Paylaş
Evlilik terapistlerinin "yol kazası" olarak gördüğü, toplumun gayri ahlaki davranış şekli olarak algıladığı aldatma, hala geçmişten günümüze çift ilişkilerinin en önemli gündem maddesini oluşturmaya devam ediyor. Kimse bir ilişkiye aldatmak ya da aldatılmak için başlamıyor ama şu da bir gerçek ki, çoğu ilişki aldatmanın kötü etkileri altında can çekişiyor. Türkiye'nin en örgütlü ve en saygın cinsel sağlık derneklerinden biri olan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED - www.cised.org.tr)’nin yaptığı ankete göre, erkeklerin yüzde 30’u, kadınlarınsa yüzde 10’nu partnerlerini en az bir kere aldatıyor. Yani spor salonundaki esmer yakışıklı, bardaki sarışın kadın, iş yerindeki kızıl saçlı kız, etraf mayın tarlalarıyla dolu… Peki aldatmanın sebebinin sadece seks olduğunu mu düşünüyorsunuz? İş o kadar kolay değil…
CİSED cinsel terapistlerinin partnerlerini aldatan kişiler üzerinde yaptığı anket çalışmasına göre, katılanların yüzde 45’i aldatma sebeplerinin sadece fiziksel çekim değil, duygusal ihtiyaçlardan kaynaklandığını ve yüzde 70'i ise partnerlerini bir başkasıyla kıyasladıklarını söylüyor. Partneri, gerçek ya da hayali başka biriyle olumsuz kıyaslama, aldatmaya zemin hazırlayabiliyor, aldatma için ilk uyarıları gözden kaçırmaya neden olabiliyor. Oysa olumsuz kıyaslama yerine empati göstermek, model olmak, partnerin olumsuz bir durum karşısında çektiği zorluğu ve duygularını anlamak çok önemli...
Olumlu ve olumsuz kıyaslama her zaman evlilik ve ilişki terapistlerinin gündeminde yer alıyor. Yakın ve bağlılık içeren ilişkilerin erken dönemlerinde yapılan “Hasan çok zor bir adam, kuralcı ve katı, hayatı çekilmez kılıyor. Ali gibi yakışıklı ve tatlı, komik ve başarılı bir erkek ile birlikte olduğum için çok şanslıyım. Başka bir erkekle evli olmayı hayal bile edemezdim” gibi olumlu kıyaslamalar; (1) “İçinde bulunduğum ilişki doğru bir ilişki, sevdiğim kişi doğru bir kişi” inancını pekiştiriyor, (2) çiftin her geçen gün birbirine daha çok değer vermesine yardımcı oluyor, (3) çiftin birbirlerinin olumlu yönleriyle gurur duymalarını sağlıyor, (4) minnet hissedilmesini zemin hazırlıyor, (5) diğer seçenekleri görmezden gelmeyi sağlıyor, (6) çiftin “Biz bir yana dünya bir yana” tutumunu geliştirmesine destek oluyor, (7) çiftin ilişkiye olan bağlılıklarını arttırıyor, (8) çiftin duygusal ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabilmelerini sağlıyor, (9) çiftin ilişkileri hakkında olumlu ve umutlu düşünebilmesine yardımcı oluyor, (10) çiftin birbirlerinin olumsuz yönlerini hafife alabilmelerini sağlıyor, (11) çiftin birbirlerini kaybetmeyi bir felaket gibi algılamalarını sağlıyor (12) zor zamanları kolayca atlatabilmelerine yardımcı oluyor.
