Paylaş
Tüm ilişkilerimizde güven duygusunun zedelenmesiyle veya insanın kendi yapısı gereği şüphe duymasıyla birlikte kendimizce arayışlara gireriz. Evlilik içinde de bu böyle olur. Eşlerden birisi diğerinin onu aldattığını düşünüyorsa bunun gerçek olmadığı yönünde ikna edilmesi çok güçtür. Ancak aldatıldığını düşünen kişi gözleriyle görmeden bunun olduğuna da yüzde yüz inanamaz.
Günümüzde teknolojinin de inanılmaz derecede gelişmesiyle birlikte eşler arasında birbirlerine yönelik gizli kamera kayıtları, ses kayıtları, fotoğraf ve buna benzer şekillerde güven testleri yapıldığını görmekteyiz. Kimi eşler bu testleri başarıyla geçse de kimi zaman da şüpheler haklı çıkabilmekte ve aldatmalara şahit olabilmekteyiz.
Gizlice kaydedilmiş görüntüler veya farklı şekillerde elimize geçen görüntüler bakımından ve hatta olayın işlendiği yer bakımından uygulanacak hukuki yol farklılık gösterir.
Türk Hukuku’nda genel itibariyle bir kişinin özel hayatına yönelik müdahale ederek elde edilen bilgi ve belgeler, hukuka aykırı belge olarak nitelendirilir ve hatta karşımıza Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak dahi çıkmaktadır. Ancak Yargıtay öncelikle der ki; “Aile Müessesi, kişinin kendisinden üstündür.” Bu bakımdan elde edilen bilgilerin özel hayatın gizliliği kapsamına girmeyeceğini görmekteyiz.
Aile konutu dışında elde edilen görüntü veya belgelerle ilgili ise olayın niteliğine göre karar verilmektedir. Örneğin video kaydı veya fotoğraflar kamuya açık alanda çekildi ise yani örnek verecek olursak eşlerden birisi diğer eşi sokak ortasında kendisini aldattığı kişiyle birlikte ve uygunsuz şekillerde görüp kayıt altına aldıysa bu veriler delil olarak mahkemede kullanılabilecektir.
Ancak aldattığı düşünülen eşin iş yeri veya buna benzer özel alanlarına konulacak gizli kameralar ile elde edilen veriler delil olarak kullanılamayacaktır. Aynı şekilde özel dedektiflik şirketleriyle bağlantılı olarak alınan kayıtlar da hukuka aykırı delil niteliğine gireceği için mahkemede kullanılabilmesi mümkün olmayacaktır.
Hukukumuzda elde edilen bilgi veya belge ile ilgili öncelikle hukuka uygunluğu, mahkemede kullanılabilip kullanılamayacağı tespit edilir. Eğer mahkeme aile müessesinin üstünlüğünü görürse kişinin özel hayatı durumuna gitmeden elde edilen bilgi ve belgelerin delil olarak kullanılabileceğini söyleyecektir. Aile mahkemesinde görülecek olan bu davada elde edilen belgelere göre davanın seyri belirlenecektir.
Paylaş