Paylaş
Günümüzde üreme potansiyellerini nasıl artırabileceklerini ve nasıl daha kolay gebe kalabileceklerini merak eden pek çok çiftle karşılaşmaktayız. Çiftlerin özellikle yaşam tarzı ve genel sağlık durumlarının üreme kapasitelerine olan etkilerini öğrenme ve bununla ilgili tavsiyeler alma noktasında oldukça hevesli olduklarını gözlemliyoruz.
Yapılan çalışmalarda bazı yaşam tarzı değişkenlerinin küçük fakat birikici bir etki ile gebelik elde etmeye kadar geçen olumsuz yönde etkileyebildiği tespit edilmiştir. Yine benzer biçimde bu faktörlerin düzenlenmesi üreme potansiyeline katkı sağlamaktadır.
Hamileliklerin büyük kısmı korunmayı bırakıp düzenli cinsel aktiviteye başlandıktan sonraki ilk 6 ayda elde edilir. Bu dönemde çiftlerin yaklaşık %80’i hamile kalır. Bir yılın sonunda çiftlerin yaklaşık %85’i hamilelik elde etmeyi başarır. Sonraki 3 yıl içerisinde kalan çiftlerin yaklaşık yarısı kendiliğinden hamile kalır. Sonraki yıllarda (4. yıldan sonra) korunmasız düzenli ilişkiyle kendiliğinden hamile kalma oranı ise oldukça düşüktür.
Her bir adet döngüsünün fertil (üreme) aralığı ovulasyondan (yumurtlamadan) önceki 5 gün ve ovulasyon günüdür. Fertil aralığın süresi yaşa bağlı olmamakla birlikte kadından kadına değişkenlik gösterebilir. Hamile kalma ihtimali ovulasyon günü ve ovulasyondan 1 ya da 2 gün önceki dönemde cinsel ilişkiye girilerek en yüksek düzeye getirilebilir. Bu günler evde ovülasyon kiti (LH kiti) kullanılarak ya da vajinal akıntı takip edilerek (vajinal akıntı şeffaf ve uzayan bir karaktere dönüştüğünde) de kadın tarafından tespit edilebilir.
Hem semen kalitesinin iyi hem de fertil aralığı yakalamak adına adet kanaması biter bitmez haftada 2-3 defa (iki günde bir) cinsel ilişkiye girilmesi önerilir. Daha uzun aralıklarla ya da daha sık cinsel ilişki sperm kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Cinsel ilişkideki pozisyon, ilişki sonrası uzun süre yatmanın hamile kalma ihtimaline pek fayda sağlamadığı bilinmektedir.
Evlenme ve kariyer planı yaparken ilerleyen yaşla birlikte gebe kalmanın da güçleştiği akılda tutulmalıdır. 30’lu yaşların sonundaki bir kadın 20’li yaşların başındaki bir kadından yaklaşık %40 daha az üreme kapasitesinde sahiptir.
Sigara, alkol kullanımı, obezite (vücut kitle endeksinin 27 kg/m2’nin üstünde olması) ya da aşırı zayıflık (vücut kitle endeksinin 17 kg/m2’nin altında olması), 6-8 fincandan fazla kafein tüketimi, stres, ağır metal, tarım ilaçları çevresel atık ve toksinlere maruziyet, cinsel yolla bulaşan hastalıklar gebe kalmayı zorlaştırmaktadır. Bu faktörlerin de gebelik planı olan çiftler tarafından kontrol altına alınması son derece önemlidir.
Paylaş