Paylaş
Orgazm tıptaki son gelişmelere rağmen halen bilinmezliklerle dolu bir terimdir. Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Çok yanlış bir şekilde bu iki kavram aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu da kafaları karıştırmakta ve bazen sürekli cinsel uyarılma sendromu (PSAS), hayalet orgazm veya zincirleme orgazm gibi içinden çıkılmaz kavram karmaşalarına yol açabilmektedir. Boşalma bedensel bir rahatlama hissiyken, orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok daha yüksek uyarılmanın olduğu hedonik (haz veren) bir durumdur. Orgazmda biyolojik yapı, ruhsal aygıt ve sosyal öğrenmeler bir ahenk içinde çalışır. Orgazm olan kadında pelvik vazekonjesyon (genital damarların aşırı kanla doluş hali), kalp atım hızında ve solunum sayısında artma, vajinal ıslaklık, vajinal uzama, tonik kasılma, vajina dudaklarında hacim artışı, rahimde yükselme ve klitoral geri çekilme meydana gelir. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Hayalet orgazm terimi de hayalet boşalma, fantom boşalma veya hayalet haz duyma olarak anlaşılmalıdır.
Beyin kadındaki cinsel uyarılma ve orgazmın önemli bir kaynağıdır. Genital organlar doğrudan uyarılmadan orgazm olunabildiğine ilişkin birçok kanıt vardır. Felçli (paraplejik) hastalar tarafından yaşanan fantom orgazmlar, hipnotik olarak indüklenen orgazmlar, yalnızca fantezi ile elde edilen orgazmlar ve beyin bölgelerinin uyarılmasıyla elde edilen orgazmlar bu kanıtlara örnek olarak verilebilir. Ayrıca genital bölgesinden ameliyat olan kadınların orgazm yaşadığına dair raporlar da mevcuttur.
Bir kadının orgazm yaşama kapasitesi bir takım faktörlerden etkilenir. Bunların içerisinde nöroanotomik, fizyolojik, psikolojik, sosyo-kültürel ve etkileşimsel faktörler yer almaktadır. Ancak bu etkilerin hiçbiri birincilliği veya kesinliği onaylanmamıştır. Orgazmın çalışılmasında karşılaşılan zorluklar içerisinde; orgazmın nörofizyolojik açısından ne zaman meydana geldiğini belgeleyecek ölçümlerin bulunmayışı ve fikir birliğine varılmış bir orgazm tanımlamasının bulunmaması yer alır. Bu son nokta bir cinsel terapistin akılda tutması için son derece önemlidir. Eğer bir cinsel terapist cinsel problemleri bulunan bir hastasını dikkatli bir şekilde dinlerse bazıları daha sonra yaşamadıkları anlaşılacak olan orgazmı yaşadıklarını bildireceklerdir, diğerleri ise gerçekten meydana gelen orgazmı tanımlayamayacaklardır. Birçok anatomik bölge orgazm deneyimi açısından önemlidir. Klitoris ve vajina en sık belirtilenlerdir. Vücudun dokunulmaya en hassas bölgeleri vajina dudakları, vajina girişi ve klitoristir. Bu bölgeler, özellikle klitoris çok fazla sinirle donatılmıştır ve ayrıca kanlanma kapasitesine sahiptir. Vajina ise dokunmaya karşı nispeten daha az hassastır. Ön vajinal duvardaki vajinal girişin birkaç santimetre uzağındaki yaklaşık 1 cm çapındaki bölge, Grafebberg veya G noktası olarak tanımlanmıştır. PSAS hastalarında G noktasının aşırı hassas olduğu ve uyarılmasıyla orgazm açığa çıkaran bir sıvı ürettiği iddia edilmektedir. Bu maddenin gerçekten idrardan faklı bir madde olup olmadığı halen bir tartışma konusudur.
Dünyada ilk kez 2001'de Hollanda’lı bir Doktor Marcel Waldinger tarafından tanımlanmış olan PSAS hastalığı kesinlikle bir orgazm hali değildir. Ortamda cinsel bir uyarılma, cinsel bir yönelim veya seks yapma isteği yokken, kendiliğinden ve istenmeyen bir uyarılma sonucu başta vajina olmak üzere genital bölgelerde yaşanan, karıncalanma, hızlı hızlı atma veya yoğun heyecanlanma şeklinde tarif edilebilen boşalma hissine PSAS (Persistent Sexual Arousal Syndrome) yani “sürekli cinsel uyarılma sendromu” denir. Bilinenin aksine büyük bir ıstırap çeken PSAS hastaları, herkesin imrendiği veya hayal ettiği bir orgazm yaşamazlar. Gerçekleşmemiş orgazmın hissedilmesi gibi bir duygu veren bu hastalıkta klitoris veya vajinada hissedilen yalancı orgazm hali vardır. Yanlışlıkla bu hastalara nemfoman (doyumsuzluğa varan aşırı seks düşkünlüğü) tanısı konulabilir.
