Paylaş
Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı gıdada sahtecilik yapan 25 firmayı deşifre etti. İçinde süt üreticisi firmalar var. Bir kaç tanesi anneler arasında oldukça iyi bilinen markalar. Listeyi gördükten sonra aklıma şu soru geldi: "Sehirde yaşayan ve neredeyse marketten süt almaktan başka seçeneği olmayan anneler olarak ne yapacağız?"
Önce bize sunulanlara bir bakalım.
-İlk 6 ay sadece anne sütü: (Burada öyle bir ilizyon var ki kentte yaşayan anne sonuca çok kolay varılabiliyor: 6 ay emzir, sonra hazır gıdalara geç, emzirmesen de olur.) Anne sütünün faydalarını saymaya gerek olmadığı için burayı kısa geçiyorum.
-Devam sütü: Emzirmeye takviye olarak sunulan bir alternetif. Anne sütüne eş değer, anne sütü gibi sağlıklı olarak satılan ve pazarlanan bu sütlerin tamamı sentetik. Bunu söyleyen ben değilim. Hem üreticiler hem de sağlık uzmanları söylüyor. Örneğin 2010 Temmuz’unda mama firmaları ile yaptığım görüşmelerde, uzmanlar direk olarak : “İnek sütünü alıyoruz, vitamin ve benzeri katkı maddelerini ekliyoruz” şeklinde durumu açıklamışlardı.
-Gebe ineğin sütü: Konuyla ilgili olarak gastroloji uzmanlarının açıklamaları ise şöyle:
“Gebelik döneminde sağılan ineklerin sütünde yüksek derecede östrojen hormonu bulunduğu, bunun da birçok kanser türüne neden olabileceği bildirildi.Türk Gastroenteroloji Derneği Bursa Şubesi Başkanı Prof. Dr. Faruk Memik “Asya ülkelerinde gebe ineklerin sağılmamasına karşın bilhassa Kuzey Avrupa ülkeleri ve İsviçre’de inekler yılda 300 gün kadar sağılmaktadır. Asya’da meme kanseri az görülmektedir. Hayvanların gebelik veya gebelik sonrası sütlerinde yüksek derecede östrojen hormonu bulunmakta ve bu sütlerin devamlı ve aşırı içilmesi ile ‘hormona bağlı’ denilen meme, yumurtalık, rahim, prostat, testis, kanserlerine yol açılabilmektedir. Bu, araştırmalarla da gösterilmiştir. Özellikle hayvanın gebeliğinin son aylarında sütünde östrojen (estron sulfat) yüzde 33 daha fazla bulunmaktadır. Ülkemizde ineklerin ne kadar süre sağıldığına ilişkin kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. (Kaynak: ntvmsnbc.com)
Ta ta ta tammmmm! Peki bu bilgiye göre düşünürsek, kutu sütlerin içindeki gebe ineğin sütü müdür? Nereden bileceğiz?
İnek sütü bebek ve çocuk gelişimi için zararlı mıdır? diye sorarsak pediatristler ne düşünüyor?
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu: Her canlının sütü kendi yavrusu içindir. Farklı canlıların sütü, yavrularının ihtiyacına özel birçok farklılıklar taşır. İnek sütü de böyle bir süttür. Besin öğelerini, ineğin yavrusuna özel ama insan yavrusuna faydalı olmayan, hatta bazen zararları olabilecek miktarlarda içerir. Örneğin protein miktarı 3.5 kat fazladır ama bu proteinin cinsi farklıdır. Bu miktardaki yüksek protein, bebeklerin böbreklerine yük getirir. İleri yaşlarda karşılaşılan böbrek sorunlarının önemli nedenlerinden birinin, ilk bir yaş beslenmesinde inek sütü olduğu düşünülmektedir.İnek sütünde bazı mineraller anne sütünden 3-7 kat fazlayken, bebekler için son derece gerekli olan ‘çoklu doymamış yağ asitleri’ yok denecek kadar azdır. Yine inek sütündeki demir neredeyse yok denilebilecek kadar azdır. Olanı da, inek sütündeki yüksek kalsiyum nedeniyle bebek tarafından emilemeden atılır” diyor. (Kaynak: bitkiseltedavisaglik.blogcu.com)
Prof.Dr.Ahmet Aydın’ın konu ile ilgili açıklamaları şöyle:
Dereotunda inek sütünden daha fazla kalsiyum bulunduğu ve sütün alternatifi olabileceği ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Bölümü Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, sütün alternatifinin dereotu olduğunu söyledi. “Dereotu sütten daha fazla kalsiyum içeriyor. İnek sütünde 117 miligram kalsiyum bulunurken, dereotunda bu oran 208′dir. Ayrıca dereotu magnezyum ve potasyum bakımından zengin olması bakımından DA kemik sağlığına daha faydalıdır” dedi. Prof. Dr. Aydın, dünyada en çok süt tüketen ülke olan ABD’de, yine dünyada en çok osteoporoz rahatsızlığının olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Aydın, çocukların ve Anne- babaların kemiklerinin kuvvetli olması için mutlaka dereotu tüketilmesini önerdi.
