Paylaş
Morbid obezite, çok kabaca; çeşitli hastalıklar oluşturacak düzeyde aşırı şişman olmak şeklinde tanımlanabilir.
Morbid obezite kavramını; kişiyi karşı karşıya bıraktığı riskler neticesinde ölümcül problemler doğurabilen ve dolayısı ile yaşam süresini de bariz olarak kısaltan düzeydeki aşırı şişmanlık olarak da tanımlayabiliriz. Bu derecede kilolu olanların, eğer tüm diyet ve önlemlerle de kalıcı olarak kilo veremiyorlarsa ki bu çok nadiren ve hastaların ancak % 2-3 ‘ünde başarılı olabilmektedir, ameliyat edilmeleri zorunlu olmaktadır.
Kişilerin ömürleri bariz biçimde kısalmaktadır
Çünkü aksi takdirde bu kişilerin ömürleri bariz biçimde kısalmaktadır. Aşırı şişmanlık belli bir aşamadan sonra o kişide şeker hastalığına ve hipertansiyona neden olur ve bu komplikasyonlar “morbid” obezlerde çok erken yaşlarda ortaya çıkarlar. Obeziteye bağlı gelişen bu yandaş problemlere tıpta “comorbidity” denilmektedir.
Bilindiği gibi zamanımızdaki birinci ölüm nedeni halen damar sertliğidir ve gerek şeker hastalığı ve gerekse hipertansiyon damar sertliği gelişimi açısından en önemli risk faktörleridir. Dolayısı ile morbid obezler, eğer tedavi edilmezlerse, yaşdaşlarına göre çok daha erken zamanda damar sertliği ve buna bağlı oluşagelebilen; kalp krizi ya da inme gibi nedenlerden yaşamlarını yitirmektedirler.
Tıpta “bariatrik cerrahi” olarak bilinen ve şişmanlığı giderici cerrahi girişimler olarak tanımlayabileceğimiz ameliyatlar sanıldığından çok daha az riskleri olan ancak hayat kurtarıcı, yaşamı uzatıcı müdahalelerdir. Bu nedenle de; hastayı maruz bıraktıkları risklere karşın tüm dünyada çok aktif ve sıklığı giderek artan biçimde uygulanmaktadırlar. Çünkü şişmanlığı gidermenin yanı sıra, başta Tip II şeker hastalığı ve hipertansiyon olmak üzere diğer yandaş problemlerin de süratle düzelmesini sağlayan ve hastanın ömrünü hatırı sayılır şekilde uzatmanın yanı sıra yaşam kalitesini de müthiş şekilde düzelttikleri kanıtlanmış girişimlerdir. Zamanımızda A.B.D. ‘nde en sık yapılan ikinci laparoskopik ameliyatlar safra kesesi ameliyatlarından sonra bariatrik girişimler olmuştur.
Zamanımızda hem tüm dünyanın ve hem de ekibimizin en çok tercih ettiği ve en yaygın olarak kullandığı iki bariatrik girişim vardır. Bunlar; “tüp mide” ve “ mide by-pass’ı ” ameliyatlarıdır. Tüm bu girişimler rutin olarak laparoskopik yani kapalı yöntemle yapılmaktadırlar. Dolayısı laparoskopinin tüm avantajları şişmanlık cerrahisinde de bire bir geçerlidir. Yani karın kesisi yoktur, ağrı minimaldir, estetik sonuç mükemmeldir, hastlar derhal ayağa kalkıp birkaç gün sonra taburcu olurlar ve 5-10 gün sonra da iş ve güçlerinin başına dönebilirler.
Hastalar 1 yıl içerisinde fazla kilolarını %80 oranında verir. Kilo verimi bir yıl sonunda durur. Hastaların cerrahi tedaviyi tek başına sadece bir ameliyat olarak görmemeleri gerekir. Cerrahi tedavi sonrasında hastanın ameliyat olduğu klinik tarafından, çok iyi diyetisyen,psikolog hasta takip programları ile desteklenmesi başarının en önemli anahtarıdır.
Ekiplerin deneyimi mutlaka sorgulanmalı
Kendimizden örnek verirsek uygulamış olduğumuz yüzlerce bariatrik cerrahi olgusunun hiçbirini kaybetmedik ve ölümcül bir komplikasyon yaşamadık. Bu tamamen kendini bir konuya adamak, yüksek teknolojinin el altında oluşu, deneyim ve ekip çalışmasıyla alakalıdır.
Diğer taraftan kendilerine cerrahi tedavi seçeneği sunulduğu anda da karşı karşıya oldukları ekiplerin deneyimini mutlaka sorgulamalılar. Bu tür ameliyatların kaçak, kanama ve darlık gibi ciddi komplikasyonları %1-3 oranında görülebilmekte ve bu cerrahın tecrübesi ile doğrudan ilişkili olmaktadır.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Türkçapar
Paylaş