Paylaş
Hemen arkasından suçluluk hisleri, takatsizlik, yetersizlik düşünceleri takip ediyor. Bu duyguları yok saymak, hepsini halının altına süpürmek ve sahte bir gülümsemeyle hayata devam etmek de mümkün. Gelen bu duygular, içinden geçilmesi ne kadar zor olsa da bize bir şey anlatmaya çalışıyorlar: “Nefes al, kendini hatırla, kendine sor: “Şu an neye ihtiyacın var?”
Ben hissiz ve mekanik bir anne olmamak için yazıyorum, çiziyorum, dans ediyorum. Çocukluğumda karşılanmayan ihtiyaçlarımın izini sürüyorum. O ihtiyaçlar kaybolmadı. Geçmişteki hiçbir şey geçmişte kalmadı. Hala orada canlı duruyor ve ben kendim karşılamadıkça beni cansızlaştırıyor.
Senin neye ihtiyacın var?
Belki sadece durmaya, bir kahve içip soluklanmaya, ayaklarını suya sokmaya, yürüyüşe çıkmaya, dost sohbetine, hareket etmeye, desteğe, gerçek bağlar kurmaya ve daha nicesine…
Kendini canlı hissetmek için hissetmeye izin ver Güzel Anne.
Yoksa o beğenmediğimiz duygular da bizi yok sayacak ve hissetme kabiliyetimizi kaybedeceğiz. Tıpkı, üzüntüyü yok ederken mutluluğu da yok eden ve hissizleştiren depresyon ilaçları gibi… Belki o duyguları kendine yakıştıramıyorsun ama o duygular sana “dur” diyor. Dur ve dinle. Bu duygu sana ne söylemek istiyor? Katil de, canî de ilahi de içimizde. İçindeki anne hangisini besleyip büyütecek?
Hissedemeyen biri çocuğuyla gerçek bir bağ kurabilir mi?
Kendini duygusal olarak ihmal eden biri çocuğunun duygusal dünyasını anlayabilir mi?
Ona rehberlik edip yol gösterebilir mi?
Kendi duygularının sorumluluğunu almasını sağlayabilir mi?
Bir ebeveynin çocuğu için yapabileceği en iyi şey nedir?
Bugün aynaya bakıp, ihtiyaçlarımızı anlayıp, hikâyemizi yeniden yazmanın zamanı.
Çocuklarımıza daha güzel bir duygusal dünya bırakabilmek için uzun ve engebeli bir yol var önümüzde ama yürüdükçe güzelleşiyor.
Paylaş