Paylaş
Bir danışanım, onaylanmaya duyduğu ihtiyacın çocukluğunda annesi tarafından karşılanmamasının hayatını nasıl etkilediğini şöyle anlatmıştı: “Sonradan öğrendiğim kadarıyla babamla arasında bazı problemler olduğu için sinirli ve tahammülsüz bir ruh halinde olan anneme, yaptığım resimlerden birini gösterip nasıl olduğunu sormuştum. Henüz ilkokul öğrencisiydim ve bu resimler hakkında tek beklediğim şey, “Aferin” veya” Güzel olmuş” gibi bir şey denmesiydi. Fakat annem, “Çek önümden şu saçma sapan resimlerini!” diye karşılık vermişti. Bunun üzerine ağlamaya başlamıştım ve annemin sinirleri iyice bozulmuş olacak ki bana eğer ağlamaya devam edersem, yaptığım resimleri yırtıp atacağını söylemişti. İşte o günden sonra değil resim yapmak, en basit sembolleri bile çizemez oldum. Oysaki bu olay olmadan önce sınıf öğretmenim beni ödüllü resim yarışmasına katılmam için yüreklendirmişti ve anneme yaptığım resimleri gösterirken hevesimin asıl sebebi de buydu. Ertesi gün öğretmenime yarışmaya katılmak istemediğimi söylemiştim. Hatta sadece bununla kalmamış, bu durum okuldaki başarımı ve meslek seçimimi bile etkilemişti. Uzun süre öz güven problemi yaşamıştım.”
Çocuklar ebeveynleri tarafından onaylanmaya ihtiyaç duyarlar ve onların her söylediğinin doğru olduğuna kayıtsız şartsız inanırlar. Bu gibi durumlarda yaşanan olaylardan dolayı kendilerini sorumlu tutarlar. Ebeveynleri ise çoğu zaman çocuklarının kaybolan öz güvenlerinin, günden güne içe kapanmalarının sebebini anlamaz bile...
Danışanım, eğitim sayesinde insanlardan beklentilerini en aza indirebildiğini, onlardan almak istediği geri bildirimleri hedeflerinin önüne koymaması gerektiğini öğrenerek yeni bir bakış açısı kazandığını ve bunun âdeta çocukluktan olgunluğa geçiş yapmak gibi bir şey olduğunu ifade etmişti.
İnsanlarla aranızdaki beklenti bağlarını koparmanız, özgürleşmeniz ve davranış kontrolü sağlamanız anlamına gelir. Sizce de bu, çocukluktan olgunluğa geçmeye benzemiyor mu?
İnsanlara bir soru sorarken beklediğiniz cevabı kafanızda kurmak yerine, farklı bir şey duyup beyin fırtınası koparmak istediğinizi düşünün. Kendinizi geliştirmek için karşıt fikirlerden beslenin. Namık Kemal’in de dediği gibi “Fikirlerin çarpışmasından hakikat şimşekleri çakar.”
Beklentileriniz karşılanmadığında bir an durup gerçekte ne olduğunu kendinize sorun. Bunu sormanız bir aksaklık veya değiştirmeniz gereken bir şeyin olup olmadığını gösterecektir ve kabullenmenizi sağlayacaktır. Başkalarının görüşleri yerine iç sesinize kulak vermeniz, kendiniz hakkında fesatça düşüncelere sahip olamayacağınız, kendinizi kıskanamayacağınız için daha önemlidir.
Kimse tarafından onaylanmayı beklemeyin. Onaylanma isteği ile beraber gizliden gizliye duyduğunuz korku, ya girişimlerinize engel olur ya da başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olur. İnsanlar tarafından onaylanmayı beklediğiniz ölçüde mutsuz olursunuz. Üstelik onaylansanız dahi, bunu sizi yanlış yönlendirerek başarısız olmanız için yapmadıklarına emin olabilir misiniz? İnsanlar her zaman doğruyu mu söyler?
Bazı konularda daha iyi hissetmek adına kendinize bile yalan söylerken başkalarının size doğruyu söylemesini beklemeyin. Eğer beklemezseniz, duyduğunuz yalanlar karşısında incinmezsiniz. Doğal karşılayıp, yolunuza devam edersiniz. Mühim olan kendinizle kurduğunuz dostluktur. Kendini beğenmiş değil; kendini beğenen, sevgi ve saygı duyan bir birey olabilmektir.
Paylaş