Paylaş
Öncelikle sözel iletişim mutlaka yapılandırılması gereken, belirli kalıplar ve metinlerle ilerlenecek bir ilişki kalıbı değildir. O anın getirdiği çevresel, duygusal ve sosyal koşullarla kendiliğinden şekillenen, temelini karşılıklı sevgi ve kabulün oluşturduğu bir etkileşimdir. -meli, -malı vurgularına dayatılan eylemler ve sözcükler ilişkiye zarar verebilir. Çocuklar detaylı açıklamaları, nasihatleri sevmezler. “O kadar alıyorum karşıma konuşuyorum, anlatıyorum” diyen anne babalarla sıkça karşılaşırız. Biz yetişkinler ne kadar detaylı anlatırsak çocuğun kafasında konunun o kadar iyi yer edeceği şeklinde bir algıya sahibiz. Gerçek şu ki, çocuk bunların büyük bölümünü duymaz. Kısa ve net cümlelerle konuşun. Mantıksal çıkarım kısmını çocuğa bırakın. “Şimdi böyle yaparsan şöyle olabilir, sonra da bununla karşılaşabilirsin” demek yerine soruyu sorup gerisini çocuğunuza bırakın.
Çocuğunuzla konuşurken etrafınızdaki fiziksel koşullara dikkat edin. Telefonunuzda mesaj yazarken, mutfakta yemek hazırlarken, temizlik yaparken konuşmaya çalışmayın. Çocuk aranızda fiziksel engellerin olduğunu algılar. Ebeveynin kendisiyle konuşmak için yeterince hevesli ve istekli olmadığını hisseder. Öte yandan yaşla beraber gelişen fiziksel alan kavramına da özen göstermek gerekir. Küçük çocuklar fiziksel olarak ebeveynlerine daha yakın olma ihtiyacı içerisindeyken büyüdükçe bu mesafe artar. Sırtına, omzuna, başına dokunmak da iletişimi destekleyecek duyusal öğelerdendir. Bu noktada karşılaşılan bir durum da ebeveynin konuşma esnasında sürekli göz kontağı kurma çabasıdır. “Konuşurken yüzüme bak” şeklindeki ikazlar iletişimi gerip olumsuz etki yapabilir. İnsanlar düşüncelerini toparlarken farklı yönlere bakarlar. Göz kontağı sürekli olduğunda karşı taraf için rahatsız edici bir hal alabilir. Ancak çocuk iletişim esnasında rahatsa zaten sıklıkla göz kontağını yakalayacaktır.
Çocuğunuzla iletişim kurmaya çalışırken “evet” ya da “hayır” şeklinde yanıtlanabilecek sorulardan uzak durun. “Bugün okulda neler yaptınız?” şeklindeki soruya çocuğun vereceği sözel cevap, o esnadaki beden dili ve ses tonu gibi üstü kapalı mesajlardan farklı ipuçları yakalayabilirsiniz.
Çocuğunuzun sözünü kesip düzeltmeye çalışmayın, yargılamayın. “Yok canım, öyle yapmamıştır arkadaşın, abartma” şeklinde iyi niyetle girişilen arkadaşla ara düzeltme çabalarında çocuk anlaşılmadığını ve hatalı olduğunu düşünebilir. Bu durum özgüven gelişimine ve sosyal ilişkilere zarar verir. “Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Ne hissediyorsun?” soruları hem çocuğun ailesinden her konuda destek alabileceğini vurgular, hem de duygusal, mantıksal ve sosyal düşünce süreçlerine destek olur.
Çocuğunuz “Neden böyle yapıyorsun?” “Neden gitmek zorundayım?” “Neden?” diye soruyorsa bu bir protestodur. Çocuk aslında sorduğu sorunun cevabıyla ilgilenmez, yalnızca durumdan rahatsız olduğunu belirtmeye çalışıyordur. Neden soruları karşısında uzun açıklamalara girmeyin. “Bu durum hoşuna gitmiyor sanırım” şeklinde vereceğiniz bir karşılık hem çocuğu sakinleştirecek hem de kendini daha çok ifade etmesinin yolunu açacaktır.
Çocukla iletişimdeki kilit nokta sakin kalabilmektir. Eğer o anda gergin ve sinirli iseniz “Şu an kendimi gergin hissediyorum. Biraz sonra konuşalım mı?” diyerek ortamdan uzaklaşabilirsiniz. Aynı şekilde çocuk da öfke nöbeti geçirirken “Sakinleşince tekrar konuşalım mı?” diyerek ufak bir mola vermek etkili olacaktır.
Paylaş