Paylaş
Siz annelerin en sık dile getirdikleri konu, çocukların yaşadığı iştahsızlıktır. Çocukların beslenmesini ve sağlığını etkileyen bu iştahsızlık sonucundaysa, en çok çocuklarınızla çatışır, karşınızda bir yetişkin varmış gibi kavga edersiniz. Öncelikle sakin olun ve derin bir nefes alın! Yaşanan bu olumsuz çatışmaları engellemek ve çocuklarınızda görülen iştahsızlığı çözümlemek için, önünüzde uygulamanız gereken sadece 10 basit adım var.
Çocuğunuza yaptığınız en büyük şiddetlerden biri! Gece 22:00-04:00 saatleri arasında salgılanan büyüme hormonu, çocuğunuzun bu saatlerde sadece uyuması gerektiğini söylemekte! Uykusunu biberonla verdiğiniz süt veya mamayla bölmek ise; minik bedeninde kilo artışı sağlarken, aynı zamanda gün içerisinde de daha az yemesine neden olacaktır.
En değerli besin, uyku! Sağlıklı ve kaliteli bir uyku, çocuğunuzun gün içerisindeki beslenme ve fiziksel performansını direk etkilemektedir. Uyku kalitesi sağlayamayan çocuğunuz, gün içerisinde davranışlarında huzursuz olduğu kadar, beslenmesinde de huzursuz ve iştahsız olacaktır.
Şekerli yiyecek ve içecekler boş enerji kaynağı gıdalardır. Çocuğunuzun ana öğün yerine bu gıdaları tüketmesi iştahını kapatır. Nasıl olsa yemiyor diye düşünerek bu gıdalara yönelmeyin. Bunlar hem tatlı tada alışmasını kolaylaştırır, hem de hassas olan kan şekerinde ani dalgalanmalara yol açarak obezite ve diyabet gibi kronik hastalıklara neden olur.
Çocuğunuzun sıvı alımını destekliyoruz, özellikle su tüketimine büyük önem veriyoruz. Ama yemekten önce aşırı su tüketimi, midesinde geçici şişkinlik yaratarak iştahını olumsuz etkiler. Yemek saatinde çocuğunuzun az miktarda yemek yemesine neden olur. 1 saat öncesinden sıvı alımını sonlandırın.
Ek besin dönemine geçmenizle birlikte aile sofrası dönemi başlamış demektir. Ailece sık sık masaya oturun. Birlikte değişik yemekler yiyin. Herkes tabağındaki yemeği güzelce yerse, çocuğunuz da yiyecektir.
Çocuklar sadece fiziksel olarak değil, davranışlarıyla da anne-babalarının biber kopyalarıdır. Etrafınızda sürekli sizi izleyen minik bir takipçi varken, mimiklerinize ve hareketlerinize dikkat edin. Belirli bir besini görünce yaptığınız olumsuz davranışlar, çocuğunuzun o besine tadına dahi bakmadan tepki göstermesine neden olur!
En başından beri çocuğunuzun kendi yemesine izin verin. Evet, yemekleri dökecek, üzerini ve etrafı pisletecek; ama bu sayede besinleri tanıyacak, yemek yeme zevkine varacak ve doyup doymadığını kendisi belirleyecek!
Çocuğunuzun beslenmesinde saat ve yemek kavramı oluşturun. Yemek saatinde, yemek masasında var olan yemeği yemiyorsa; başka yemek olmadığını ve acıkırsa bir sonraki yemek saatine kadar beklemesi gerektiğini sakin bir dille belirtin. İki ana öğün arasında, karnı aç diye ara öğün vermeyin!
Çocuğunuzun isteklerine karşı olumlu veya olumsuz otoritenizi kurun. Tabii ki burada sert bir şekilde söylenen “hayır, yiyemezsin” otoritesinden bahsetmiyoruz. Net ve kararlı olun. Bir yiyeceği yemesini veya yememesini istiyorsanız, açık bir şekilde düşüncelerinizi söyleyin. Hazırlıklı olun, başlangıçta çocuğunuz duygularını size karşı bir silah olarak kullanacaktır. Ama sabırla geçen bir sürenin sonunda, kabullendiğini göreceksiniz.
Yemek, herkes için fizyolojik bir gereksinimdir. Çocuğunuzun da bunu bilmesi gerekir. Yiyecekleri
• Ödül (sebzeleri yersen dondurma yiyebilirsin),
• Keyif aracı (bu tatlıyı yersen kendini iyi hissedeceksin),
• Ceza (tabağını bitir yoksa parka gidemezsin) ve
• Suçlu hissettirme (açlıktan çocuklar ölürken sen yemek seçiyorsun) aracı olarak sunmayın!
Paylaş