Paylaş
Kadınların büyük çoğunluğunda doğum sonrası cinsel istek (libido) azalması yaygın olarak görülen olağan bir deneyimdir. “Lohusalık” olarak bilinen, doğumdan sonra kadınların fiziksel ve duygusal olarak toparlandıkları ilk 4-6 hafta süresince rahim ve vajinal iyileşmenin devam etmesi ve enfeksiyon riski nedeniyle cinsel ilişki önerilmez. Ancak bu süre geçtikten sonra da eşlerin cinsel yaşamları gebelik ve doğum öncesindeki haline hemen dönemeyebilir. Bu durum, kadının yaşadığı kültüre, deneyimlerine, fizyolojisine ve psikolojisine bağlı olarak ortaya çıkan doğum sonrası cinsel isteksizlikle yakından ilgilidir. Genellikle doğumdan sonraki 1-3 ay içinde düzelen bu durumun bazen ilk yıl boyunca sürdüğü de görülebilir. Çoğu kadın, doğumdan sonra ortaya çıkan cinsel isteksizliği, bu konuda eşiyle hiç konuşmadan ve kendisi de nedenlerini anlamadan, kendindeki bir eksiklik ya da sorun gibi algılayarak gizlice yaşar. Dolayısıyla da bu durumun, doğum sonrasında oluşan hormonsal, fiziksel ve psikolojik değişiklikler nedeniyle ortaya çıktığının ve altında yatan nedenler ortadan kalktığında düzeleceğinin farkında olmaz.
1) Yorgunluk
Gebelikle geçirilen yorucu ve heyecanlı dokuz ayın ve zorlu doğumun ardından oldukça bitkin durumdaki kadın için uykusuz geceler ve yorgun günler başlar. Yeni doğan bebeğin sürekli bakıma ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçları karşılama görevi anneye düşer ve bu da duygusal ve fiziksel olarak çok yoğun ve yorucu bir süreçtir. Kendine ayıracak zaman bulamayan kadının öncelikler listesinde cinsellik en son sıralara geriler. Uykusuzluk da başlı başına cinsel isteği azaltan bir faktördür. Kadın, eşinden ya da yakınlarından yardım alarak yorgunluk ve uykusuzluk sorununu aştığında cinsel isteğini canlandırmak için ihtiyacı olan zaman ve enerjiyi bulabilecektir.
2) Lohusalık sendromu
Bazen cinsel isteksizlik buzdağının görünen yüzüdür. Buzdağının altındaysa “lohusalık sendromu” adı verilen doğum sonrası depresyonu yatıyor olabilir. Doğumdan sonra hormonlarda oluşan ani dalgalanmalardan ve anne olmanın getirdiği sorumluluk ve endişelerden kaynaklandığı düşünülen lohusalık sendromu ilaçla ya da terapiyle tedavi edilmesi gereken psikolojik bir rahatsızlıktır. Doğum sonrası cinsel isteksizliğe, değersizlik ve acizlik duygusu, umutsuzluk, sürekli değişen ruh hali, intihar düşüncesi gibi doğum sonrası depresyonun diğer belirtilerinin de eşlik etmesi durumunda mutlaka bir doktora başvurulmalıdır.
3) Vajinal sorunlar
Doğum sonrası dönemde kadının cinsel yaşamına devam edebilmesi için öncelikle doğumdan kaynaklanan yaralarının iyileşmesi gereklidir. Normal doğum yapan kadınlarda iyileşme 4-6 hafta içinde olurken, vajinal dikiş ya da sezaryenle doğum yapan kadınlarda bu süre biraz daha uzun olabilir. Kadın, yaralarının iyileşmeye devam ettiği bu dönemde acı hissedeceği düşüncesiyle cinsel ilişkiden kaçınır. Cinsel isteksizliğe neden olan diğer bir sorun da cinsel ilişki sırasında acı ve ağrıya neden olan vajinal kuruluktur. Emzirme döneminde prolaktin hormonunun daha fazla ve östrojen hormonunun daha az salgılanması vajinal kuruluğa yol açar. Bu durum, kadının cinsel isteğinde diğer faktörlere bağlı olarak azalma olması sonucu, cinsel ilişki sırasında uyarılma sorunu yaşadığı için vajinal bölgede yeterli ıslanmanın oluşmamasıyla da ortaya çıkar. Bunun için kuruluğu giderici kremler ve jeller kullanılabilir.
