Paylaş
Üç yaşında başladığım ilk okul günümü bugün gibi hatırlarım. Başımda kırmızı şapkam, üstümde kırmızı mantom ve kırmızı eldivenlerim vardı. Kırmızı paltoma uysun diye içinde kırmızıları olan eteğimi seçmiştim ilk okul günümden bir gece önce, büyük bir özenle. Ertesi sabah annem elimden tutarak “hadi bakalım Arzu gidiyoruz” dedi. Kalbim heyecandan sanki yerinden çıkacak gibi atıyordu. Artık ben de herkes gibi okula başlıyordum. Acaba nasıl bir yerdi? Masal diyarlarındaki gibi bir yer miydi? Çok oyuncak var mıydı? Peki ya arkadaşlarım nasıldı?
Annemle okulun bahçesinden girdiğimizde “işte geldik” dedi annem. O an o küçücük bedenimin yanında o binalar iyice devleşmiş, kalbim daha da hızlı çarpmaya başlamıştı. Binadan içeri girdiğimizde o kokuyu öyle bir çekmiştim ki içime, hâlâ ne zaman o kokuyu duysam olduğum yerde durur yine o ânı, o günleri yaşarım. Merdivenlerden çıktık ve yuvamın kapısı açıldı. Emine öğretmenim belirdi karşımda. Tepeden tırnağa süzdüm. Ne giymiş ne takmış, ne sürmüş. Bana “okula başlamaya çok istekli Arzu sensin demek, ben de öğretmen Emine” demişti gülümseyerek. Elimden tuttu, ben mutluluktan uçarcasına, arkama bile bakmadan hayallerimdeki masal diyarı sınıfıma girmiştim. İşte benim bitmek bilmeyen okul sevdam, okullarda o masalsı enerjilerle çevrelenişim ta o zamanlar başlar.
Aradan yıllar geçti büyüdüm ama bu sevdam hep aynı kaldı. Anne olup kızım okula başlayınca ben yine o sevdanın içinde sarmalandım durdum. Ve emekli olur olmaz kendimi kızımın okulundaki “Okul Aile Birliğinde” buldum. Böylece hem okula faydam oluyordu hem de çok sevdiğim yerde oluyordum.
Şimdi Şanghay’da yaşıyoruz, ben yine aynı ben. Kızımın okuluna girince yine o masalsı enerji ve ben yine “Okul Aile Birliğinde” ama bu yıl önceki yıllardan farklı bir bölümde çalıştım.
Şanghay’daki okulda yirmi beş senedir her yıl Ekim ayında “okul aile birliği” tarafından düzenlenen yaklaşık üç bin kişilik bir etkinlik yapılıyormuş. Çin, Hong Kong, Japonya, Kore, Hindistan, Amerika, Almanya, Fransa, Türkiye, İtalya, Meksika, Hollanda, okulda hangi milletler varsa hepsi katılıyor bu etkinliğe. Herkes bayraklarıyla geçiş töreni yapıyor, çoluk çocuk ebeveynler. Sonra her ülke kendisine ait olan bir masada kendi ülkesini temsil eden, evde yapılmış yiyecekleri satıyor. Birçok sponsor masa kuruyor, satış yapıyor. Oyunlar, kulüpler, gösteriler. Tam uluslarası bir festival, tam bir şenlik.
Benim görevimse hediye çekilişi için hediye bulmak ve günü geldiğinde çekilişi yapıp, kazananlara dağıtmaktı. Bu görevi teklif ettiklerinde ilk tepkim dilini, örfünü bilmediğim bir ülkede kapı kapı gezip, şirketlerden randevu alıp okulu ve sağlayacağı faydayı anlatmak ve hediye istemek yapabileceğim bir iş değil dedim. Aslında tam olarak satış pazarlama işiydi bu ve hayatımca mali ve idari işlerde çalıştığımı düşününce hiç de bana göre değil diye düşündüm ama okul aile birliğindeki arkadaşlar benim yapabileceğime inanmışlardı ve ihtiyacım olduğunda bana destek olacaklarını söyleyerek yüreklendirdiler beni. Son derece cesurca bir adımla denemeye karar verdim.
Gerçekten de kapı kapı gezip okulumuzu tanıtıp, ne istediğimizi anlattım. Haftalarca çok uzun saatler çalıştım. Bazı yerler hiç ilgilenmediyse de oldukça iyi sayılacak sayıda ve kalitede hediyeler buldum. Önceki senelere göre hediyelerimizde de bu hediyelerden dolayı yapılan bilet satışlarında da bu yıl çok ciddi bir artış oldu ve çok onurlandırıldım bu başarımdan ve cesaretimden dolayı. Ve bu kadar fazla ve farklı ülke içinden seçilip, ülkemi başarıyla temsil etmekten de çok gurur duydum.
Bir kere daha fark ettim ki bir insan isterse, severse, çalışırsa yaşı kaç olursa olsun, ne kadar az deneyimi olursa olsun, ne kadar tanımadığı bir ülkede, bir kültürde olursa olsun mutlaka başarıyor.
Peki ya sizin de çok isteyip de yapamayacağınızı düşündüğünüz bir şey var mı?
Peki ya adım atmaktan sizi alıkoyan şeyler neler?
Şimdi bunu değiştirmeye cesaretiniz var mı peki?
İstediğiniz şeylere ulaşmak için neler yapabileceğinizi bir düşünün.
Bunu gerçekleştirmek için hangi olasılıklar mümkün?
Kendinize inanmakla başlıyor her şey ve cesurca bir adımla istediğiniz şeyi gerçekleştirmeye çok yaklaşmış oluyorsunuz. Ama illaki de başarana kadar çalışmak lazım. Bundan hiç vazgeçmeyin ve bir gün geriye dönüp baktığınızda neler başardığınıza kendiniz bile şaşırabilirsiniz.
Arzu ben, insanın isterse mutlaka başaracağına inanan, çalışkan bir cesur yürek …
Paylaş