Paylaş
0-3 yaş aralığında ortaya çıkan ağır gelişim bozukluğuna neden olan bir durumdur. Araştırmacılar otizmin beyin işlev bozukluğundan kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Ancak beynin işlev bozukluğu göstermesine neden olan etmenler hakkında kesinleşmiş bir bulgu bulunmamaktadır. Otizm beyin işlev bozukluğundan kaynaklanmakta ancak beynin işlevini neyin veya nelerin bozduğunu bilinmemektedir.
Son yıllarda karşılaşma sıklığı dramatik ölçüde artmış ve bazı öngörülere göre artma hızının devam edeceği öngörülmektedir. ABD verilerine göre 2013 yılı için görülme sıklığı 88 doğumda 1 olarak saptanmıştır. Ülkemizde 110 doğumda 1 olduğunu öne süren kaynaklar vardır. Bu da günde yaklaşık 30 otistik veya otizm spektrum bozukluğu yelpazesinde yer alacak bebek doğduğu anlamına gelmektedir.
Erken dönem öğrenmeleri insan yaşamında çok önemli ve belirleyici yer tutar. Bu dönemdeki öğrenmeler gelecekteki karmaşık bilgileri anlamamıza zemin oluşturur. Bu dönemi kaçıran otizm tanısı almış çocukların ciddi öğrenme güçlükleri çektikleri görülmektedir. Özellikle çevreleriyle ilişkiye geçme, ilgi gösterme ve etkileşim kurmada zorlanmaktadırlar.
Otizmin yaygınlığı ve sonuçları dikkate alındığında toplumsal duyarlılığın, farkındalığın önemi artmaktadır. Tüm toplumun ve daha çok anne-baba adaylarının bu konuda bilinçlendirilmesi hayati öneme sahiptir. Çünkü resmi tanının konması değil, erken konması değerlidir. Erken farkına varma anne-babanın bu konuda bilinçli olmasına bağlıdır.
Otizm tanısı alan çocuklar fiziksel olarak diğer çocuklardan farklılık göstermemektedirler. Bu nedenle tanılama için gerekli veriler “çocuğun gelişim süreci” ile ilgilidir. Bu süreçte gösterdiği performans tanı için gerekli verileri elde etmemizi sağlar.
Hamilelik döneminde otizm hakkında mutlaka aileye bilgi verilmeli ve çocuğun gelişiminde ortaya çıkabilecek aksaklıklarda neleri hangi sırayla yapmaları öğretilmelidir. Bu konuda sağlanacak başarı otizmi erken tanılama fırsatı yaratacaktır.
Çocuklar farklı nedenlerle yukarıdaki özellikleri gösteriyor olabilirler. Ancak otizm tanısının erken konması hem çocuğunuz hem de ailenizin bu sorunla daha iyi başa çıkmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla bu belirtileri gözlediğinizde çocuk psikiyatrisi bölümünün bulunduğu bir hastaneye başvurmalısınız.
Otizmi ortaya çıkaran neden ya da nedenler henüz netlik kazanmamıştır. Bu konuda yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Pek çok faktörün otizmde etkili olabileceği düşünülmektedir. Kalıtsal özellikler gösterdiğini ve beyinde işlev bozukluğu yarattığı konusunda belirgin bir kabul görülmektedir. Ancak bunu yapan şey veya şeylerin ne olduğu konusu tartışmalıdır. Anne babaların kendilerini suçlayıcı bir tutum içine girmelerini gerektirecek bir neden olmadığını söylemek önemlidir.
Tıbbi tanı ve tedavi yanı sıra özel eğitimden yararlanmak çok önemlidir. Özel eğitim, otizm tanısı almış çocuklar için yaşamsal değere sahiptir. Bu tanıyı alan çocukların özel eğitim ihtiyacı “uyanık oldukları” tüm zamanı kapsar. Yoğun ve bireye göre planlanmış özel eğitim programı sayesinde sosyal uyum becerileri, sözel iletişim becerileri, akademik becerileri gelişebilir.
