Paylaş
Dersimiz matematik değil. Ancak konumuz bir toplama işlemi; sonucu nicelik değil, nitelik olan bir toplama işlemi.
Günlerdir basındaki 4+4+4 uygulamasına dair çıkan haberleri, açıklamaları ve düzenlemeleri takip ediyorum. Amaç nedir, varılmak istenen nokta nedir, alınan kararların eğitim bilimsel niteliği nedir? Kendi kendime incelemeye, elde ettiğim görüş ve kritikleri paylaşmaya karar verdim. Gördüm ki, eğitime politika ve siyaset girince, eğitimin bilimsel niteliğinden önce siyasi niyeti tartışılıyor. Siyasi yanı tartışılmaya devam etsin, ben konuya bir eğitim bilimci gözüyle bakarak değerlendirmelerimi yazacağım.
Öncelikle ilk 4 yıl temel eğitim, ikinci dört yıl, ilköğretim ikinci kademe şeklinde bir düzenleme var. Son 4 yıl ise mesleki eğitim/orta öğretim olarak planlanmış. Şu anda yürürlükte olan 8 yıl zorunlu eğitim 2'ye bölünmüş, üzerine 4 yıl ilave edilerek zorunlu eğitim yaşı 12 yıla çıkmış görünüyor.
Okula başlama yaşı 5 yaşa çekilmiş. Yani, “60 aylık bir çocuk ilköğretime başlamalıdır” deniyor yeni öneriyle. Burada bir parantez açmalı ve aşağıdaki soruları tartışmalıyız diye düşünüyorum.
1- 5 yaşında ilköğretime başlayacak çocuk, hiç okul öncesi eğitim almadan mı okula başlayacak? Daha önce "Okul öncesi çağın okullaşma oranı artırılmalı" deniyordu. Bir de 5 yaşında bir çocuğu sınıfa alıp 3 ay içinde okuma yazma söktürüp hemen 4 işlem, aritmetik becerileri öğretmeye kalkılacaksa, buraya kocaman bir soru işareti koymak gerekiyor.
2- Acaba var olan eğitim programları 5 yaş çocuğuna uygun hale getirilerek, yeniden düzenlendi mi veya düzenlenecek mi?
3- Daha çok merak ettiğim, sistemdeki öğretmenler, 5 yaş çocuğunun öğrenme özelliklerine nasıl adapte olacak?
4- Oyun ve teneffüs saatleri artırıldı mı? Bahçelere kaydırak, salıncak ve benzeri oyuncaklar gelecek mi? 5 yaş çocuğunu kuru bahçede oynatmak ne derece eğitim bilimsel, düşünmek lazım.
5- Sınıflarda işlenen derslere göre ve 5 -6 yaş çocuğunun gelişimine uygun etkinlik havuzları oluşturuldu mu?
6-Sistem sınav odaklı değil de eğlenceli öğrenme odaklı hale getirilecek mi?
Sistemin en ağır yaralı yerlerini sorularla saptadıktan sonra ilköğretim ikinci kademeye bakalım.
İkinci dört yılda, temel eğitimin devamı gelecek ve mesleki yönlendirme yapılacak. Burada yine bir parantez açmalı. Sınıf öğretmenleri yeni sistemle hizmet içi eğitimden geçecek. İlk 4 yıl temel eğitim veren sınıf öğretmenliği branşı olacak. İkinci 4 yıl ise seconder yani ilköğretiem ikinci kademe eğitim- öğretim veren sınıf öğretmenliği branşı olacak. Yine anladığım kadarıyla SBS sistemi kalkarak yerine uzun bir sürece yayılmış yönlendirme sistemi gelecek ve öğrenciler daha çok mesleki eğitime yönlendirilecek.
Türkiye'nin ihtiyacı olan şey kalifiye ara eleman yetiştirilmesinden önce, ilköğretime geçmeden önce doyurucu bir okul öncesi eğitim alan bireyler yetiştirmektir. Çünkü okul öncesi eğitim ile çocukların ilgi alanları, yetenekleri ve zekaları daha verimli bir şekilde gelişir. Özgüvenli, saygılı, uyumlu bireyler yetişir. Buralar göz ardı edilerek istihdam odaklı planyalamalara girişilirse, yetişen kim olursa olsun, temeli zayıf, bir yanı eksik demektir.
Orta öğretime gelince, açık lise uygulamasının niteliğine dair soru işaretlerim var. 12-16 yaş arası çocukların liseyi dışarıdan okumaları demek gün boyu boş olmaları demek. Bu delikanlıları sokağa salıvermek demek.
Acaba bu uygulamayla oluşacak sosyo-ekonomik sorunlar kadar adli olayların artması, pek çok yerde genç kızların köy ağalarına gelin edilmesinin önüne geçilebilecek mi?
Bugünün ebeveynleri mesleğini 20-25 yaşına kadar sıra başında, öğretmenlerini, üniversite hocalarını dinleyerek edindi. Yüz yüze olmayan eğitim, mesleki eğitimde verim sağlamaz. Ne öğrenirsek öğrenelim, gidip o işi öğretmeninden, sınıfta ve aktif katılarak öğrenmeliyiz.
Bu eğitimin devamı nasıl planlandı?
Her şey düzenlenmiş ama SBS, LYS gibi sınav sistemlerine dair, en ufak bir değişikliğe dair haber girilmemiş. Eğitimde reform önce sınav mantığını bir kenara bırakmakla başlamalı. 5 yaşında SBS'ye hazırlık kitapları çalışan çocukları görmek büyük bir hayal kırıklığı olacak benim için. Çünkü eğitime bakış mantığı, eğitim planlamacılarının kadrolarının felsefesi değişmedi.
Devam mecburiyetinin kaldırılmasıyla ve yukarıda saydığım gözden geçirilmesi gereken kritik noktalar nedeniyle, öğrenciler değil toplum sınıfta kalacak gibi geliyor bana.
Okul öncesi eğitim almadan okuma-yazmaya başlayan, 12 yaşında mesleki eğitime yönlenen çocuklar hayata nasıl bakar?
Bunları düşünmek gerekir önce.
Paylaş