Paylaş
Yaşanmış kötü olayları zihninizde canlı tuttuğunuz sürece daha çok büyümelerine sebep olursunuz. Duygusal yüklerinden özgürleşemeyen insanlar, kendini tekrar eden bir döngü içinde tıkanıp kalırlar. Kendi yarattıkları cehennemin içinde debelenir dururlar. Aynı konulara defalarca kez üzülüp, benzer durumlar karşısında aynı tepkileri verirler. Gerekli dersi alıp, düşünce modelini geliştirerek yola devam etmek varken, hep yerinde sayarlar.
Konu hakkında yaşadığım bir örneği aktarmak istiyorum. Annemin bir arkadaşıyla yolda karşılaştım. O kadar sinirliydi ki önce beni tanımadı. “Nasılsınız?” diye sordum. Yaklaşık on metre uzaklıktaki bir kadını işaret ederek, “Şu kadın var ya, şu kadın… İki yıl önce benim bahçeme çöp atmıştı ve tartışmıştık. Az önce utanmadan selam verdi. Ne yüzsüz insanlar var… Sahi sen kimsin?” dedi. Kendimi tanıttım, beni tam olarak tanıyıp tanımadığına emin olamadan yine söylenmeye başladı. “İnsanları anlamak mümkün değil, delirtiyorlar beni...” Omzuna hafifçe dokunup gülümsedim ve oradan uzaklaştım. Yol boyunca sıradan ve işlevsel insan ikilemini düşündüm
Sıradan insanlar, geçmişte kalan şeyler için halen olayın yaşandığı andaki kadar kızgın kalabilirler. İlişkilerindeki sorunları düzeltmek yerine geçmişlerine sarılarak yaşamayı tercih ederler ve bunu yaparak sadece kendilerine zarar verdiklerinin farkında bile olmazlar. İşlevsel insanlar ise geçmiş olayları kabul edip, gerekli dersleri çıkarır ve gelişmeye devam ederler. Daima meşgul olacakları yeni işleri olur, yaşanmış bitmiş şeyler için harcayacak vakitleri kalmaz. Hatalarının bedelini bir kez öderler ve hatalı kişiye de bir kez ödetirler. Peki ya siz; sıradan biri misiniz, yoksa işlevsel mi?
Hatalara karşı bakış açısını değiştiren kişi, onları, gelecek için bir lütuf olarak görebilir. Artık geçmişin bir parçası olan değiştirilmeyecek şeylere, gün içinde ne kadar vakit harcıyorsunuz? Hatalarınızı “oldu ve bitti” olarak kabullenebiliyor musunuz, yoksa kendinize mi acıyor musunuz?
Unutmayın ki başkaları hakkındaki fikirlerinizi değiştirebildiğiniz gibi kendi hakkınızdaki fikirlerinizi de değiştirebilirsiniz. Ancak kabullenebilirseniz gelecek için atacağınız adımlara adapte olabilirsiniz. Direnmek yerine kabullenmeyi seçmek sizi olgunlaştırır ve hedeflerinize kanalize olmanızın yolunu açar. Karakter gücünüzü arttıracağınız düşünce modelini seçmek için önünüzde sizden başka bir engel yok!
Geçmişte kalan şeyler için daha ne kadar zaman kendinize ve çevrenizdeki insanlara zarar vermeyi düşünüyorsunuz? Zihinsel yorgunluklarınızı üzerinizden atmanın vakti gelmedi mi?
Dibi kumla dolu bir suyun içinde yürüdüğünüzde suyu bulanıklaştırırsınız. Fakat yürüyüp de geçtiğiniz zaman dakikalar içinde su yeniden berraklaşır. Siz o su bir kere bulandı diye aynı yere ayaklarınızı sürerek dipteki kumu kaldırmaya devam ederseniz; hem su sürekli bulanık kalır, hem de hiç yol katedememiş olursunuz. Zihninizi dinginleştirip hedeflerinize yönelmek için kum ve su örneğini aklınıza getirebilirsiniz.
Çözüm bulamadığınız sorunları ise bir süreliğine rafa kaldırmayı deneyin. Zamana yayın. Zihinsel olarak kendinizi daha güçlü hissettiğiniz bir an, onları raftan alıp bir daha aynılarıyla karşılaşmamak için neler yapmanız gerektiğini düşünürseniz, daha sağlıklı kararlar alırsınız.
Egonuzu dizginlemeyi öğrendiğinizde büyük ölçüde ilerlemiş olursunuz. Bunun için, insanların davranışlarının sizi nasıl eğittiğini, geliştirip güçlendirdiğini düşünün. Eğer olay yaşandıktan sonra kendinizi sürekli aynı şeyi düşünmekten alıkoyamıyorsanız, şu sorularla yüzleşin:
*Bu sorun bana ne öğretti? Hangi yönümü güçlendirdi?
*Yaşanan olayda bu günkü aklımla nasıl davranırdım?
*Bu konuyu halen zihnimde yaşatıyor olmamın bana verdiği zararlar neler?
Yukarıdaki soruların cevaplarını içinizden toplayarak, içsel disiplin geliştirmek sizin elinizde. Kötü anılarınızın veya geçmişteki hatalarınızın, önünüze çıkan fırsatlara ket vurmasına izin vermeyin. Geçmişi değiştirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğinin bilincine varın. Eğer geçmişi tutan ipleri bırakırsanız, ânın tadını çıkarabilirsiniz. Duygusal yüklerinizden böylelikle özgürleşebilirsiniz.
Nasıl ki yaklaşık 65 milyon yıl önce dünyaya çarpan göktaşı, karanlık bir toz kütlesi bıraktıysa ve güneş ışınlarının ulaşamadığı dünya, karanlığın içinde gitgide soğuyarak buzul dönemine girdiyse; başınıza gelen kötü şeyler de sizi karanlık bir ruh haline büründürüp, eski canlılığınızı yitirmenize sebep olmuş, bambaşka biri haline getirmiş olabilir. Zihninizi “Şöyle oldu, böyle yaptı”lardan uzaklaştırıp, “Bundan sonrası için ne yapabilirim?” düşüncesine odaklayarak, buzul dönemini kapatabileceğinizin, güneş ışınlarının yansıdığı yeni bir dünya yapısı elde etmek için yeni bir felsefe geliştirebileceğinizin farkına varın. Kendinizle ve diğer insanlarla olan ilişkilerinizde ustalık dönemini başlatın!
Paylaş