PSAS hastalığının 6 ortak özelliği vardır. Bunlar;
PSAS hastaları için oturmak veya araba kullanmak eziyet verici bir durumdur ve ayakta durmak onları rahatlattır. PSAS hakikaten sinir bozucu bir hastalıktır. Çünkü PSAS hastalığında hissedilen duygu normal cinsel uyarılmadan farklı bir histir ve herkesin anladığı manada cinsel bir haz söz konusu değildir. Bilinenin aksine bu kadınların sekse aşırı düşkünlükleri ve aşırı cinsel istekleri yoktur. Uyarılma hissi, boşalma hissi yaşandıktan sonra bile saatler, günler, hatta yıllarca sürebilir. Bu durum kadın için intihar düşüncelerine bile yol açabilecek kadar kötü bir duygudur. Sürekli cinsel organda bir rahatsızlık hissinin yanı sıra, bu kadınlar aşağılanma ve utanç duyguları içerisindedirler ve sorunlarını bir doktorla bile paylaşmaya çekinirler. Erkeklerde de görülebilen bu durum, priyapizm olarak ortaya çıkıyor. Erkeler için priyapizmin tanımı ve bunla başa çıkma yolları mevcut, ancak kadınlar için bir tedavi söz konusu değil.
Sürekli cinsel uyarılma sendromunun olası nedenleri hakkında tartışmalar halen devam etmektedir. Anatomik olarak sinir sistemi merkezi ve periferik sinir sistemi olmak üzere iki bolümde incelenir. Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Bu iki merkez dışında kalan sinirler ise periferik sinir sistemini oluşturur. Periferik sinirler, dış ortam ile merkez sinir sistemi arasında bağlantı sağlar. PSAS’ın tek bir nedeni yoktur. Sürekli cinsel uyarılma sendromunun olası nedenleri arasında; cinsel organlara giden sinirlere (pudendal sinir vb.) baskı yapan bir etken ya da bu sinirlerin hassasiyeti, geçirilmiş bir kaza veya çok özel bir beyin anomalisi gibi merkezi ve periferik sinir sistemindeki nörolojik değişiklikler, cinsel organlara fazla kan pompalanmasına ve cinsel organların çok sıcak olmasına yol açan damarsal sorunlar, at ya da bisiklete binme gibi cinsel bölgelere mekanik baskı oluşması, bazı ilaçların kullanılması ve psikolojik stres faktörleri yer alır.
Sürekli cinsel uyarılma sendromunu tetikleyen çeşitli uyarıcılar vardır. Bu uyarıcılar arasında en çok gördüklerimiz şunlardır: Sezaryen ameliyatları, Zyban gibi çok özel antidepresanların kullanılması, adetin bitmesi veya kesilmesi, farklı antidepresanların üst üste kullanılması, tren, araba veya motosiklet gibi araçların yarattığı titreşimler, saç kurutma makinesinin esintisi, fotokopi makinesinin sesi, geçirilen bir kaza sonrasında pelvis bölgesinin incinmesi ve yaralanmasından sonra mastürbasyon yapma.
PSAS tedavisinde önemli olan nedeni ortaya çıkarmaktır. Nedeni bulmak her zaman kolay olmaz, çok uzun soluklu araştırmalar ve psikolojik bir analiz gerekebilir. Tedavide holistik cinsel terapi, antidepresanlar, kas gevşeticiler, anksiyolitikler, sinirleri besleyen vitamin ilaçları ve gerekli vakalarda cerrahi tedaviler kullanılır.
