Paylaş
Kanser tedavisi sadece cerrahi girişim, kemoterapi ve radyoterapiden ibaret değildir. Bunlara kanserin psikolojik yönlerinin ele alındığı ve kişinin ruhsal açıdan güçlendirildiği psikolojik destek programlarının da eklenmesi gerekir. Hastanın içine düştüğü yalnızlık, çaresizlik, değersizlik, haksızlık, güçsüzlük gibi düşüncelerden kurtarılması tıbbi tedaviyi de güçlendirmektedir. Kanser teşhisi konulduktan sonra hastaya “Artık sen bir kanser hastasısın unutma, yemene içmene dikkat etmezsen ölürsün” tarzı konuşmalar hastayı kanserden çok daha fazla örselemektedir. Kanserde şifa ancak biyopsikososyospiritüel bir yaklaşımla mümkündür.
Kanser ruhsal sorunları tetikliyor
Kanserli hastaların %29 ilâ 47’u ruhsal problem yaşıyor. Bunların %20 ilâ 25 ‘inde hayata karşı ilgi kaybı, uykusuzluk, sıkıntı, dikkat ve konsantrasyon zayıflığı, sinirlilik, ölme isteği, intihar düşünceleri gibi şikayetlerle kendini gösteren depresyon görülüyor. Radyoterapi alan hastaların %81’inde depresyon gelişiyor. Bunun %38’i şiddetli depresyondur. Yine kanser hastalarının %8’inde organik ruhsal bozukluk, %7’sinde kişilik bozukluğu ve %4’ünde kaygı bozukluğu gözleniyor. Bunun yanında uyku sorunları, baş ağrıları gibi psikolojik problemler sıklıkla görülüyor. Bu istatistikler kanser hastalarını ne gibi ciddi ruhsal sorunların beklediğini ortaya koyuyor. Hastaların ölümden ziyade kanserin kendisinden, tedavisinden ve sonuçlarından korktuğunu çok iyi bilmek gerekir.
Kanser bir ruhsal travmadır
Kanser hastaları ve hasta yakınları kanser gerçeğiyle yüz yüze geldiklerinde ilk etapta bir şok dönemine girerler. “Artık her şey bitti, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hayatın sonu geldi, buraya kadarmış” şeklinde olumsuz düşünceler ve “neden ben?” şeklinde isyan belirir. Bunlar kanserin yarattığı ruhsal travma sebebiyle olur ve kişiyi ilk etapta inkâra sürükler. Bu inkâr ilk etapta onları stresten koruyormuş gibi görünür. Ancak uzun sürdüğü takdirde tedaviyi olumsuz yönde etkiler. Sorun büyüyerek tedavide zaman kaybına ve gecikmeye sebep olur. İşte kanserin sebep olduğu ruhsal travmanın bir an önce çözülmesi ve inkâr döneminin mümkün olduğunca kısaltılması kanserde tedavi başarısını ve hastanın yaşam süresini belirleyen en önemli parametrelerdendir. Yapılan araştırmalara göre kanserde tıbbî tedaviye verilen bedensel cevap hastanın ruhsal durumuyla doğrudan ilişkilidir. Ruhsal açıdan güçlü hastalarda tıbbî tedaviye cevap oranı da artmaktadır.
Kanserli hastalar zamanla yarışır
Kanser hastaları için zaman çok önemlidir. Panik yapmadan ama gecikmeden tedaviye başlamalı ve kişi bir an önce hayata kazandırılmalıdır. O yüzden psikolojik destek tedavinin başında devreye sokulmalıdır. Hem hastanın tedavi uyumunu artırmak hem de ruhsal durumunu güçlendirmek için bu şarttır. Ayrıca hasta yakınlarının da bir an önce eğitilmesi ve rehabilite edilmesi gerekmektedir. Çünkü kanserli hastaların yakınlarında yüzde seksenlere varan ruhsal sorun baş gösterir. Tedavi gidişini olumsuz yönde etkileyen önemli bir unsur da budur.
Kanserde psikiyatrik destek ve EMDR terapisi
Kanserde psikiyatri ve psikoterapi desteği sürviyi artıran bir etkiye sahiptir. Araştırmalar çocukluk çağı travmalarına maruz kalan kişilerde kanser görülme sıklığının diğer insanlara göre çok yüksek oranda olduğunu ortaya koymuştur. Yani kanserli hastalarda travmatik bir geçmişe sahip olma ihtimali yüksektir. O yüzden kişinin hem kanserden önceki hayatında yaşadığı travmaların hem de kanserden sonra yaşadığı olumsuz olayların (doktorun kanser teşhisini söylediği an, kanserle ilgili şiddetli uyarılar, tenbihler vs.) EMDR terapisi ile çalışılması tedaviye büyük bir katkı sağlar. Kişinin ruhsal açıdan güçlendirilmesi dolaylı olarak bağışıklık sistemine de yansıyacağından kanserli hastanın iyileşme şansını artıracaktır. EMDR terapisi ile travmaların çalışılması kanserli hastanın gelecek tasavvurunu olumlu yönde geliştirir, tedaviye ve yaşamaya dair inancını pekiştirir ve hem yaşam kalitesini hem de yaşam süresini artırır.
Paylaş