Paylaş
Seks yapmak, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hislere odaklanarak aşkla sevişebilme, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Bu sanatı iyi icra edemeyen çiftin yaşamında, seks kadar dert ve keder, öfke ve kırgınlık, uzaklaşma ve suçlama potansiyeli içeren bir başka evlilik alanı yoktur. Bu nedenle çiftler seks konusunda açık iletişim kurmakta zorlanırlar, yanlış anlaşılmaktan, reddedilmekten, sapık gibi veya kötü kadın gibi algılanmaktan korkarlar.
Ali ve Ayşe adını verdiğim çiftin sorunu Ali'nin Ayşe'ye göre daha çok seks yapmayı istemesiydi. Bu sorun evli çiftlerde en sık rastlanan ve en zorlu sorundur yani sorun cinsel istek eksikliği değil, çiftler arasında cinsel istek konusunda belirgin farklılık bulunmasıdır. Bu farklılık Ali ve Ayşe'de küçük boyutta başlamıştı, ancak zamanla Ayşe haftada bir kez, Ali iki ya da üç kez seks yapmak isterken zamanla Ayşe önlem olarak ayda bir iki kez, Ali ise her gün seks yapmak ister hale gelmişti.
Sonuçta Ali hüsrana uğramıştı ve reddedildiğini hissediyordu. Zamanla daha sık sevişmeleri için ısrarcı olmaya başladı. Ayşe'yi baştan çıkarma çabasıyla porno film seyretmeyi teklif etti, ancak bu yalnızca Ayşe'nin baskı altında kaldığını hissetmesine neden oldu ve geri tepti. Ali'nin hayal kırıklığı ve öfkesi arttıkça, Ayşe'nin cinsel arzusu daha da zayıfladı. Ben buna "cinsel istekte tahterevalli etkisi" adını veriyorum.
Cinsel isteksizlik sorunu uzun zamandır devam etmesine rağmen çift bu konuyu konuşmak istemiyordu, konuştuklarında ise her iki taraf konuşmak yerine birbirinin kafasından geçenleri mucizevi bir biçimde anlayacaklarını umarak, akıl okuyarak, konuşmayı bir an önce bitirme telaşına kapılıyordu. Hatta "Ben oral seksten hoşlanmıyorum ama sen gereğinden fazla oral sekse dair konuşuyorsun, bu da beni cinsellikten soğutuyor. Ben romantizm bekliyorum, seksten önce de bana dokunmanı istiyorum ama sen sadece bana yatakta dokunuyorsun ve ön sevişme yapmadan doğrudan sekse başlıyorsun, böylece benim bütün havamı söndürüyorsun. İyi seksin şartları konusunda bir türlü anlaşamıyoruz, ben önce duş almak istiyorum, sen istemiyorsun. Cinsellikten beklediklerimiz çok farklı" gibi bahanelere teslim olmuşlardı.
Bu bahanelerin yerine, "Geçen gece mutfakta yemek yaparken bana arkadan sarılman ve bacaklarımı uzun bir süre okşaman çok hoşuma gitmişti. Bütün gün seni düşündüm, hayal ettim, birlikte çıktığımız dönemdeki sevişmelerimiz aklıma geldi, ne çok eğlenirdik, ne güzel günlerdi" ya da "En çok seni seyretmeyi seviyorum, çok güzelsin" gibi şeyleri birbirlerine söyleseler bir şeyleri değiştirebilirlerdi. Sorun Ali ve Ayşe’nin istediklerini ve istemediklerini açıkça belirtmemeleriydi ve bu nedenle istediklerini elde etme olasılıkları azalıyordu. Oysa Ali ve Ayşe için seks yakınlık duygularını birbirleriyle paylaşıp derinleştirebilmeleri için çok keyifli bir yoldu.
