Paylaş
İnsan söyleyeceklerini toparlamakta zorlanıyor. Deprem gerçeği çok sert bir şekilde hatırlattı kendini İzmirlilere. Benim gibi elleri titrediği için telefonu tutmakta zorlanan, gözbebekleri korkudan büyümüş, sesi ve kendisi titreyen insanlar. Bir yanda yaşanan durumu anlamlandırmaya çalışıp bana bakan kızım, diğer tarafta kendimi onun için sakinleştirme çabalarım. Trafiğin on dakika içinde arapsaçına dönmesi, her yerden yükselen siren sesleri karşısında da ne yapacağımı bilememem, düşünce sürecimin bulanıklaşması.
Evet, sarsıldık; sadece bastığımız yer değildi sarsılan, hayattı. Her şeyin mümkün oluşu ve bizim aslında kontrol ettiğimizi düşünüp de hiçbir şeyi kontrol edemediğimizdi. Çoğu zaman “an”ın güzelliklerini kaçırdığımızın, çoğu zaman şikayet, yargı ve mutsuzlukla görmezden geldiğimizin yüzleşmesiydi.
Sürekli sosyal medya, whatsApp, yazılı ve görsel basında yayınlanan deprem anı ve sonrası görüntülerini izlemek, defalarca etrafındakilere o anı anlatmak, yeniden yaşamak bu depremi yaşayan bizlere katkı sağlamıyor. Olumsuzu pekiştirip onun üzerinden birbirimize kenetlendiğimiz yanılgısına kapılıyoruz. Yaşanan travmatik bir deneyim; biz bu deneyimin neresinde yer alacağız? Şükürler olsun ki hayatta olan bizler etrafımızda ihtiyacı olanlara nasıl yardımcı olabiliriz? Onların yaralarını, yuvalarını sarmalarına nasıl katkı olabiliriz?
İzmirliler ve yaşanan depremi provakatif söylemlerle ilişkilendiren zihniyetlere karşı düzenlenen uygulamaları destekliyorum. İzmirim geçmiş olsun. İzmirim başın sağolsun. İzmirim acil şifalar…
Paylaş