Paylaş
TMK’da yer alan diğer önlemler çocuğun korunması için yeterli değilse hâkim velayetin kaldırılmasına karar verir. Hâkim her ihtimalde velayetin kaldırılması kararı veremez. Bu kararın verilmesi için TMK’nın 348. maddesinde belirtilen sebeplerden birinin mevcut olması gerekir. Şimdi bu sebeplerin neler olduğuna teker teker değinelim.
Kanunda sayılan ilk sebep “Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.” olarak belirtilmiştir. Aslında burada deneyimsizlik, hastalık ve başka bir yerde bulunmak olmak üzere birden fazla sebep yer almaktadır. Hatta maddede “benzeri sebepler” ibaresine yer verildiğinden dolayı örneğin kısıtlanma gibi anne ve babanın velayet görevini yeterli şekilde yerine getiremeyecekleri diğer hallerde de velayet hakkı kaldırılabilir. Maddede yer alan “hastalık” ifadesi her türlü hastalığı kapsamaz. Elbette ki geçici hastalıklar sebebiyle velayetin kaldırılması kararı verilemez. Burada bahsi geçen hastalık sürekli olarak ayrım gücünden yoksunluğa sebebiyet verecek düzeydeki hastalıklardır.
Kanunda yer alan ikinci sebep ise “Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.” olarak ifade edilmiştir. “Yeterli ilgi” kavramı yukarıda değindiğimiz diğer sebepler kadar somut bir kavram olmadığından dolayı anne babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermediklerinin kanıtlanması gerekmektedir. Aynı durum “yükümlülüklerin ağır biçimde savsaklanması” hali için de geçerlidir. Anne babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermediğinden veya da ona karşı olan yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklanmasından dolayı velayetin kaldırılması kararı verilebilmesi için bu hususların mevcudiyetinin kanıtlanmış olması gerekir. Bunlara ek olarak TMK 349’a göre “Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir” Anne veya babanın yeniden evlenmesi velayetin kaldırılması için tek başına bir sebep oluşturmaz. Ancak evlilik çocuğun menfaatlerine zarar veriyorsa hâkim velayetin kaldırılmasına karar verebilir.
Yukarıda benzeri sebepler dolayısıyla velayet görevi gereği gibi yerine getirilmemişse hâkimin velayeti kaldırabileceğini belirtmiştik. “Benzeri sebeplere” örnek olarak anne ve babanın tutuklu olması, gözaltında bulunması, savaş esiri olması ve uyuşturucu kullanması verilebilir. Anne ya da baba bu sebeplerden herhangi birini taşıyorsa hâkim birinin veya da her ikisinin velayet hakkını kaldırabilir.
Velayet hakkı hem anne hem de babadan kaldırılırsa çocuğa vasi atanır. Velayetin kaldırılması için talepte bulunulabileceği gibi hâkim kendiliğinden hareket ederek de bu kararı verebilir. “Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.” Velayet kaldırıldığı takdirde doğal olarak anne ve babanın velayetten kaynaklı olan yükümlülükleri ve yetkileri sona erer.
Ancak anne babanın görevleri yalnızca veli olmalarından kaynaklanmamaktadır. TMK m.350’ye göre “Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır.” Velayet sona erdiğinde anne babanın çocuğun mallarını devretmesi gerekmektedir. Çocuk erginse çocuğa değilse vasiye ya da kayyıma devredilir.
Peki anne babanın velayet hakkı kaldırıldıktan sonra bir daha tekrar geri verilemez mi? Kanun buna da bir açıklık getirmiştir. TMK’nın 350.maddesine göre “Durumun değişmesi hâlinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir. Velâyetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hâkim, re’sen ya da ana veya babanın istemi üzerine velâyeti geri verir.” Buradan da anlayabileceğimiz gibi velayetin kaldırılmasına sebep olan durum ortadan kalkmışsa hâkim anne babaya velayeti geri verir.
“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı annenin, kocasının ölümünden sonra çocuklarını önceleri kısa aralıkla, daha sonraları ise uzun süreli olarak Akçaabat’ta bırakıp gittiği, çocukların manen terkedildiği, bu suretle onlara yeterli ilgiyi göstermediği ve yükümlülüklerini ağır biçimde savsakladığı, kurulu bir evi ve belirli bir düzeninin bulunmadığı gerçekleşmiştir. Pedagog tarafından, çocuklarla ve taraflarla yapılan görüşmeler sonucu düzenlenen 18.9.2005 tarihli raporda da, çocukların mevcut şartlarının korunmasının yüksek menfaatlerine uygun olacağı bildirilmiştir.
Gerçekleşen bu olgular karşısında, yerel mahkemece, davalı annenin çocukları Gözde (1993), Samet (1994) ve Feyza (1997) üzerindeki velayet hakkının kaldırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” (T.C Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2008/14195 K.2008/13885 T. 22.10.2008) Yargıtay velayetin kaldırılması kararının yerindeliğini tespit ederken pedagogun çocuklarla ve taraflarla yaptığı görüşmeler sonucunda hazırladığı raporu da dikkate almıştır.
“Küçük, 13.09.2008 doğumludur. Ana ve baba velayeti birlikte icra ederken (TMK. Md. 336/1), anne, 29.07.2012 tarihinde ölmüş, küçüğün velayeti münferiden babaya kalmıştır (TMK. Md. 336/3). Bu dava ise annenin ölümünden yaklaşık yirmi gün sonra 17.08.2012 tarihinde küçüğün anneannesi ve dedesi tarafından açılmıştır. Babanın, eşinin ölümünden sonra çocuk üzerindeki velayet görev ve sorumluluğunu gereği gibi yerine getirmediğini, çocuğa yeterli ilgiyi göstermediğini ve yükümlülüklerini ağır biçimde savsakladığını kabule yeterli ciddi sebep ve deliller bulunmamaktadır. Velayetin kaldırılmasını veya alınmasını gerektiren yasal sebepler gerçekleşmemiştir. Bu durumda davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
(T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2013/17703 K. 2014/3947 T. 26.2.2014) Yukarıda anne babanın çocuğa karşı yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı olan yükümlülüklerini ağır şekilde savsaklaması nedeniyle velayetin kaldırılması kararı verilebilmesi için bu durumların mevcudiyetinin kanıtlanması gerektiğinden bahsetmiştik. Yargıtay’ın bu kararında da bahsi geçen durumlara yönelik “yeterli ciddi sebep ve delillerin bulunmadığı” nedeniyle velayetin kaldırılması talebinin reddedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Paylaş