ÇÖZÜM:
Ali ve Ayşe, seks hakkında kendilerini güvende hissedecekleri bir şekilde konuşmayı, yani istediklerini talep etmenin doğru yolunu ve birbirlerinin isteklerine tepki vermenin uygun biçimini öğrenmeliydi. Birçok kişi gibi Ali ve Ayşe de birbirlerine çekici görünüp görünmedikleri veya "iyi" bir seks partneri olup olmadıkları konusunda korku duyuyorlardı ve bu korkularına karşı çok hassaslardı. Bu yüzden, onlar için seksten söz etmenin anahtarı nezaketti, birbirlerine nazik davranmaktı. Ayşe'nin Ali'yi suçlamasıyla veya eleştirmesiyle başlayan bir sevişme, çoğu zaman Ali'nin erken boşalmasıyla sonlanıyordu. Oysa seksin amacı, daha yakın olmak, hissetmek, aşkla arzulamak, daha fazla keyif almak, tatmin olduğunu hissetmek ve evliliğin bu çok özel alanında yeterli, başarılı ve takdir edildiğini duyumsamaktır.
Ali'nin "Beni hiç arzulamıyorsun" demesi kadar Ayşe'nin dokunma ve sevişme isteğini azaltacak bir şey yoktu. Ali cinsel terapi sürecinde bunu keşfetti, aşkla dokunmayı başardı ve "Geçen hafta sonu parkta el ele dolaştıktan sonra kuytu bir köşede öpüşmemiz çok hoşuma gitti, çok romantikti, keşke bunu daha sık yapsak, seni çok özlüyorum, sevgili olduğumuz yıllara geri dönmeyi çok istiyorum, benim için çok özel ve değerlisin, bana dokunman ve sarılman öyle iyi geliyor ki, anlatamam" demeyi öğrendi, Ayşe'ye seksten söz ederken iyi bir şeyi daha da iyileştirme amacını güttüğünü ve halen devam eden seks yaşantısından hoşnut olmasa bile, olumlu yönleri vurgulamayı ihmal etmedi. Aynı şekilde Ayşe de "İstemiyorum, orama dokunma" yerine "Ellerimi tutman, gözümün içine bakman, beni hissetmen ve güzel sözler söylemen çok hoşuma gidiyor" demeyi ve Ali'den daha çok romantizm almayı başardı.
Ali eşinin cinsel isteksizliğini erkek olarak çekiciliğine, cinsel gücüne, sevişme becerisine karşı bir olumsuzlama ya da erkekliğinin onaylanmaması olarak görüyordu. Ancak cinsel terapi ile profesyonel bir şef gibi davranmaya çalıştı; yani bir şef müşterilerden birinin canı o gece balık çekmiyorsa ya da midye dolmasını temiz bulmuyorsa bundan alınmaz, hatta tam tersine müşterinin damak tadına uyacak yeni düzenlemeler yapar; balık yerine et hazırlar, başka mezelerle sofrayı süsler. Ali de öyle yaptı, eşiyle seks konuşmaya başladı, fantezilerini paylaştı, seks repertuarını genişletti; erotik masaj ve oral seks yapmaya başladı, seks oyuncaklarıyla cinsel hayatlarını renklendirdi, yeni cinsel oyunlar oynamamayı denedi. Ayşe de Ali'nin tüm isteklerini kabul etmek zorunda olmadığını, Ali'nin "isteme hakkı" varsa kendisinin de "reddetme hakkı" olduğunu kabullendi ve neyin yapılmasında sakınca görüp görmediğine kendisinin karar verebileceğine dair güven duymaya başladı, erotik romanlar okumayı denedi.
Görüldüğü gibi, cinsellik inanılmaz derecede esnektir, bu nedenle Ali ve Ayşe birbirlerinin cinsel arzularında her ikisine de zevk verecek yeni uyarlamalar yapmayı başardı. Böylece çiftin odak noktası seksten ziyade duyusallık, romantizm ve erotizm oldu. Ayşe erotik masajdan çok hoşlandı ve duyusal deneyimlerin sorumluluğunu aldı, gece yapılacakları o yönlendirmeye başladı. İlk başlarda tam bir seks olmasa da, birbirlerine sarılıp dokunmaya ağırlık verdiler ve yavaş yavaş Ayşe'nin cinsel arzusu arttı, daha sık sevişmeye ve cinsel birliktelik kurmaya başladılar.