Sürekli cinsel uyarılma sendromunda yalancı bir orgazm hissi yaşanır. PSAS hastalığını yaşayan kadınlar kendilerini huzursuz, gergin, üzgün, isteksiz ve boş hissederler. Bu durumu esas bir cinsel işlev bozukluğu olarak görmek yerine psikolojik ve nörolojik bir sorun olarak ele almak gerekir. Bu sorunları cinsel bir faaliyetin dışında yaşayan bir kadın; depresif bir ruh hali içine girebilir, cinsel beklentileri azalabilir, arzularınızı karşı tarafa aktaramayabilir ve hayal kırıklıklarını partnerine öfke olarak dışa vurabilir. Hatta bazen bu kadınlar yalancı orgazm hissinden sonra ağlama ihtiyacı hissederler. Bu üzgün oldukları anlamına gelmemelidir, yalnızca çok alt üst olmuş duyguların bir ifadesi olabilmektedir. Bu nedenle ciddiye alınması gereken bir hastalıktır.
PSAS hastaları birkaç basit teknikle ve öneriyle yaşadıkları sıkıntıları azaltabilirler. PSAS hastalarının yaşadıkları sıkıntıları azaltmaları için aşağıdaki önerilere dikkat etmeleri gerekir. Bunlar;
PSAS hastalığı çok nadir görülür. PSAS şikâyetiyle gelen hastalarda cinsel terapistlerin dikkat etmesi gereken önemli noktalar vardır. Bunlar;
Meslek hayatım boyunca iki PSAS hastam oldu. Ancak her ikisinin de gerekli tetkikleri yaptıracak ve tedavi olacak imkanları yoktu.
İlk hastam; “En küçük bir uyarılmada bile orgazm oluyormuşum gibi hissediyorum ancak bu yalancı his bile yaşadığım sıkıntıyı geçirmiyor, hatta şiddetlendiriyor, yalancı orgazmı izleyen birkaç saniye ya da dakikalık rahatlamadan sonra, duygu tekrardan geri geliyor, bu durum benim işimi, evliliğimi ve psikolojik sağlığımı çok olumsuz etkiliyor!” dedi ve devam etti: “Sorunum 2000 yılında, kullanmakta olduğum antidepresan ilacı bıraktığımda başladı. İşleri yoğun olan bir şirkette sekreter olarak çalışıyorum ve benim işimde hata yapmak kabul edilemez. Sürekli kontrol edemediğim ve bir türlü yok olmayan bir duygu dikkatimi dağıtırken işe konsantre olmayı öğrenmem gerekiyordu. Eve bitmiş tükenmiş bir halde dönüyordum. Kendimi sanki iki işte birden çalışıyormuş gibi hissediyorum: biri gerçek işim, diğeri ise işime devam edebilmek için sürekli bu duyguyu bastırmaya çalışmak. Bu şikâyetlerim yüzünden sekse olan ilgim azaldı ve kocamla olan ilişkim zarar gördü. Daha da kötüsü, sürekli kıyısında olma duygusu içindeyken uzun zaman gerçek manada orgazmı başaramadığım oldu. İnsanlarla görüşmeyi kestim, hatta bir gün eşime eğer bu durumdan kurtulmanın bir yolu yoksa kendimi öldürebileceğimi söyledim. Umutsuzlukla ve kocamın zorlamasıyla bir jinekologla konuşmaya karar verdim. Jinekolog böyle bir durumu hiç duymadığını, diğer hastalarıyla karşılaştırdığında buna sahip olmaktan dolayı şanslı olduğumu söyledi. Bu benim için çok yıkıcı bir konuşmaydı. Hatta gittiğim birkaç doktor ben yaşadıklarımı anlatırken utanmışlardı.” dedi.