Okul öncesi dönemde destek eğitimi veren rehabilitasyon merkezlerinden yararlanmanın yanı sıra ailenin de eğitim sürecine katılması gerekmektedir. Destek eğitim süreleri ve nitelikleri maalesef sınırlı olmaktadır. Ailenin özel eğitim uygulamaları konusunda geliştirilmesi şarttır. Anne-babanın bu sürece izleyici değil etkin katılımı gerekmektedir.
Ülkemizde bu alanda çalışan uzman sayısında sıkıntı çekilmektedir. Sadece otizm tanısı almış çocuklarla çalışmak üzere yetişmiş uzmanımız yoktur. Ancak özel eğitim alanında çalışan uzmanlardan bu konuya ilgi gösterenler özel bir çaba içinde olmaktadırlar. Otizm tanısı almış çocuklarımızın “otizm spektrum bozukluğu” çerçevesinde ayırıcı tanı alması da önemlidir (otizm, asberger, rett, çocukluk dezentegratif bozukluğu ve atipik otizm). Alt tanılar eğitim programının planlanmasında belirleyici rol oynamaktadır.
İyi düzenlenmiş eğitim programları ve uygulama sonucunda okul çağına gelen çocuklarımız “kaynaştırma eğitiminden” yararlandırılmalıdır. Engeli olmayan akranları ile birlikte aynı sınıfta okula gitmeli ve özel eğitim desteği almaya devam etmelidir.
Aileler özel eğitimin çok uzun bir süreç olduğunu erkenden benimsemelidir. Özel eğitim diğer engel gruplarında olduğu gibi otizm tanısı almış çocuklar için en önemli destektir.
Otizm tanısı alan çocuklarımızın tümü aynı gelişmeleri göstermezler. İşin doğası gereği bu konuda da bireysel farklılıklar belirleyici olmaktadır. Erken tanı almış, doğru ve iyi planlanmış özel eğitim desteğinden gerektiği gibi yararlanan çocuklarımızın önemli bir bölümü kaynaştırma yolu ile eğitimlerini sürdürebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki pek çok çocuğumuzun zihinsel gelişimi olumsuz etkilenmekte ve gerilik göstermektedir.
Medyada yer alan üstün özellikler gösteren otistikler maalesef birer istisnadır. Ailelerin bu konuda beklentileri gerçek temeller üzerine oturtmaları hem kendilerinin hem de çocuklarının ruh sağlığı açısından önemlidir.
Eğitimden maksimum düzeyde yararlanabilen ve ailesi konuya uyum sağlayan çocuklarımızın toplumsal işbölümünde yer edinebileceklerini söylemek mümkündür. Özellikle ortaokula kadar kaynaştırma eğitimini sürdüren çocuklarımız doğru yönlendirmeler sonucunda meslek liselerinde kendilerine uygun bir alan seçebilirler.
Otizmin yanı sıra ağır zihinsel geriliği olan çocuklarımızın bağımlı bir yaşam sürdürdükleri gözlenmektedir. Bu konuda özel eğitim çalışmaları özbakıma odaklanmalıdır.
Otizm beyin işlev bozukluğu olarak tanımlanmakta ve bu durum gelişimi olumsuz etkilemektedir. Tüm çabalara rağmen bu olumsuz etkileri yok edebilmek günümüz olanaklarında mümkün değildir. O nedenle otizmin etkileri yaşam boyu sürecektir. Akademik becerilere dayalı beklentileri karşılamakta bu çocuklarımız başarısız olmaktadır. Yaşamı boyunca düzeyi azalmakla beraber birilerinin desteğine ihtiyaç duyacaktır. İçlerinden pek azı müzik, resim ve diğer sanat veya bilim alanlarında başarı gösterebilmektedir.
Paylaş