Paylaş
Hayatımda ilk kez bir tiyatro sahnesinde müzikal için sahneye çıkmayı bekliyordum kuliste. Bir baktım Süheyl Uygur ve Behzat Uygur kardeşler geldi. Onlar da sahne alacaklardı. Tabii onlarla tanışmaya can atıyordum ama cesaret edemiyordum yanlarına gitmeye. Nasıl yapsam derken onlar bizim grubumuzun yanına geldiler. Sıcacık bir sohbet oldu. Süheyl Uygur’dan öyle güzel bir elektrik aldım ki yanına gittim ve “röportaj yapar mısınız benimle” dedim. Hemen kabul etti. Öyle şaşırdım ki. Hem çok mutlu oldum hem de önyargılarımı da yıkmama yardımcı oldu.
Birkaç gün sonra buluştuk ve harika bir röportaj yaptık.
Tabii benim televizyonda ya da tiyatrolarda izlediğim adam enteresan kıyafetler giyen, şekilden şekle giren, zıpır, neşeli, cıvıl cıvıl, deli dolu şahsına münhasır birisiydi. Ama tanışıp konuştukça ciddiyeti, olgunluğu, samimiyeti, doğallığı ile tanıdığımdan çok farklı birisiydi karşımdaki Süheyl Uygur.
Tiyatrodan, ailesinden, kızlarından,evliliğinden, hayallerinden kısacası pek çok şeyden konuştuk kendisi ile.
Nejat Uygur gibi bir duayenin oğlu olmasına rağmen onun arkasına hiç sığınmayan, müthiş yetenekli, çalışkan ve hayalleri peşine düşen bir tiyatrocuyum ben diyor.
5 kardeşiz diyerek başlıyor lafa. Her birimiz turnelerden dolayı farklı yerlerde doğduk. Ben ve ikizim 1 Aralık 1958’de Samsun’da doğduk. Doğumum da enteresanmış.
Annem sahnedeyken sancısı geliyor. Ve babama “sancım geldi” diyor seyircilere fark ettirmeden. Babam da oyunun gereği gibi yaparak annemin oyundan çıkmasına yardımcı oluyor ama kendisi oyununa devam ediyor. Oyun devam ederken perdenin arkasından birisi oğlun oldu tebrikler diyor. Tabii büyük bir mutlulukla bunu seyirci ile paylaşıyor, derken on dakika sonra yine perdenin arkasından birisi “oğlun oldu tebrikler” diyor. “E biliyorum “ diyor, hayır hayır bu ikincisi, ikizlerin oldu diyor. Ve biz de aslında tiyatro salonuna doğduk” diyebiliriz.
Babam işine ve seyircisine duyduğu saygısı çok büyüktü. Ve biz böyle bir vizyonla büyüdük.
Çok kardeşli olmak nasıl bir duygu? Beşkardeş dile kolay…
Annemle babam bizi çok güzel yetiştirdi hiçbir kıskançlık olmadı aramızda. Annemle babam çok otoriter olmasına rağmen, bizim evimiz çok eğlenceliydi. Babam bizi çok güldürürdü.
Peki, Nejat Uygur gibi bir duayenden sonra tiyatroda var olmak korkuttu mu sizi? Ya başaramazsak, ya beğenilmezsek gibi…
Nejat Uygur’dan sonra tiyatro kurmak çok zordu bizim için, çok zor bir misyondu. Çünkü Nejat Uygur tiyatrosuna gelen 2 saat boyunca gülmekten karınlarına ağrı girerdi. Buna rağmen boynuz kulağı geçer tiyatrosunu kurduk ve zaman içinde oynaya oynaya bizim işimiz zor düşüncesini kırdık. Hiçbir şekilde Nejat babayı taklit etmemeye, sadece öğrendiklerimiz ve yeteneklerimizle ve çok çalışarak biz olarak ayakta durmaya çalıştık. Tabii Nejat babayı ve annemi utandırmamaya çok gayret ettik ve ediyoruz. Sanırım başardık da.
Süheyl Uygur nasıl bir karakterdir?
