Paylaş
Bir rengi, bir duruşu olmalı insanın…
Kişiliği olmalı…
Herkese karşı sevimli olmak için uğraşmamalı…
Bu odadaki insanlarla konuşulanlar esnasında hangi davranışı sergilediyse, başka odadaki başka insanlarla aynı konuyu konuşurken de aynı davranışı sergilemeli insan…
Dışlanır, toplum içine giremez gibi endişelerle asıl istediğini söylemekten kaçınmamalı…
Bunun sonucunda seni seven sadece iki kişi olacaksa, varsın öyle olsun.
Ama kendi fikirlerini değil de başkalarının fikirlerini kabul ettiğin için, seni sever(miş!) gibi yapan insanlarla dolmamalı çevren…
Bunun adına samimiyetsizlik diyorum ben ve sonucunda da o kişiye karşı güven duygusunun kaybedildiğine inanıyorum.
Ve aslında farkında olmuyorlar ama uzun vadede yalnız kalıyor bu insanlar ve eski arkadaşlara hep bir yerde “hoşça kal” deyip, yenisine “merhaba” demek zorunda kalıyorlar.
Nasıl zor bir kısır döngüdür bu!!!
Maalesef pozitif elektrik alamıyorum ben böyle insanlardan…
Hayatıma farkında olmadan dâhil ettiysem eğer, anlar anlamaz çıkarıyorum hayatımdan onları…
Sözleri ile davranış şekli uymayan insanlardan uzak durmaya çalışıyorum.
Hani derler ya “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” aynen öyle işte…
Varsın yeri gelince eleştirsin, varsın benimle aynı fikirde olmasın ama insan bilmeli ki karşısında gördüğü andaki kişi ile görmediği andaki aynı…
Arzu ben, her zaman samimiyet duygusunu çok önemseyen ve bu duyguyu yakaladığı insanlarla beraber olmaktan büyük keyif alan…
Paylaş