Paylaş
Çocuklarda en sık karşılaştığımız dil ve konuşma bozukluklarından biri, harf veya harfleri söyleyememe durumu olarak bilinen sesletim bozukluğudur. Bu durumun terapi yapılmadığı zamanlarda yetişkinlikte de devam edebildiğini görmekteyiz. Çoğumuz etrafımızda “/r/” veya “/s/-/z/” seslerini (yetişkin olmasına rağmen) söyleyemeyen bireylerle karşılaşmışızdır. Mutlaka kulağımıza “o biraz peltek konuşur” gibi söylemler çalınmıştır. Dahası halka mal olmuş, tanınmış birçok kişinin de bazı sesleri söyleyemediğine şahitlik etmiş, hayranlıkla izleyip, “ama çok sempatik oluyor” diye içimizden geçirivermişizdir.
Yetişkinliğe kadar uzanan bu konuşma bozukluğunun kişinin hayatını nasıl etkilediğini fark etmemizi bir kenara bırakın, özellikle çocuklara çok yakıştırırız. Defalarca duymuşuzdur ebeveynlere “Ama çok tatlı konuşuyor bu annesi” diyen sevimli teyzeleri, ilgili amcaları. Çünkü köpek yerine “töpet”, arı yerine “ayı”, masa yerine “maşa” diyen bir çocuk, eğlence için fazlaca malzeme verir. Çünkü tek bir harf bile anlam karmaşasına yol açtığında, komik durumlar ortaya çıkabilir.
Sesletim, konuşurken kullandığımız organların düzenli ve ardışık hareketleriyle gerçekleştirdiği, belirli bir dile ait konuşma seslerini doğru telaffuz etme becerisidir. Konuşurken kullandığımız organlar; ağız boşluğu içerisinde yer alan yumuşak damak, küçük dil, dil, dişler, dudaklar ve çene gibi konuşma seslerini üretmemizi sağlayan organlardır. Bu organların birlikte doğru hareketleri tamamlaması, yapıların doğru konumu alabilmesi, ses yolunun değişik şekillerde açılması veya kapanması sonucu sesler üretilir. Bu seslerin bazıları ünlü bazıları ünsüzdür. Örneğin /m/ sesini söyleyebilmek için mutlaka dudaklarımızı kapatmamız gerekir. İsterseniz deneyin ama başarılı olamayacaksınız. İşte tam da bu noktada sesletim bozukluğunun ne olduğunu daha iyi anlatmış olacağız. Sesletim problemleri kişinin belli sesleri yanlış üretmesi veya yapısal birtakım engeller sonucu belli sesleri üretememesidir. Örneğin; yarık dudak-damak ile dünyaya gelen çocuklarda sesletim problemleri oldukça sık görülür.
Herhangi bir nedene bağlı olmaksızın yanlış öğrenilme sonucu görülebileceği gibi yapısal sorunlardan da kaynaklanıyor olabilir. Sesletim sorunu yaratabilecek nedenleri şöyle bir toparlayacak olursak; başlıca nedenler arasında yarık dudak-damak ve ağız-yüz anomalileri, ortodontik anomaliler, işitme kaybı, zihin engeli, nörolojik kökenli bozukluklar (serebral palsi ve diğer) yer almaktadır.
Peki, çocuklarda pek sevimli olduğunu düşündüğümüz sesleri doğru söyleyememe durumu ne zamana kadar tolere edilebilir? Çocuğun yaşına göre sesletebileceği sesler sıralanır. Burada en önemli faktör yaştır. 3 yaşında bir çocuğun geç edinilen “/r/” sesini söyleyememesi normal iken baba, 7 yaşında mama gibi ilk sözcüklerin içerisinde yer alan ve erken edinilen /p/ , /b/ , /m/ seslerini söyleyememesi bir gecikmeyi düşündürür.
Sesletim bozukluğu, sadece harf söyleyememe değildir farklı hata tipleri de sesletim bozuklukları içerisinde yer alır. Örneğin; bir ses yerine başka bir ses kullanma (araba yerine ayaba), ses ekleme (tren yerine tiren), ses atlama (köpek yerine köpe), bozulma (saat yerine aat) gibi.
Dil ve konuşma bozuklukları içerisinde sesletim bozuklukları dil ve konuşma terapistleri arasında en başarılı olunan terapilerdendir. Çocuğunuzun terapiye başlama kararı ise yaşına, diğer gelişimsel özelliklerine, sesletim hatalarının türüne ve sürekliliğine göre değişir. Terapi sürecinde genellikle hedef ses model olunur. Yeni sesin; işitsel, görsel, dokunsal ipuçlarıyla pozisyonu öğretilir, söyleyemediği harfle/sesle ilgili hedef davranış fark ettirilir, tekrar egzersizleriyle pekiştirilir. Öğrenilen bu yeni ses günlük hayata aktarılır.
3 yaşına kadar çocuğun yetişkin konuşmasını taklit ederek doğru sesi bulma yolunda yaptığı fonolojik denemeler (ses ekleme, ses atlama, bozulma) normal kabul edilirken, 4 yaşına vardığında giderek azalması ve kaybolması beklenir. Aksi durumda, biz ebeveynler olarak ne yapmalıyız? Köpek yerine “töpet” diyorsa, doğru sözcüğü tekrar ederek model olmalı, çocuğun doğru sesi bulmaya çalışırken yaptığı hatalı üretimleri sempatik bulunarak pekiştirilmemelidir.
Çocukluktan başlayıp yetişkinliğe kadar uzanan bu sorun kişinin hayatını nasıl etkiler? Çocuğun gelişimsel sürecinde yaşadığı bu sorun, benlik algısını etkileyeceği gibi, sosyal çevresinde alay konusu haline gelmesine, hatta okul çağı döneminde okuryazarlık başarısının olumsuz etkilenmesine yol açar. Yetişkinlikte de devam etmesi durumunda, bazen kişinin iş hayatının, özel hayatının, bazen özgüveninin, bazen kişinin psikolojisinin olumsuz etkilenmesiyle karşılaşabiliriz. Çok tabii bir hakla; peltek bir birey spiker, öğretmen veya konuşmaya dayalı bir meslek seçmek isteyebilir.
Tüm bu bilgiler ışığında; okul çağına gelmiş çocukların (ki daha önce terapiye başvurmak doğrudur) sesletim bozukluklarının kendiliğinden düzelmesini beklemek doğru değildir. Bir dil ve konuşma terapistinden değerlendirme talep edilmelidir.
Paylaş