Paylaş
Her anne baba çocuğunun zeki olmasından mutlu olur ve gurur duyar. Anne ve babalar için normalden farklı her davranış zeka belirtisi olarak yorumlanır ve bu anne babalar, çocuklarının zeki olduğunu, diğer çocuklardan farklı olduklarını düşünür. Çoğu zaman anne babalar öznel ve taraflı değerlendirme yaptıklarından ve çocuklarını öyle görmek istediklerinden çocuğun yaşına uygun normal davranışlar bile çoğu zaman zeka belirtisi olarak yorumlanır.
Yaradılıştan gelen özellikler itibari ile her çocukta belirgin, baskın yetenek ve özellikler vardır. Bu özelliklerin bazıları anne baba veya iyi bir gözlemci tarafından dışarıdan kolaylıkla anlaşılabilir. Fakat bazı özelliklerin belirlenmesi, fark edilmesi, keşfedilmesi ve rakamsal olarak ifade edilmesi gözlemle değil, ancak objektif testlerle mümkün olur. Genelde zeki çocuklar yaşıtlarından kolayca ayırt edilebilir, anlaşılabilir. Genel olarak yaşından daha büyük faaliyetleri yapabilir. Bunun ötesinde anlama, kavrama, yorum yapabilme, irdeleyebilme, uyum, problem çözebilme yeteneklerinde de kendini gösterir.
Yapılan zeka testi sonucunda; eğer çocukta gerçekten normalin üstünde bir zeka puanı elde edilmişse, o zaman bu çocukların eğitim ihtiyaçları normal çocuklara göre farklılık gösterecektir. Bundan dolayı da ailelerin, bu çocukların zeka seviyelerine uygun bir strateji geliştirmeleri ve yaklaşım benimsemeleri gerekir.
Zeki çocukların da diğer çocuklar gibi çocukluğun her evresini yaşına uygun dolu dolu yaşamaya ihtiyacı vardır. Çocuğun zeki olması bazı yetenekler açısından yaşının üstünde performans göstermesi onların çocuk olduğu gerçeğini değiştirmez. Birçok anne ve babanın düştüğü en büyük hatalardan biri de çocuğun yüksek zeka ve öğrenebilme potansiyelinden dolayı akademik becerileri erken yaşta öğrenebileceği yanılgısıdır. Bu düşünce ile çoğu anne baba, erken yaşlarda çocuğa okuma yazma ve matematik öğretmeye çalışır. Çocuk zaten bu bilgileri okulda fazlasıyla, hem de diğer çocuklardan daha hızlı ve erken öğrenecektir. Anne babalar bu noktada okul öncesi çocuğa bir şey öğretmek yerine çocuğun çocukluğunu dolu dolu geçirmesini sağlamalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, zeki çocukların eğitimi ve yönlendirilmesine gereken, hak ettiği önemi vermediği ve bu konuda ciddi politikaları olmadığı üzücü bir gerçektir. Tabii bunun altında “Eğitimden herkes eşit şekilde yararlanmalı” ilkesi yatıyor. Ancak bu çocukların normal çocuklardan farklılık gösterdikleri, birtakım yetenekler açısından üstün oldukları ve bu özelliklerinin objektif testlerce tescil edilmiş olduğu unutulmamalıdır. Eğitimde eşitlik ilkesini benimseyen Milli Eğitim Bakanlığı güzel ve takdire şayan bir uygulama ile birtakım raporlarla özrü tescil edilmiş çocuklara özel imkanlar sunmakta, yine bu çocuklar ücretini devlet ödemek koşuluyla rehabilitasyon merkezlerinden yararlanabilmekte, destek eğitimi alabilmekte, hatta sadece zihinsel özür grubuna sahip öğrencilerin gittiği sınıf ve okullarda eğitim alabilmektedir.
Son yıllarda geç kalınmış, yetersiz sayıda ve kapasitede olmasına rağmen üstün zekalı ve yetenekli çocuklara daha iyi eğitim verebilmek, destek olabilmek adına ‘Bilsem’ adı altında bilim sanat merkezleri açılmaya başlandı. Bu kurumlar kendi yaptıkları sınavlarla üstün zekalı ve yetenekli çocukları seçerek özel eğitim vermeye ve destek olmaya çalışmaktadır.
Sizin bir şeyler yapmaya başlamadan önce, öncelikli olarak daha profesyonel bir yaklaşımla eğitim alabilmesi için çocuğunuzu bu merkezlere yönlendirmeye çalışmanız daha mantıklı olacaktır.
Bunun ötesinde, uygun yaklaşımları olan bir öğretmenin bulunması, öğretmenle düzenli bir işbirliği, çalışma, çevre ve arkadaş ortamlarının ayarlanması, uygun tutum ve yaklaşımlar çocuğun kapasitesini ortaya çıkarmasında, yeteneklerini geliştirmesinde önemli rol oynayacaktır.
Psikolog Bekir Fehmi Örmeci
Paylaş