Paylaş
Bizler kişisel gelişim ile ilgili bir kitap okuduğumuzda ya da eğitim aldığımızda büyük bir coşkuyla doluyoruz. O güne dek yapamadığımız ya da yapmadığımız bazı davranışları hayata geçireceğimizi düşünmenin coşkusu bu. Ancak ertesi sabah uyanığımızda her şey eski düzeninde akıp gidiyor. Aynı düzenle, aynı alışık olduğumuz sistemle yaşamaya devam ediyoruz. “Yarın başlarım.” “Bir kitap daha vardı, onu da okurum, sonra değişirim.” Zihnimiz bizi konfor alanında tutabilmek adına ufak hilelere başvuruyor. Bir davranışı farklılaştırmaya çalıştırdığımızda ilk etapta yoğun bir rahatsızlık ve huzursuzluk duyabiliriz. Bu davranış uzun zamandır hayalini kurduğumuz, yapmak istediğimiz bir şey olsa bile değişiktir. Beyin daha önce deneyimlemediği bu davranış sonrasında meydana çıkabilecek sonuçlardan haberdar değildir ve ürker. Biz aslında değişime direnç gösteririz. İnsanoğlu alışık olduğu, sonuçlarını bildiği, her gün otomatikleşmiş şekilde süregelen davranışlarını değiştirmek konusunda zorlanır. Değişimin en zor kısmı da bu ilk süreçte yaşanan rahatsızlık hissi ve yanlış bir şey yapıyor olma korkusudur.
Okuyarak, dinleyerek, izleyerek gerçekleştirebileceğimizi düşündüğümüz değişimler uygulamaya geçirilemediği sürece düşüncede kalmaya ve hayal kırıklığı yaratmaya mahkumdur. İlk değişim denemesinden sonra zihnin tuzağına düşüp yenilgiyi kabul ettiğinizde kendinize güveninizi de zedelemeniz olası hale gelir. “Yine yapamadım işte.” “Neden ben yapamıyorum?” Bu sorular ilerleyen zamanda “Zaten ben hiçbir zaman yapamıyorum”, “Hiçbir şeyi başaramıyorum” şeklindeki bilişsel çarpıtmalara da zemin hazırlayabilir.
Değişim bir anda meydana gelen mucizevi bir durum değildir. Konfor alanından çıkıp yeni bir davranışın getirebileceği olumlu ve olumsuz koşullara açıklık gerektirir. Farklı bir davranışı benimseyip sürdürmek zihin için zordur. Hem bedensel hem duygusal tepkilerle kişi eski düzenine geri dönmeye yönlendirilir. Kilit nokta, burada yaşanan huzursuzluk ve rahatsızlığın normal bir süreç olduğunu fark etmektir. Bu farklı duygudurum ve fiziksel yanıtlar değişimle hayata katılan davranışın bir özelliği değildir. İnsanoğlunun yeni olana karşı verdiği uyum sağlama tepkisidir.
Değişimin getirdiği olumsuzluklar karşısında erteleme yöntemi seçildiğinde zihin değişim sürecinin zorluklarını erteleyebileceğini öğrenir. Değişim artık hiç gerçekleşemez çünkü ertelenebilirdir. Erteleme, insanoğlunun zorluklar karşısında kendini koruyup sıyrılabileceği bir savunma mekanizması niteliği taşır.
Değişim eyleme konabildiği ölçüde gerçekleşir. Harekete geçmek, istenen hedefe, değişime, yeni olana ve bilinmeyene yürüyebilmek çaba ve farkındalık gerektirir. Bir bebeğin ilk adımları gibi ilk zamanlar tökezleme ve düşüşler meydana gelebilir. Tekrar ayağa kalkıp denedikçe yürüyebilmenin hazzı ve coşkusu yaşanır. Değişmek, kontrolü ele almakla ilişkilidir. Güç başkalarının söylediklerinde, yazdıklarında değil, kişinin kendi içindedir.
Paylaş