"Çocuklarınızın ve kendinizin kemiklerinin kuvvetli olması için mutlaka dereotu tüketin. Dereotundaki magnezyum ve kalsiyum kemik gelişimi için oldukça önemli bir mineraldir. Her memelinin sütü kendi yavrusunadır. 5- 6 milyon yıllık insanlık tarihinin sadece son 10 bin yılında insanlar başka memelilerin sütünü içmişlerdir. Yeşil sebze sütten faydalı. İlk insanlar kendi annelerinin sütünü ise sadece hayatlarının ilk 2 yılında emerler, daha sonraları hiç süt tüketmezlerdi. Fosil incelemeleri, taş devri insanlarının kalın ve kırığa dirençli sağlam kemiklerinin olduğunu göstermektedir. Bu devre ait kemik örneklerinde osteoporoz yok denecek kadar azdır. Bunun nedeni de o devirde insanların sütten ziyade, daha çok yeşil sebze, türü yiyecekler tüketmesindendir. (Kaynak: denizaslim.blogcu.com
Bir başka açıklama şifalı bitkiler uzmanı Prof.Saraçoğlu’ndan:
“Bütün memeliler, insan da dahil, dünyaya geldikten sonra anneden süt emerler. Ama ondan sonra sütü keserler. Yetişkin danaların süt emdiğini düşünün. Yavrulara süt kalmazdı. Bu doğal yaşamın bir seleksiyonudur. Normalde yetişkin insanlar süt içmez. Ama kemik erimesi için ‘Süt için’ denir. Sütün içinde kazein diye bir protein var. Amino asitlerden oluşur. Kükürtlü amino asitler bakımından zengin olduğu için vücüdu asitik yapıyorlar. Bu, kemik erimesine yol açıyor. İskandinav ülkeleri Avrupa’da en çok süt tüketen ülkeler ve orada kemik erimesi çok yaygındır.“
Süt ile ilgili olarak kafamız bu kadar karışınca kalsiyum kaynağı sebze ve meyveler hangileridir? Bir bakmak gerekir.
Yeşil sebzeler, fasulyeler, tofu, susam ve hatta portakalda, süt ürünlerinden kaynaklanan problemler olmaksızın kullanılabilecek bol miktarda kalsiyum vardır. Hayvansal ürünler, sodyum, şeker ve kafeinin fazla olduğu bir diyet uygulamadığınız takdirde, kalsiyumu vücudunuzda daha iyi muhafaza edeceğinizi ve o kadar fazla bir miktara da ihtiyacınız kalmayacağını unutmayın.