"Çok sabırlı, çok eğlenceliyimdir. Damarıma basılırsa bir canavar çıkar içimden o ayrı" diyor gülerek. Kızlarımdan sonra hayatı hem çok ciddiye aldım, hem de hiç ciddiye almadım. İyi bir adamdır derler benim için, gerçekten de çok iyi niyetliyimdir. İnsanlara yardım etmeyi çok severim. Belli bir yaştan sonra kimsenin beni üzmesine izin vermemeyi öğrendim. Çünkü hayat çok kısa ve her gün bir bakıyoruz bir değeri daha kaybetmişiz.
Nasıl bir baba?
Çok iyi bir baba olmaya gayret ediyorum. Kızlar küçükken onları havuza ben götürürdüm. Komşular eşlerine bak Süheyl Uygur kızları ile nasıl ilgileniyor diye şaşırarak beni örnek gösterirlermiş. Gerçekten de çok ilgili bir babayım bu belki de 40 yaşından sonra babalığı tattığım için de olabilir ya da çok yoğun olduğumuz için yanlarında olduğum zamanı mümkün mertebe onlarla olmaya çalışarak geçirdiğim içinde olabilir.
Arkadaş gibiyim kızlarımla. Geçenlerde bir arkadaşım video gönderdi bana. Ben evdeydim hemen yukarı çıktım ve smokinimi giydim, aşağı indim ve Zeynep’e beni videoya çek dedim. Zeynep şok oldu beni bu halde görünce ve sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Zaman zaman böyle şeyler yapıyorum ve çok eğleniyoruz.
Eşinizle?
Biz hiçbir zaman birbirini sıkan, yoran karı koca olmadık. Çünkü Burçin de bende farkındaydık ki; yüzük taktığın için ne kadın halkalı köle, ne erkek halkalı köleydi. Esas olan saygı ve sevgiydi.
Hayalleriniz var mı ?
Ooh, ooh hayaller olmazsa hayatın ne anlamı olur :)
Peki biraz bahsetseniz?
Hayallerimden birisi tiyatro kurmaktı ki bunu gerçekleştirdik.
Bir diğer hayalim de Harbiye Açık Hava'da oynamaktı. Zeki Alasya, Metin Akpınar gibi. Çok özenirdim onlara. Ve bu hayalimizi de Marco Paşa ile gerçekleştirdik. O kadar doldu ki Harbiye Açık Hava Tiyatrosu insanlar merdivenlere oturmak zorunda kalmıştı. Çok güzel ve unutulmayacak bir sahne oldu bizim için.
Tabii hayaller biter mi? Bitmez, bitmesin de zaten.
Önce hayal kuralım sonra onları gerçekleştirmek içim peşlerine düşelim. Şimdi kızlarım tiyatro ve dans eğitimi alıyor. Onlarla aynı sahnede oynamayı hayal ediyorum. Hatta biz, Behzat’ın oğlu, kızlarım, tüm kuzenler aynı sahnede. Düşünmek bile heyecan veriyor bana.
Öğrenci yetiştirmek üzere bir tiyatro okulu kurmak var mı projelerinizde?
Bir tiyatro akademisi kurmak istiyoruz. Nejat Uygur adı altında bir akademi olacak inşallah ama buna hayalden daha yakın diyebiliriz.
Gençler mutlaka okuyup üniversitelerini bitirsinler. Bu işi gönülleri ile, yürekleri ile yapsınlar. Yaptığımız işin çok zor ve meşakkatli bir iş olduğunu ve çok çalışmaları gerektiğini bilerek yola çıksınlar. Hayatın içinde her zaman engeller vardır, pes etmeden, sabırla engelleri aşa aşa yola devam etsinler. Bizim duayenlerimiz 80 yaşında bile ben oldum demeden çalışırlardı. Bu işi vitrin için, şöhret olmak için yapmasınlar. Biz işimizi yaparken şöhret olduk, şöhret olmak için bu işi yapmadık. İşlerine saygı duysunlar. Tiyatroda üretmek, sürekli üretmek gerekir. Üretsinler.
Arzu ben, hiçbir başarı tesadüf değildir, çalışan mutlaka başarır mottosuna bir kez daha tanıklık ettiği için çok mutlu olan bir seyirci….
Paylaş