Paylaş
Yüzyıllardır şiirlerde, oyunlarda, şarkılarda, filmlerde kendine yer bulmuştur aşk. Çocukluk anılarımızda kalbimizi hızlandırana da aşk demişizdir, yetişkin hallerimizi çocuksulaştırana da... Hem şikayet eder hem vazgeçemeyiz aşktan. Gözümüzü kör, kulağımızı sağır eder aşk. Peki nedir aşk? Sevgi ile aşk arasındaki farklılıklar nelerdir? Gerçek aşk mümkün mü?
Aşkın kaynağını araştıran bilim adamları aşk ile ilgili temel nörokimyasalların testosteron, östrojen, dopamin, serotonin, oksitosin, vazopressin ve endorfinler olduğunu bulmuşlardır. Bu nöro-kimyasallar sayesinde aşık olduğumuz andan itibaren karşımızdaki kişiyle yakınlık kurma isteğimiz artar. Aşık olduğumuz kişiyi gözümüzde daha çekici ve vazgeçilmez kılan da bu kimyasalların varlığıdır. Örneğin dopamin kimyasalı sayesinde aşık olduğumuz andan itibaren kendimizi daha hareketli ve coşkulu hissederiz. Çevremiz hiç olmadığı kadar renkli ve çekicidir. Davranışlarımızda abartılı bir iyimserlik hali söz konusudur.
Sevgi, bir kişiye karşı duyulan ilgi ve bağlılık olarak tanımlanabilir. Sevginin oluşabilmesi için belirli bir süreç gerekir.
Bir insanı sevebilmeniz için onu tanımanız gerekir, aşık olmak için tanımanız gerekmez. Bu yönüyle bakıldığında aşk tehlikeli sularda yüzmeye benzer. Sevgi ise fırtınalara hazırlıklı güvenli bir limandır.
Yapılan araştırmalar, aşk kimyasallarının aynı yoğunlukta salınmaya devam etmediğini kanıtlıyor: en uzun aşk ortalama 28 ay, ortalama süre ise 8 aydır. Araştırmalar sayesinde aşkın ömrünün sadece biyolojik sebeplere bağlanamayacağı sonucuna varabiliriz. Aşığın psikolojik yapısı, sosyo-kültürel faktörler de aşkın süresini belirleyen diğer faktörler.
Sevgi ise sonsuzdur. Partnerlerin birbirine karşı saygısı ve bağlılığı devam ettiği sürece sevgi varlığını devam ettirir.
Bir insanı sevmeye başladığımız andan itibaren onun dünyasında bir yolculuğa çıkmış oluruz. Sevgi, iki kalp arasında kaynak akışını sağlar. Kaynakları doğru ve yeterli şekilde birbirine akıtan çiftlerin sosyal hayatlarında daha başarılı ve mutlu olduklarını görürüz.
Aşk, kendisi için ister. Aşık olduğu kişiyi aşkına karşılık bulamadığı için öldüren insanların hareket noktası bencilliktir.
Sevgi içinde empatiyi barındırır. Sevilen kişinin iyilik halini gözetir. Bencil arzulardan uzaktır.
Kişi, aşık olunan kişiyi kaybetme korkusuna bağlı paranoyalar yaşar. Kıskançtır, sahiplenicidir. Sevgi ise sevgilide egemenlik kurma arzusundan uzaktır bu yüzden içinde inanç barındırır.
Aşk, anlamı kişiden kişiye değişen zamanla biten bir duyguysa gerçekliği konusunda şüpheye düşülebilir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde gerçek aşk sınırsız, yüce olana yöneltilen aşktır. Karşılıksız kalması mümkün değildir ve sevgiyi ölçülü bir şekilde sevgiliye yönlendirmemizi sağlar.
[fotogaleri=396]
Paylaş