Paylaş
Eşinin kendisini aldatması nedeniyle kişilik haklarını zedelendiğini düşünen birçok kişi boşanma davaları kapsamında eşinden maddi ve manevi tazminat talep etmesinin yanı sıra eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişilere de ayrı bir dava açarak bu eylemin de kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep etmekteydi. Konu ile ilgili olarak bazı mahkemeler aldatılan eşi haklı bularak davaları kabul etmekte, bazıları ise üçüncü kişinin eşe karşı sorumluluğu bulunmadığı gerekçesi ile davaları reddetmekteydi. Böylelikle mahkemeler nezdinde oluşan görüş ayrılığını engellemek için Yargıtay tarafından İçtihadı Birleştirme Kararı oluşturulmuştur. Bu kararda "Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına" karar verilmiştir.
İlgili kararın gerekçesi, uyuşmazlık konusuna ilişkin yasal dayanağın eşler arasındaki sadakat yükümlülüğü ve bu yükümlülüğün sadece eşler tarafından ileri sürülebileceği, bir kimsenin eşi tarafından aldatılmamayı isteme hakkının herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak bir kişilik hakkı olarak yasalarda yer almaması, aldatma eylemine katılan üçüncü kişinin aldatılan eşin bir mutlak hakkını ihlal etmesinin söz konusu olmaması olarak gösterilmiştir. Başka bir anlatımla, evlilik birliğinin tarafı olmayan ve dolayısıyla sadakat yükümlülüğü bulunmayan üçüncü kişinin eşler arasındaki evlilik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere uyma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Aynı kararda uyuşmazlık konusu Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri kapsamında üçüncü kişinin eyleminde haksız fiil unsurlarının bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirilmiş ve evli eşle birlikte olan üçüncü kişinin bu davranışının diğer eşin kişilik haklarına doğrudan bir saldırı niteliğinde olmadığına karar verilmiştir. Ancak üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantılı olmakla birlikte sadakatsizlik eyleminden farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda manevi tazminat talep edebilecektir. Örneğin, aldatma eylemi ile bağlantılı olarak üçüncü kişinin, aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlali, özel hayatına müdahale etmesi, elde ettiği bazı sır ve özel bilgileri ifşa etmesi, hakaret veya benzer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi eylemlerde bulunduğu takdirde manevi tazminat talebinde bulunabileceği açıktır. Yani, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, sadece evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün olmadığına karar verilmiştir.
İlgili karar Yargıtay tarafından oluşturulmuş bir İçtihadı Birleştirme Kararı olduğundan, bu karar içeriği değiştirilene kadar bütün mahkemeler tarafından adeta bir kanun gibi dikkate alınacak ve bu karara aykırılık içeren her türlü mahkeme kararları yine Yargıtay tarafından bozulacaktır.
Sonuç olarak mevcut durumda hukukumuzda aldatılan eşin, ayrı bir kişilik hakkının ihlali durumu bulunmadıkça sırf aldatma eyleminden ötürü eşinin sevgilisinden manevi tazminat talep etme imkanı bulunmadığını söylemek mümkündür.
Paylaş