Paylaş
Önceki yazılarımın birinde paylaşmıştım emekli oldum diye.
O kadar çok mesaj geldi ki çok gençsin, köşene çekilmek olmaz diye, herkese çok çok teşekkür ediyorum ilgi ve alakanızdan dolayı :)
Tabii ki bu yaşta boş oturmak, çalışmamak, öğrenmemek olur mu? Olmaz. Zaten aileden gelen genlerimle de, büyürken ailemdeki rol modellerimden çektiğim resimlerle de uyumlu olmazdı boş boş oturmak.
Ben, bugüne kadar yaptığım mali ve idari işler müdürlüğümden emekli oldum. Yirmi iki sene bu alandaki çalışmalarıma sevgiyle “hoşça kal” dedim.
Şimdi sıra bugüne kadar kalbimin isteyip de zaman bulamadığı şeyleri yapmaya geldi. Mesela sizlerle buradan daha çok şey paylaşıp, sizlere doğru ve güzel şeyler aktarmak için daha çok çalışmam, öğrenmem, araştırıp keşfetmem gerekiyor. Başladım bile ben :)
Yaklaşık yirmi yıldır yaşadığım şehir İstanbul’u, hiç keşfe çıkmadığımı fark ettim. Koşturma içinde eksikliğini bile hissetmemişim maalesef. Böyle olunca tesadüfen karşıma çıkan kültür turuna hemen yazılıverdim.
İstanbul ile ilgili bildiğim ne varsa unutup, bir rehber eşliğinde ve bir yabancı gibi gezmeye başladım. Bildiğim yerleri yeniden farklı bir gözle görmek, işinde kıdemli bir rehberden dinlemek ve yeni şeyler öğrenmek ne kadar iyi geldi bana, ne kadar mutlu etti beni.
Hangi şehirde yaşarsanız yaşayın, bir gününüzü mutlaka yaşadığınız şehri tanımaya ayırın. Sanki ilk kez gelen ve bu şehir hakkında hiçbir şey bilmeyen bir yabancı gibi. Neler öğrenebileceğinize kendiniz bile şaşıracaksınız. Bayıldım bu öğrencilik hayatına, farklı bir pencere ile geri dönüşe :)
Öğrenmeye devam... Annem kendimi bildiğimden beri Muharrem ayında hep aşure yapar ve o güne inanılmaz bir hazırlık yapardı. Aşure zamanı gelince bizim evde tatlı bir telaş olurdu. Aşureler yapılırken evden gelen giden de eksik olmaz bir taraftan da dualar edilirdi ve hazır olan aşureler komşulara dağıtılırdı. Hatta mahallede ne kadar çocuk varsa annem aşure yemeye çağırırdı, o küçük yaşta benim için en güzel kısmı da bu olurdu.
Küçükken çektiğim bu fotoğrafın etkisiyle olsa gerek, “bu sene ben de evde aşuremi kendim yapacağım tıpkı annem gibi ” dedim. Ve aşure yapmayı öğrendim mesela, ilk kez kendi aşuremi yaptım Muharrem ayının 10’nunda, kendimce bildiğim dualarla. 16 kâse çıkar dediğimiz aşuremiz 30 kâseyi geçti. Tesadüfen o gün de evimizden gelen giden de eksik olmadı hem de İstanbul gibi yerde, içimde tarif edilmez bir mutluluk :) Çok şükür.
Öğrenmek istediklerimle ilgili bir ajanda yaptım. Ayda 20 yeni şey öğrenmek gibi bir hedef koydum kendime. Senede 240 yeni şey yapar az mı ama? Hadi gelin beraber yapalım. Beraber öğrenelim. Beraber gelişip, öğrendiklerimizi paylaşalım ve beraber büyüyelim.
Konunun ne ile ilgili olduğunun bir önemi yok. Bazen mutfak ile ilgili olur, bazen yaşadığımız şehir ile ilgili, bazen çocuklarımızla ilgili, bazen de kendi yolculuğumuzda kendimiz ile ilgili.
Sadece öğrenciyken ya da bir kuruma, kuruluşa bağlı çalışınca öğrenmiyor insan. Evde çalışınca da öğrenir insan. Öğrenme insanın merak etmesi ile başlar. Merak ettiği şeyi araştırmasıyla devam eder, tamamlanır.
Arzu ben, öğrenmenin yaşı yoktur diyerek araştırmacı öğrenciliğinin heyecanı içinde olan…
Paylaş