İkinci hastam özel bir dershanede çalışan genç bir öğretmendi ve sorunlarını kısaca şöyle anlattı; “Kanepeme uzanmış TV seyrediyordum, vajinamda daha önce hiç olmayan titreme veya kaşıntı gibi tatlı bir şey hissettim. Bu benim yavaş yavaş belirsizliğe düşüşümün başlangıcıydı. O günden önce hayatım güzeldi. Sadece sık sık tuvalete gitme ihtiyacı hissederdim, ancak daha sonra vajinamdaki bu titreme duygusunu hissetmeye başladım. Bu duygu giderek arttı. Çok rahatsız oluyordum. Bunun ne olduğu ve nereden geldiğinden emin değildim. Ne yapacağımı bilemiyordum. 1 yıl içinde bu duygu çok rahatsız edici olmaya başladı ve artık bir doktora başvurdum. Sorunumu anlattım, doktor beni dikkatle dinledi ve bana hayatımda çok fazla stres olduğunu ve bunun vajinama aşırı kan akışı oluşturabileceğini söyledi ve bir antidepresan ilaç vererek beni gönderdi. İlacı kullanmaya başladıktan bir hafta sonra bunun işe yaramadığını anladım, çünkü vajinamdaki titreme daha da artmıştı. Bir süre sonra ilacı kullanmayı bıraktım ancak vajinamdaki titreme artık yerini zonklamaya bırakmıştı ve bu korkunç bir duyguydu. Yeni bir doktor randevusu aldım. Bu sorun yüzünden çok utanıyordum. Vajinamdaki zonklama hiç bitmiyordu. Zonklama vajinamın her yerindeydi. Bu doktor da sorunun mesanemden kaynaklanabileceğini düşündü ve beni bir ürologa gönderdi. Neyse ki doktor çok iyiydi ve bende mesaneyle ilgili bir hastalık (sistit) olabileceğinden şüphelendi. Tanı için bazı testler istemesine rağmen bir türlü sonuca ulaşamıyorduk. Bu sırada iş değişiklikleri yaptım, çünkü gün içinde sürekli oturmadan yapılan bir iş bulmak zordu. Oturduğumda sorun daha da artıyordu. Bir süre sonra dershanede de oturamaz oldum, sık sık kalkıp tuvalete gidiyordum bu da herkesin bana garip garip bakmasına neden oluyordu, bana sanki hiperaktif bir çocukmuşum gibi davranıyorlardı. Tabi ki kimseye ‘sizleri rahatsız ettiğim için kusura bakmayın, ama vajinamda sürekli bir zonklama hissediyorum ve o hissin geçmesi için orayı kaşımak istiyorum’ diyemiyordum. 3 yıl geçti ve hala tanı yoktu. Sorun her geçen gün kötüye gidiyordu. Şimdi de vajinamda eğer tuvaletimi yapmazsam bıçak gibi bir yanma hissediyordum. Artık tuvalette saatler geçirir olmuştum, tuvaletimin hepsini yaptığımdan emin olmak ve o duyguyu yaşamak istemiyordum. En sonunda tanım kondu, özel bir mesane iltihabım olduğu söylendi (intersistiyel sistit) ve bu sorunun çözümü yoktu, daha beter depresyona girdim. Kimseyle konuşamıyordum ve vajinandaki bu yanma, zonklama, titreme hissi hiç geçmeyecekti. Dershanede başarım düştü, ailem ve arkadaşlarımdan uzaklaştım. Tanrı’nın beni evlenmeden önce cinsel ilişki yaşadığım için cezalandırdığını düşünmeye başlamıştım. 4 yıl olmuştu ve artık bu sorundan asla kurtulamayacağımı biliyordum. Bir gün kocamla tanıştım, o her şeyim oldu. 7 ay sonra evlendik ve ona sorunumu anlattım. O ne yaşadığımı bilen tek kişiydi. Her gün bir mücadeleydi. Biliyorum ki sorunumla mücadele etmek onun için de kolay değil. Evlendikten 1 yıl sonra, sorunumun evliliğimi nasıl bozmaya başladığını gördüm. İntersistiyel sistit için ilaçlar kullanıyordum ama fayda etmiyordu. Hala kötüye gidiyordu. Artık sadece yanma, zonklama değil bir de itme-çekme hissi oluyordu. Şimdi her oturduğumda, uzandığımda, duş yaptığımda, sınıfa girdiğimde, yürüdüğümde ya da tuvalete oturduğumda önce bir itme-çekme hissi, sonra zonklama sonra dayanma hissediyordum. 5 yıl olmuştu, hala sorularıma yanıtlar arıyordum ve çekilmez bir insan haline gelmiştim.Sürekli ağlıyordum, öfke krizlerim oluyordu. Beş buçuk yıl sonra, internette PSAS hastalığına rastladım. Okuduğum yazıya göre benimle aynı sorunu yaşayan kadınlar hatta erkekler bile vardı. Bu yazı sayesinde pudental sinirin belirli bir parçasının beyin aracılıyla vulva kasına zonklama, yanma ya da titreme mesajı gönderebileceğini öğrendim. Bir nörologa başvurdum ve araştırmalar yaptı, doktorum 10 yıl önce geçirdiğim araba kazasının ya da yine çocuklukta geçirdiğim zonanın buna neden olabileceğini düşündü.”
Paylaş