Paylaş
İnsanoğlu hep bir şeyleri elde ettiği zaman mutlu olacağına inanır. İstediği işe girerse, istediği arabayı alırsa ya da istediği kişi ile evlenirse...
Oysa maddi manevi tüm isteklerine sahip olduğu halde mutsuz olan bir sürü insan var. Peki neden? Neden istediklerine sahip olduktan sonra hala mutsuzlar? Neden hemen yeni bir şeye istek duyuyorlar? Nedir bu doyumsuzluğun nedeni?
Bunun nedenlerinden en önemlilerini mutluluğu dışarıda aramak, hayat denen bu yolculuktan keyif almamak ve sadece hedeflere odaklanmak olarak sayabiliriz. Oysa hayat kendi içinde mutluluklarla dolu.
Yaşamın kendisi "görebilene " keyfi ve mutluluğu içinde barındırıyor. Mutluluk zaten yolculuğun ve kişinin kendisinde. Aynı Cem Yılmaz'ın da dediği gibi mutluluk gerçekten "İçimizde" saklı.
Bunu anlatan kısa bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum;
"İnsanoğlu mutluluğa çok kötü davranıyormuş. Bunun üzerine melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler. Mutluluğu saklayalım da kimse bulamasın demişler. Zor buldukları için belki kıymetini bilirler de artık üzmezler mutluluğu diye düşünmüşler.
Düşünmüşler taşınmışlar mutluluğu saklayacakları yere bir türlü karar verememişler. Kimisi Everest Dağı'nın tepesine ya da Atlas Okyanusu'nun dibine saklayalım derken, kimisi de Tac Mahal’in kubbesine, Mekke sokaklarına ya da İtalyan sofralarına saklayalım demiş. Bazısı da tatlılara, içkilere ya da sigara paketine mi koysak diye düşünürken, bir diğeri de 'Yok yok garajında çok güzel bir araba olan kocaman bir eve saklayalım' demiş.
Sonra aralarından en akıllı olanın aklına insanların içlerine saklamak gelmiş. Kimsenin aklına içine bakmak gelmez diyerek melekler mutluluğu insanın içine saklamaya karar vermişler.
İşte o gün bugündür mutluluk insanın içinde saklıymış."
Gerçek mutluluk kişinin kendisindedir. İç dünyasında mutlu olan insanlar dış dünyada ki mutsuzluklardan çok fazla etkilenmez ve dış dünyanın onlara sağladığı mutluluklara bağımlı olmazlar. Çünkü zaten mutluluk aynı bu hikâyedeki gibi onların içinde saklıdır.
Paylaş