Paylaş
Ölüm, ne soğuk bir kelime değil mi? İnsanın okurken de , yazarken de tüyleri diken diken oluyor ama hayatın belki de en büyük ve kimsenin kaçamayacağı tek gerçeği. Bütün direnişlerin, mücadelelerin, bekleyişlerin, uğraşıların, yarınların bitişi.
Sevdiklerine karşı her geçen gün artan büyük bir özlem duygusu, boğazında düğümlenen sözcükler, gözünde tutamadığın yaşlar, bir kalp ağrısı, burnunda bir sızı, bir yanın artık hep eksik.
Fiziksel olarak bir yok oluş ama belki de bir bebeğin daracık ve karanlık anne karnından, aydınlığa doğuşu gibi, ruhun da başka bir boyutta çok daha güzel bir ışığa yeniden doğuşudur, kim bilebilir ki..
Bütün bu gerçeğe rağmen ne kadar güzel bir şeydir ki sanki hiç birimiz, hiç yok olmayacakmış gibi çalışıyoruz. Hayat hiç bitmeyecekmiş gibi planlar yapıyoruz yaş 5 de olsa 95 de olsa...
Ne mutlu yarınlara umutla bakabiliyor, her gün bir şeyler üretebilmek için çabalıyorsak,
Ne mutlu hayatın birgün biteceğine olan inançla, üzüldüğümüz olaylara karşı bakış açımızı değiştirebiliyorsak,
Ne mutlu her gece yattığımızda başımızı yastığa rahatça koyabiliyor, kendimizi de sevdiklerimizi de kolaylıkla affedebiliyorsak,
Ne mutlu yardıma ihtiyacı olan canlıların yaralarını sarabiliyor, iyi insan olmak için çaba sarfedebiliyorsak,
Ne mutlu kalpten konuşmayı başarabiliyor, sevdiklerimize her gün onları ne kadar sevdiğimizi söyleyebiliyorsak,
Ne mutlu niyet listemizi hep canlı tutabiliyor, mucizelerin her gün yaşanacağına inanıyorsak,
Ne mutlu her gün defalarca, sahip olduklarımıza şükür edebiliyorsak,
Ne mutlu gören gözümüze, duyan kulağımıza, tutan elimize, yürüyen bacaklarımıza, yol gösteren aklımıza, sevgiyi büyüten kalbimize,
Ne mutlu sahip olduğumuz sevdiklerimize, bizi koşulsuzca sevenlere,
Ne mutlu başımızı kaldırdığımızda görebildiğimiz masmavi gökyüzüne,
Ne mutlu iliğimize kadar ısıtan güneşi hissedebildiğimize,
Ne mutlu özgürlüğümüze...
Arzu ben, koskoca evrende bir zerre olan....
Paylaş