4) Yeniden gebelik ihtimali
Yeni bir bebeğe sahip olan kadının hemen yeni bir gebelik daha yaşama endişesi onu cinsellikten uzaklaştırır. Doğumdan sonra tekrar bir gebeliğin oluşması için geçmesi gereken süre konusunda her kadın için geçerli olacak kesin bir veri yoktur. Bu sürenin belirleyicisi, doğumdan sonra düzenli adet döngülerinin başlamasıdır. Genellikle doğumu takip eden ilk altı ayda düzenli emzirme söz konusu olduğunda gebelik riski azalmasına rağmen sanılanın aksine emzirme döneminde gebelik olasılığı tamamen ortadan kalmaz. Ancak toplumuzda yaygın olan yanlış inanışın emzirmenin gebelikten koruyacağı yönünde olması nedeniyle bu dönemde gebelikten korunma yöntemi kullanılmadan cinsel ilişkiye girilmesi sonucunda yeni gebelikler oluşabilmektedir. Emzirme döneminde de gebelikten korunma yöntemlerinin kullanılmasına devam edilmelidir. Ancak bu dönemde gebeliği önleyici ilaçlar anne sütüyle bebeğe geçebileceğinden doğum kontrol önlemlerinin kadın yerine, erkek tarafından alınması tercih edilmelidir.
5) Annelik duygusu
Yeni anne olan kadın, annelik duygusunu hayatının merkezine alır. Önceliğinin bebeği ve annelik duygusu olması, tüm enerjisini ve duygularını bebeğine odaklaması, doğum ve emzirme işlevini yerine getiren organlarını cinsellik ile bağdaştıramamaya başlaması, cinsellikten uzaklaşmasına, cinsel isteklerini geri plana itmesine neden olabilir. Kadının hem bir eş hem de bir anne olarak rollerinin farklı olduğunun, her ikisinin de birbirinin yerine geçemeyeceğinin farkında olmasının sağlanması bu yanlış algılamayı ortadan kaldıracaktır.
6) Emzirme
Emzirme de cinsel isteği olumsuz etkileyebilir. Emzirme döneminde salgılanan “süt hormonu” olarak bilinen prolaktin hormonu nedeniyle oluşan vajinal kuruluktan dolaylı cinsel ilişkinin ağrılı olması kadının cinsel isteksizliğinin nedenleri arasındadır. Bu sorun kayganlaştırıcı krem ve jellerle kolayca çözülebilir. Emzirmeyle ilişkili olarak cinsel isteğe olumsuz etkisi olan diğer bir durum da cinsel ilişki sırasında süt sızmasının kadın açısından rahatsızlık verici ve konsantre olmasını engelleyici bir durum olmasıdır. Ancak uygun kıyafet ya da örtüler kullanılarak rahatsızlığın ortadan kaldırılması mümkündür.
7) Estetik kaygılar
Araştırmalar kadının kendini güzel ve çekici hissetmesi ile cinsel isteği arasında doğru orantı olduğunu, kendini güzel ve çekici bulmayan, vücudunu beğenmeyen kadınların cinsel isteksizlik yaşadıklarını gösteriyor. Genellikle yeni doğum yapan kadın da vücudundaki değişimler nedeniyle kendini güzel ve çekici hissetmez; hatta vücudunun yeni halinden utandığı için kendine güveni azalır. Buna paralel olarak cinsel isteğinde de azalma olur. Ancak, vücudundaki değişimlerin geçici olduğunu bilerek uygulayacağı düzenli bir spor programı ve emzirme dönemine uygun bir diyet kısa sürede eski formuna kavuşarak estetik kaygılarından kurtulmasına ve cinsel isteğini normale döndürmesine yardımcı olacaktır.
8) Eşten beklentiler
Doğum sonrası cinsel isteksizliğin nedenlerinden bir diğeri de, aileye yeni katılan bebekle birlikte artan maddi ve manevi sorumlulukların eşler arasında eşit olarak paylaşılmaması ve kadına daha fazla yük binmesi durumunda kadının yaşadığı baskı ve strestir. Eşler arasında iletişim sorunlarının olması, kadının içinde bulunduğu durumu eşiyle paylaşamadığı için kendi kendine yaşaması, bu baskıyı artırarak durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Doğum sonrası, kadının en çok ilgi, sevgi ve desteğe ihtiyacı olduğu dönemdir. Bu dönemde erkeklerin eşlerine karşı daha anlayışlı ve özenli olmaları, daha şefkatli davranmaları ve sevgilerini belli etmeleri yaşanabilecek olumsuzlukları en aza indirecektir.
Paylaş