Paylaş
Diyelim ki kemerli bir burnunuz var ve bir arkadaş ortamında biri size, burnu kemerli olanların önceki hayatlarında yılan olduklarını öğrendiğini söyledi. Sizin bir yılanın ruhunu taşıdığınızı da kendinden emin bir ifade ile sözlerine ekledi. Ardından yüzünüze tiksintiyle bakmaya başladı. Muhtemelen böyle davranan bir kişinin, ruhsal sağlığının yerinde olmadığını düşünürsünüz. Söylediği şeylerin doğru olmadığına inandığınız için onu dikkate almazsınız.
Biri size “yılan” dedi diye yılan olduğunuzu düşünmezsiniz, çünkü kendiniz hakkında böyle bir şüpheniz yoktur. Durumu içselleştirerek kendinizi kötü hissetmezsiniz. Hislerinizi yöneten şey, kendi hakkınızdaki düşüncelerinizdir.
Söylenenleri veya olayları kişisel algılamak bencillikle ilişkilendirilir. Kişi, sanki tüm dünya onun çevresinde dönüyormuş gibi her şeyin kendisiyle ilgili olduğunu düşünür. Temelde kendini önemli hissetmeye dair ihtiyaçları vardır. Oysaki insanlar sizi ruh hallerine göre değerlendirirler. Tutumları, kendi ruhsal durumlarıyla alakalıdır. Sizin öz değerinizle değil. Hatta sizi kendi yetersizliklerini örtmek için de eleştirebilirler.
Kendini bilen insan için bu düşüncelerin bir önemi yoktur. İnsanlar tarafından sevilip sevilmemeyi önemsemezler. Ruhlarını kötü düşüncelerle zehirleyebilecek bir iç sesleri yoktur. Çünkü suçlayıcı bir sesin kendilerine zarar vermesine izin vermezler. Bağımlılık duygusu veya korku tarafından yönetilmezler. Hataları için kendilerini hor görmezler.
Kendinizi hor gördüğünüz ölçüde diğer insanların sizi aşağılamasına izin verirsiniz. Hatta kendinizi suçlu hissediyorsanız, aşağılanmaya ihtiyaç dahi duyabilirsiniz. Bu durum, zaman içinde bir tür bağımlılığa dönüşür. Çünkü kendinizi aşağılanmaya layık biri gibi görürsünüz. Hatalı davranışlarınızın üzerinizde bıraktığı negatiflik veya oluşturduğu değersizlik hissiyle beraber, size yapılan saygısızlıkları hak ettiğiniz bir şeymiş gibi makul karşılarsınız.
Otuz yaş üstü bir erkek danışanım, bir arkadaşının ona “parmak arası terlik giyenlerin eşcinsel olduğunu” söylemesiyle büyük bir tartışmaya girdiğini ve arkadaşıyla bir daha görüşmediğini, buna rağmen halen ona karşı öfkeli olduğunu anlatmıştı. Ardından da ilkokul yıllarından beri davranışları sebebiyle alay konusu olduğunu, insanların onu fazla kibar bulduğunu özetleyerek, bana yaşadığımız toplumda kibar bir erkek olmanın bir suç olup olmadığını sormuştu.
Danışanım diğer insanlardan farklı olduğu için ötekileştirilmişti ve onların eleştirilerini kişiselleştirdiği için kendini suçlu hissetmiş, öz güveni ve duyguları üzerindeki kontrolünü kaybetmişti.
Temelde eşcinsel olduğunun düşünülmesinden endişe duymuyor olsaydı; arkadaşı tarafından parmak arası terlik giydiği için eleştirildiğinde, konuyu bu denli büyük bir sorun haline getirerek, kendini yıpratmazdı.
Söylenenleri kişisel algılamadığınız zaman insanların tesiri altına girmekten kurtulmuş olursunuz, güçleri sizin savunma mekanizmanızı yıkmaya yetmez. Savunmanızı onlara karşı değil, iç dünyanızda kısaca yapıp yolunuza devam edersiniz. “Av” veya “kurban” durumuna düşmezsiniz. Bunu başaramadığınız takdirde bir zaman sonra insanlar size kötü bir imada bulunmadığı halde sanki öyleymiş gibi algılamaya başlayarak, aşağılık duygusuna kapılabilirsiniz.
Başka insanlarla olan ilişkilerinizi düşünmeden önce “Kendimle ilişkimi nasıl daha iyi hale getirebilirim?” diye düşünmeyi önceliğiniz yapın.
Paylaş