Paylaş
Vajinismus, bir cinsel işlev bozukluğudur. Tıpkı erkeklerdeki erken boşalma gibi. Tedavileri de benziyor zaten. Nasıl ki bazı erkekler kontrolsüz boşalıyor, isteseler de boşalmalarını denetleyemiyorlar, vajinismusta da kontrolsüz olarak kadın aksini yapmak istese de kasılıyor. Bu sorun direkt olarak kadını ilgilendiriyor gibi görünse de aslında cinsel işlev bozuklukları çiftlerin ortak problemidir. Bir şekilde sorunun kaynağı ne olursa olsun herkes farkında olmadan kendince bu soruna uyum sağlıyor. Bu problem çiftin her ikisinde birden iyi veya kötü bir amaca hizmet ediyor. Bu ‘’bir amaca hizmet etmek ‘’ meselesi psikolojik bir konu ve kişiler genellikle bu amacın ne olduğunun farkında değiller. Bu konuya başka bir zaman değinmek üzere vajinismus hakkında biraz daha bilgi vermek isterim.
Hakkında çıkan yazılara bakıldığında kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozukluğu gibi görülse de kadınlarda en sık görülen cinsel sorun aslında cinsel isteksizliktir. Fakat vajinismus çok daha dramatik sonuçlara yol açtığından üzerinde daha çok konuşuluyor ve yazılıyor. Vajinismus en bilinen anlamda kadının çeşitli nedenlerle cinsel birlikteliği yaşayamaması, bu sırada zorlanması, ağrı duyması, korku ve endişeye kapılması, cinsel ilişki esnasında vajina etrafındaki kaslarını istemsiz olarak kasması durumudur. Kadın o an adeta panik atak benzeri bir durum yaşıyor, kendini kaybediyor, bacaklarını kapatıyor ve eşini itiyor. Bu belirtiler aynı zamanda jinekolojik muayene olamama, tampon kullanamama, vajinal fitilleri uygulayamama, kendisinin ve partnerinin parmağını vajinasına sokamama şeklinde de kendisini gösterebilir.
Sevişmek, doğal bir eylem olsa da cinsellik hakkında bilginin az olması ya da doğru olduğunu sandığımız yanlış bilgiler sadece vajinismus değil diğer cinsel sorunların yaşanmasına da neden oluyor. Kız çocuğunun yetişmesi sırasında abartılı bir şekilde erkeklere karşı güvensizlik, bekarete verilen aşırı önem, cinselliğin kötü kadınların işi olduğu mesajları, kanlı çarşaf bekleme gibi kültürel ritüeller, Türk filmleri ya da etraftan duyulan ilk geceye, gebeliğe, doğuma ait korkunç, utanç verici hikayeler, otoriter ve baskıcı baba figürü, çocuklukta yaşanan cinsel istismar, mükemmeliyetçi ve kontrolcü kişilik en sık rastladığımız nedenler arasında.
Cinsel birliktelik yaşanamadığında çiftlerin her ikisini de etkileyen bir sürü durum ortaya çıkıyor. Bazıları çok erken dönemde çare arayışına girip tedaviye başlıyor ve sorunlarının üstesinden geliyor. Fakat sıklıkla çeşitli bahanelerle tedaviye başlamayı erteliyorlar. Bu bahane üretme süreci çok uzun yıllar alabiliyor. Zamanla cinsel birliktelik yaşama korkusunun yanı sıra çocuk sahibi olamama, eşini kaybetme, evliliğini kaybetme korkuları, utanç, suçluluk, çaresizlik, mutsuzluk ve depresyon hayatın bir parçası haline geliyor. Eşler de buna bir şekilde uyum sağlıyorlar. “Benim için sen daha önemlisin”, “Her şey tam cinsel birliktelik değil”, “Biz böyle de mutluyuz” gibi sözlerle ya ön sevişmelerle yetiniyor ya da sevişmekten vazgeçiliyor.
Çiftler, etraftan çocuk sahibi olma yönündeki baskılara dayanamayıp ya da artık kendileri çocuk sahibi olmak istediklerinde tedavi olmaya karar veriyorlar. Maalesef bu konuda yeterli bilgi ve deneyimi olmayan kişilerce yapılan fiziksel olarak zorlayıcı, sözel olarak aşağılayıcı muayene denemeleri, kızlık zarının alınması, botoks uygulamaları, buhar, bazı sarhoşluk veren maddelerin kullanılması gibi önerilmeyen, etik dışı tedavi yöntemlerine maruz kalıyorlar. Zaten uzun süren bir sürecin sonunda tedaviye kendini maddi, manevi ancak hazırlamış olan çift için bu tam bir yıkım oluyor. Hem kendilerine olan inançlarını hem de tedaviye olan inançlarını kaybediyorlar. Yeniden toparlanmaları oldukça zor oluyor. Bu nedenle tedavide ilk adres çok önemli.
Cinsel ilişki tek başına yaşanan bir eylem olmadığından eşin desteği de başarıya giden yolda süreyi çok kısaltıyor. Tedavi sürecine katılmak istemeyen erkekler de olabiliyor. Böyle durumlarda elbette tedavi gerçekleşiyor ancak bu tür çiftlerin evlilik çatışmaları yaşamaları, tedavi süresince ve sonrasında erkeğe ait cinsel isteksizlik, sertleşme problemleri ve benzeri sorunları yaşamaları daha sık izleniyor. Kadının problemi çözülürken daha önce dikkat çekmeyen erkeğin problemleri de ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle tedavi uygulamalarında hem kadının hem de erkeğin cinselliği ile ilgili bütüncül, psikolojik, bilinçlendirici ve davranışçı tedaviler uygulanmalıdır. Bunun yerine sadece vajinismusa odaklanarak yapılan tedavilerde o an için sorun çözülmüş gibi görünebilir ancak problem daha sonra genellikle şekil değiştirerek hem kadında hem de erkekte farklı cinsel sorunlarla devam edebilir.
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki vajinismus sorunu yaşayan kadın, bu konuda yeterince bilgili ve deneyimli bir cinsel terapistin rehberliğinde eşinin de desteği ile yüzde yüz ve kalıcı bir şekilde sorunundan tamamen kurtulur.
HÜRRİYET AİLE ÖZEL
Paylaş