Birçok kişi farkında bile olmadan, kendine veya partnerine itiraf etmeden olumsuz kıyaslamalar yapar. Ancak çift birbirine sırt çevirdiğinde, sağlıklı iletişim kuramadığında ve birbirlerinin duygularını yok saydığında, olumlu kıyaslamaların aksine, “Ayşe, eşimden çok daha güzel ve mutlu bir kadın. Keşke onunla evli olsaydım, işte o zaman kendimi daha başarılı hissedebilirdim. Eşim beni takdir etmiyor, Ayşe ise ediyor” gibi olumsuz kıyaslamalar; (1) ilişkiye çok zarar verebiliyor ve ilişkiyi zehirleyebiliyor, ilişkinin başını belaya sokabiliyor ve bağlılıkları zayıflatabiliyor, (2) kusurlara odaklanmaya yol açabiliyor, (3) değersizlik duygusuna yol açabiliyor ve kaygıyı arttırıyor,(4) sır saklamaya bahane oluyor (5) çatışmaları, umutsuzluğu ve mutsuzluğu perçinliyor, (6) diğer seçeneklerin daha fazla hayal edilmesine sebep oluyor, (7) yapılan kavgaların şiddetini arttırıyor, (8) çiftin keşke’lere odaklanılmasına yol açıyor, (9) çiftin, kendini aldığı üründen pişman olan "kandırılmış bir müşteri" gibi hissetmesine neden olabiliyor, (10) çiftin kendilerini birbirlerine adamalarına engel olabiliyor, (11)çiftin daha bencilce davranmasına neden olabiliyor, (12) çiftin koşullu sevgi ile ilişkiyi şartlara bağlamasına yardımcı oluyor. Sonuçta (13)partneri, gerçek ya da hayali başka biriyle olumsuz kıyaslama aldatmaya zemin hazırlıyor. Kıyaslama durumunda kişi anlaşılmadığı duygusuna kapılıyor ve kendisini yalnız hissediyor. Kıyaslanma sonucunda rekabet duygusunun aşırı hale gelmesi, kişinin gücünün üstünde gayret göstermesine ve zamanla öğrenilmiş çaresizliğe sebep olabiliyor.
Olumsuzluk kapanına sıkışan çiftler, daha fazla olumsuz kıyaslama yapıyor, uçuk virüsü gibi ihanet mikrobunun çifte bulaşmasına neden oluyor. Yani çift hastalık nedeni olan virüsü vücutlarına almış, sinir sistemlerine yerleşmiş vaziyette bekler hale geliyor. Nasıl ki, yeterli beslenememe durumunda, aşırı A vitamini alındığında, aşırı alkol tüketiminde, yoğun stres dönemlerinde, grip gibi bağışıklık sistemini yoran bazı hastalıklarda, adet dönemlerinde, kişisel hijyen bozukluğunda uçuk virüsüne bağlı, uçuk hastalığı tekrarlamaya başlıyorsa, kavga, küslük, iletişimsizlik, cinsel sorunlar, yeni bir bebek ya da iş gibi önemli değişiklikler, bir ebeveynin ölümü veya hastalığı, sorunlu bir çocuğun varlığı, senin ailen, benim ailem meseleleri, ekonomik sorunlar, güç ve iktidar mücadelesi gibi, ilişkinin bağışıklık sistemini baskılayan herhangi bir durumda aldatma belirtileri ortaya çıkabiliyor, ilişki yıprandıkça yeni biri aldatmaya neden olabiliyor. Birbirinin duygularını yok saymak, dikkate almamak, sevgi ve değer göstermemek kötü bir alışkanlık haline geldiğinde, güven azalıyor ve bazı ihtiyaçların dışarıdan karşılanmasını çok yanlış bir şekilde meşrulaştırabiliyor. “Ben çaresizlikle yasak bir ilişkiye sürüklendim” diyen ve aldatan bir kişi, hem partnerini güvenilmez bulmaya ve bencil olarak damgalamaya, hem de partnerini ve ilişkisini karalamaya başlıyor, sır saklamak için mesafe yaratıyor.
Eşlerin birbirlerini başkalarıyla kıyaslaması, evliliği bitiren noktalardan ve birçok evliliğin temeline dinamit koyan şeylerden biri... "Onların çok güzel bir evi ve son model bir arabası var, Ahmet bey çok başarılı bir adam ama sen başarısızsın’ diye başlayan bir cümle, telafisi imkansız yaralara yol açabiliyor. Eşlerin evlilik birliğini devam ettirmek istememeleri durumunda, açacakları dava ile yasal olarak ayrılmalarına "boşanma" adı veriliyor. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu eşlerin yasal olarak ayrılmalarını belirli şartlara bağlıyor. Buna göre haklı bir boşanma nedeni olmadan eşler boşanamıyor. Boşanma nedenleri kanun içerisinde "özel boşanma nedenleri" ve "genel boşanma nedenleri" olarak ikiye ayrılıyor. “Eşini başkasıyla kıyaslamak”, birlikte yaşamanın mümkün olmadığına dair hakim kanaati oluşturabiliyor, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olduğu ve aldatmaya zemin hazırladığı için boşanma nedeni olarak sayılabiliyor.
Paylaş