Malpraktis nedir?

Bu yazımızda günümüzde maalesef oldukça sık rastlanılan malpraktis kavramı ve bu konuya yönelik hukuki süreç konusuna eğileceğiz. Hekimlik mesleği yüksek seviyede titizlik gerektiren, bilgi eksikliğinin dönüşü olmayan sonuçlar doğurabileceği bir meslektir. Hekimlikte hastaya doğru tedavi ve tıbbi müdahale hayati önem taşımaktadır. Hal böyle olunca tıbbın kabul ettiği olumsuz sonuçlar dışında hekimin hastaya yönelik yanlış tıbbi müdahale ve tedavilerin; bilgisizlik sonucu ya da yanlış uygulama yapılması sonucunda hekimden kaynaklanan olumsuz sonuçları da olabilmektedir. Söz konusu hekimlik mesleğinin meşakkatli bir o kadar da riskli olduğunu belirtmekte yarar bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu olumsuz vakıalar sonucunda hastaların zarar görmesi ihtimaline karşı çeşitli hukuki düzenlemeler mevcuttur.

Haberin Devamı

Hekimin yanlış tedavi ya da hatalı şekilde tıbbi müdahalede bulunması durumunda, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmış sayılacağı ve bu konuda kusuru oranında cezai sorumluluğunun doğacağı açıktır.

Bu konuya yönelik Yargıtay 13.Hukuk Dairesi E. 2014/17432 K. 2015/8358 ve 16.3.2015 tarihli kararında: “Dosya kapsamı itibariyle, davacıların bebeğinin davalı sağlık kuruluşunda diğer davalılar tarafından uygulanan tedavi kapsamında gerçekleştirilen sünnet operasyonu sırasında kullanılan anestezik Jetokain isimli ilaca karşı oluşan allerjik reaksiyon sonucu vefat ettiği, bu hususun dosyada mevcut otopsi raporuna dayalı olarak hazırlanan adli tıp raporu ile tespit edildiği, Mahkemece alınan adli tıp bilirkişi raporunda bebekte anestezik ilaca karşı meydana gelen allerjinin öngörülemez ve önlemez nitelikte olduğu tespitine yer verilmiş ise de, hastanın bir başka sağlık kuruluşuna sevkinin uygun zaman ve koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğine dair yeterli bir bilirkişi incelemesi bulunmadığı, karara esas alınan adli tıp raporunun denetime imkan verir nitelikte gerekçelendirilmediği ve karara esas alınamayacağı anlaşılmaktadır.

Haberin Devamı

Hâl böyle olunca bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün davacılar yararına BOZULMASINA,” karar vermiştir.

Görüldüğü üzere hekimin bilgi yetersizliğinden kaynaklanan ve bunun sonucunda doğru tıbbi uygulamayı gerçekleştirip gerçekleştirilmediğine dair yeterli kanaat oluşmadığından Yargıtay tarafından yerel mahkemenin vermiş olduğu karar bozulmuştur. Ancak belirtmek gerekir ki doğru tedavi ve uygun tıbbi müdahalede bulunan hekimin, hastada gelişen komplikasyonlar ile ilgili herhangi bir sorumluluğu bulunmayacaktır.

Haberin Devamı

HEKİMİN HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUĞU NELERDİR?

Yanlış tedavi ya da hatalı tıbbi müdahalede bulunan doktor ve sağlık çalışanlarına yönelik iki türlü dava ikame edilebilmektedir. Birinci olarak Türk Ceza Kanununda mevcut düzenlemeler kapsamında suç teşkil edecek fiilleri sonucu, ceza davaları açılabilir. Bir diğeri ise maddi ve manevi zarar söz konusu olduğundan tazminat davasıdır. Bu konuda önemli idare tarafından yürütülen sağlık hizmetlerinden kaynaklanan zarar olduğundan ortaya çıkan zarar için idare sorumlu olacaktır ve idare mahkemelerinde tam yargı davası açılabilecektir.

HASTA VE HEKİM ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ BULUNMAKTADIR?

Tıbbi müdahalede bulunan kişinin bu uygulama için yetkili olup olmaması konusudur. Sebebe ise malpraktis uygulayan kişinin kim olduğu hem hukuki açıdan hem işin cezai boyutu açısından önem arz etmektedir. Hatalı ve yanlış tıbbi uygulamadan bahsedebilmek için bu uygulamayı gerçekleştiren kişinin yetkili olması gerekmektedir. Hasta ile hekim arasındaki ilişkiden söz etmek gerekirse de bu ilişkinin hukuken “vekalet sözleşmesi” ilişkisi olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Haberin Devamı

Yargıtay 13. H.D. 2008/4519 E. ve 2008/10750 K ve 28.03.2017 tarihli kararına göre; “Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK’nun 394/1. maddesi hükmü uyarınca, vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.” Görüldüğü üzere, Yargıtay yerleşik içtihatları ve baskın görüşler de bu ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğu yönündedir. Bu nedenle hekimin uyguladığı yanlış tıbbi müdahale ve hatalı tıbbi uygulamalar sonucunda ortaya çıkan zararın tazmini konusunda sözleşmeye aykırılık hükümlerine başvurulması gerekmektedir.

 

Yazarın Tüm Yazıları