İnsanlar çoğu zaman "mükemmel" bir seks hayatı beklentisi içindedir ve "en" iyi seksi kendilerinin yapması gerektiğine inanırlar. Oysa "mükemmel" ve "en" kelimeleri başlı başına bir sorundur. Her sevişmenin aynı nitelikte ya da yoğunlukta veya mükemmel olması gerekmez. Bazen birbirinizi hissederek ve aşkla sevişirsiniz, bazen de yalnızca boşalmak istersiniz, cinsel birliktelik kimi zaman yavaş, kimi zaman da kısa süreli olabilir. Sizi seyredip puan veren jüri yoktur. Cinsel bir ilişkide değişkenlik ve kalite farkı olabilir, olmalıdır da...
Seks hayatınızı zenginleştirmenin en iyi yolu, suçluluk, günahkarlık, cinsel aşağılık duygusu ve utanç duygusundan kurtulmak, sevişmeyi bir yakınlık ifadesi olarak görmek, ihtiyaç ya da arzulardaki farklılıkları kendi üstünüze almamak, zihinden geçen olumlu düşüncelere odaklanmak, cinsel fantezilerinizi birbirinizle paylaşmak, sevişirken zamandan kopmak, beş duyu ile hissederek aşkla sevişmek, birbirinizin zevklerini öğrenip anımsamaya zaman ayırmak ve sevişirken bu bilgilere başvurmaktır.
İnsan her gün seviştiği odayı, sevişirken dinlediğini müziği, yatak odasının düzenini, cinsellikte rutin olarak yaptığı şeyleri değiştirerek beynini şaşırtabilir. Bu şekilde çok fazla kullanılmayan beyin hücreleri çalışır hale getirildiğinde, kişi orta yaşlarda bile bir gencin cinsel isteği kadar aktiviteye sahip olabilir. Çünkü insan beyni paraşüt gibidir; açılmadıkça çalışmaz. Sürekli aynı yönde yapılan şeyler cinsel istek ve arzuları azaltabilir, beyni tembelleştirebilir. Bu nedenle insanın en büyük cinsel organı iki bacağının arasında değil, iki kulağının arasındadır, yani beyindir.
Aşk, romantizm ve erotizm ile harmanlanması gereken seks, öğrenilebilen ve geliştirilebilen davranışlardan oluşur. Ancak buna rağmen cinsel işlev bozuklukları her geçen gün artmaktadır. Bunun en büyük nedenlerinden biri seksle ilgili temel cinsel bilgi eksikliği ve cinsel mitlerdir.
Bilgisizlik ve bilgi kirliliği çoğu zaman insanların kendi başarı beklentilerini, güvenilmez kaynaklara, internete ve ergenlik çağında arkadaşlarından duyduklarına dayandırmalarına neden olur. Bunun sonucunda "hissetmek" yerine zevk alma, penisin sertleşmesi, boşalma ve orgazm olma beklentisi gibi "performans (başarı) kriterleri" cinsel yaşama hâkim olur ve kendimizi çok sert yargılar, yatakta pek de iyi olmadığımızı cinsel aşağılık duyguları içerisinde hissederiz.
Örneğin, birçok erkek, ortam elverişli olduğunda her zaman sertleşebileceğini ve bu sertliğini her daim sürdürebileceğini düşünür, sertleşme gerçekleşmezse kendini suçlu ve başarısız hisseder ve erkekliğine dair büyük bir kuşku duyar. Ayrıca okumadan seks hakkında bilgi sahibi olduğumuzu varsaymanın yanında, hiçbir yerden öğrenmediğimiz halde, birbirimizin duyguları ve düşünceleri, anatomisi ve cinsel fizyolojisi hakkında bilgi sahibi olduğumuzu da varsayarız. Bu varsayımlar da cinsel işlev bozukluklarını "hazırlayan, başlatan ve sürdüren" faktörlerin başında yer alır.
Paylaş