planı uyguluyor. Yani; ‘Beyin -kalp - bağırsaklar bütündür, kişiye ait duygu kayıtları, hafıza bu üçlünün sorumluluğundadır, hastalıkların adreslerini bu üçünde arayın’. diyor
Paylaşımın özünü kendi sözleriyle aktararak ve kısaca bu sözü yine kendi aktarımlarından benden kalanları sizlere sunmak isterim.
Dr. Mate; zihin ve bedenin birbirinden ayrı olmadığı, zihinsel faaliyetlerin, stresin ve buna bağlı oluşan duygu hattının sağlıklı bir şekilde dışarı aktarılmadığında beden de yüklere ve hastalıklara davetiye çıkardığını aktardı. Zamanında verilmemiş tepkiler, birikimler, söylenmemiş sözler, istemesen de yaptığın fedakarlıklar ve kendini yoksayışlar…
Özellikle erken dönem yaşanan ve henüz çözümlenmemiş travmaların ve yaşam deneyimlerinin yaşınız kaç olursa olsun canlı olduğunu ve belki de tüm hayatınızı etkilediğinin altını çizdi.
Stesin bedendeki etkileriyle ilgili yapılan bazı araştırma sonuçlarını paylaştı ki bence çok çarpıcı;
• Duygusal stres yaşayan kadınların meme kanseri olma oranları 9 kat daha fazla bulunmuş.
• ABD de siyah kadınların ırkçılığa maruz kalanların daha sık hastalıklara yakalandıkları özellikle solunum sistemi ile ilgili sorunların daha sık görüldüğü saptanmış.
• Gebelikte strese çok maruz kalan kadınlardan dünyaya gelen bebeklerde dikkat eksikliği hiperaktivite sorunları daha sıklıkla görülüyor.
• Göğüs kanserinin genetik geçişi 100 kadından sadece yüzde 7'sinde bulunmuş. Yüzde 93'ünde bu genetik geçiş yok ve nedeni nasıl hayatlar sürdüğümüzle ilgili.
Kendi duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmek, başkalarının ihtiyaçlarını, duygularını kendininkilerin önüne koymak, duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade edememek stresi arttırmakta ve hastalıklar için uygun koşul oluşturmaktadır diyor Dr. Gabor Mate.
Kendini yok sayarak, kendi duygularını ve ihtiyaçlarını başkaları üzülmesin, beni sevsinler vb. diyerek baskıladığımızda, kendin olmayı özgün olmayı başkalarına feda ettiğinde, vücudumuzun astım, ALS, kanser, MS vb. pek çok hastalıkla cevap verdiğini bilimsel kanıtlara dayandırarak aktardı.
Hiç kimseyi kırmayan, herkesin istediğini yapmaya çalışan, "Hayır" demeyen insanların hastalıklarla ilgili riske daha açık olduklarının özellikle altını çizdi. İnsanları kırmadan da sınırları çizmenin mümkün olabildiğini, hayır demenin mutlaka uygun yolları olduğunu, olmuyorsa da olmaz ancak kendi istemediğiniz bir şeyi yapmanın bedelinin ağır olduğunu defalarca vurguladı.
İstemediğiniz şeyleri yıllarca bir görev gibi, kimse kırılmasın, üzülmesin diye yapmanın bedelini çok ağır!
Ve "Eğer bunu farkederseniz de kaç yaşında olursanız olun mutlaka değişmek için bir yol vardır, terapi teknikleri size yardım edecektir, cesur olun" dedi.
Doğal ifadeleri, kendini de örneklerin arasına koyarak anlatması, egosunu silerek sunumu paylaşması beni en az sunumdaki bilgiler kadar etkiledi.
İnsanla çalışan bir bilim insanı olarak insan olduğunun farkındalığla…
Eğer daha çok bilgi alayım okuyayım derseniz de ‘Vücudunuz Hayır Diyorsa’ isimli kitabını edinin derim.
Teşekkür ederim sevgili Dr. Gabor Mate.
Paylaş