Çoğu yeşil sebzedeki kalsiyum emilimi oranı yüzde 50′nin üstündeyken, sütte bu oran yüzde 32′dir. Ayrıca, hayvansal protein idrarla kalsiyumun atılmasına yol açtığından, sebzeden gelen kalsiyumun tutulma oranı daha yüksektir. Bütün yeşil sebzeler kalsiyum açısından zengindir. Yeterli miktarda rafine edilmemiş bitkisel gıda içeren sağlıklı bir diyet, süt olmaksızın gerekli miktarda kalsiyuma sahip olur. Sebze ve meyveler kemikleri güçlendirir. Araştırmacılar, bol sebze ve meyve yiyenlerin kemiklerinin daha yoğun olduğunu bulmuşlardır. Bu araştırmacılar, sebze ve meyvelerin sadece kemik sağlığı açısından önemli olan potasyum, magnezyum, kalsiyum ve diğer besinler açısından zengin olmakla kalmayıp, alkalin oldukları ve asit üretmedikleri için idrarla kalsiyum kaybına da neden olmadıkları sonucuna varmışlardır. Yeşil sebzelerin kalça kırıklarını azaltmada özellikle güçlü bir etkisi vardır; çünkü sadece kalsiyum açısından değil, kemik sağlığı için önemli olan K vitamini gibi diğer besinler açısından da zengindirler.(Kaynak: saglikbilgisi.gen.tr)
Beslenme uzmanları da benzer şeyleri söylüyor: D Life Detoks Merkezi'nin Genel Koordinatörü Gül Kaynak:
“Ne yediğimizi bilmiyoruz aslında. Yüzyıllardır çok faydalı olduğu sanılan birçok besinin artık çok da işe yaramadığını görüyoruz. Üstelik bunlar bilimsel verilerle de destekleniyor” diyor. Bunlardan biri de sütün kalsiyum deposu olduğu hurafesi belki de… Süt kalsiyum sağlıyor ancak ondan çok daha fazla kalsiyum alabileceğimiz besinler mevcut”.
Süt dışında kalsiyum kaynağı olan besinler ise şöyle: Lahana, soya fasulyesi, fıstık, ceviz, brokolide bulunur. İkincil derecede olanlar ise, enginar, kuru fasulye ve nohut gibi kuru taneli yiyecekler, böbrek, havuç, kereviz, krema, yumurta, salatalık, ıstakoz ve diğer deniz ürünleridir. Kalsiyum içeren diğer besinler ise koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler, tatlı badem ve kuru baklagillerdir. Gül Kaynak’a anneysen.com’dan ulaşabilirsiniz.
Anne sütü, inek sütü, devam sütü, bebek sütü, kutu süt, çiğ süt karmaşası konusunda kişisel olarak şunları düşünüyor ve uyguluyorum: Vücudumuz ne kadar çok alkali ise o kadar sağlıklıyızdır. Alkali olması için toksik içerikli yiyeceklerden ve beslenme alışkanlıklarından uzak durmamız gerekir. Oksijen bakımından fakir olan ve toksin açısından zengin olan dokular – organlar daha kolay hasta olur ve geç iyileşirler. Bunu bataklık ve sivrisinek örnekleri ile açıklayayım:
Toksin birikmiş, oksijen açısından az beslenen dokuları bataklığa benzetelim. Virüs, bakteri, mikropları da sivrisineğe… Sivrisinekler bataklık kenarlarında yoğun bir biçimde yaşadığına göre bedenimize iyi bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için doku temizliği (detoks) alkali beslenme, spor gibi şeylere ağırlık vermeli. Çocuklar söz konusu olduğunda ise: sebze, meyve ağırlıklı, toksik özelliği olmayan, basit, sade ve doğal yiyecek ve beslenme biçimlerine yönelmeliyiz diye düşünüyorum.
"Sütüm yeterli mi" kabusundan sonra, çocuk doktorunun; "çocuklar 500 ml kadar süt içmelidir" demesi beni başka bir strese sokmuştu. "Peki ya içmezse" sorusunu yöneltince, yoğurt, peynir ve meyve-sebze-kuruyemiş takviyesiyle tamamlayabileceğimizi açıklamıştı. Portakaldaki kalsiyumun sütten daha yoğun olduğunu öğrenince süt yerine her sabah portakal suyu vermeyi uygun gördük ki, Ata’ nın en büyük isteği sabahları 1 bardak portakal suyu içmek. (Sanırım doğamıza en uygun olan şeyleri çocuklar içgüdüsel olarak ayırtedebiliyorlar.)
Bunca bilgi karmaşasında herkes bambaşka şeyler söylüyorken, annelerin yeniliğe açık olmaları, hurafeleri iyi tespit etmeleri çok önemlidir diye düşünüyorum.
Ayrıca süt zehirlidir bile dense, burada karar yine annelerindir, çocuklarının sağlığına anneler yön verir.
Değil mi?
Paylaş