Paylaş
Cinsellik, yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır ve tüm yaşam boyunca her yaşta çeşitli şekillerde yaşanır. İnsanların doğuştan gelen cinsellikleri yaşam evrelerine göre değişiklikler geçirir. Kadının cinselliği de yaşam döngüsü içinde kendine has bir seyir izler. Genç kızlıktan yaşlılığa kadar kadın cinselliği birçok değişimin olduğu, kumru, koala, panter, panda ve kaplumbağa olmak üzere çeşitli evrelerden geçer.
20’li yaşlarda kadın romantik bir kumru gibidir; “haylindeki erkeği bekler.” Ergenlik döneminden başlayarak östrojen artışıyla göğüsleri büyür, vücut kıvrımları belirginleşir, genital bölgesinde tüylenme olur ve her ay yumurtalıkları yumurta hücresi üretmeye yani regl olmaya başlar. Tüm bu değişimlerle filizlenen cinselliğini fark eder. Çocukluğundan beri ayıp, yasak ve günah olarak öğrendiği cinsellikten korkup uzak durmaya çalışsa da bir taraftan da içini kemiren, engel olamadığı bir merakla cinselliği ve cinsel organını kendinden bile utanarak keşfetmeye başlar. Klitorisinin sürtünme ya da basınçla uyarıldığını, çoğunlukla tesadüfen keşfederek ilk cinsel doyumunu yaşar. Tomurcuklanmaya başlayan cinselliği onun için beyaz atlı prensinin geleceği güne kadar saklı tutacağı gizemli bir hazinedir. Ne yazık ki beyaz atlı prensini bulmak için kurbağaları öpmek zorunda kalabilir.
30’lu yaşlarda kadın anaç bir koala gibidir; “yavrusu olana kadar eşine sarılır.” Vücudunu ve cinselliğini her ayrıntısına kadar tanır, cinsellik konusunda ne isteyip ne istemediğini bilir. Biyolojik saati de cinselliği en doyurucu şekilde yaşayacağı yükselme devrini gösterdiğinden cinselliği doyasıya yaşar; ta ki hamilelik ile birlikte başlayan duraklama devrine kadar... Hamilelik ve doğum sonrası oluşan hormonsal değişiklikler cinsel isteğini azaltır. Bunun üstüne bir de annelik ve eş rollerinin çatışmasının eklenmesi cinselliğe soğuk duş etkisi yapar. Neyse ki bir süre sonra, hormonları normale döndüğünde cinselliği tekrar yükselişe geçer.
40’lı yaşlarda kadın yırtıcı bir panter gibidir; “tuttuğunu koparır.” Yaşamda ulaştığı olgunluk ve deneyimleri cinselliği açısından da kazanmıştır. Cinsel deneyimlerinin ve doyumlarının zirvesine çıkar. Cinsellik onun sarayı, o da sarayın kraliçesidir. Cazibesini kullanarak partnerini nasıl baştan çıkaracağını bilmenin keyfini çıkarır. Artık olgunlaşmış şarap gibidir, cinsel yaşamındaki yasakları kaldırır, fanteziler kurar ve cinselliğin tadına varır. Orgazm taklidi yapma ihtiyacı duymaz çünkü zaten boşalır ve gerçek orgazmı yaşar.
50 yaşlarda kadın mahcup bir panda gibidir; “elinden gittiğini düşündüğü kadınlığına ağlar.” Menopozla birlikte hormonlardaki hızlı değişimle östrojen hormonu azalır. Ateş basmaları, terlemeler ve sıkıntılı bir ruh hali içinde menopozun kadınlığını ve cinselliğini bitirdiği yanılgısı içindedir. Neyse ki östrojenin azalması cinsel isteğinin tamamen kaybolmasına neden olmaz, çünkü yumurtalıklar, cinsel isteğin en önemli tetikleyicisi olan testosteronu üretmeye devam eder. Diğer yandan, östrojen üretiminin durmasıyla birlikte, vajina duvarları kayganlığını ve esnekliğini kaybettiğinden seks acı verici olmaya başlar. Daha uzun sürede boşalır, seyrek orgazm yaşar ve orgazm sırasındaki doyumu kısa sürer. Tüm bunlara karşın iyi haber, menopoz döneminde cinsel isteğin tamamen yok olmaması ve hamilelik endişesi olmadan özgürce seks yapılabilmesidir.
60 yaş ve sonrasında kadın bir kaplumbağa gibidir; “kabuğuna çekilerek kendi dünyasında yaşar.” 60-70 yaşlarında aktif bir cinsellikten çok, dokunuşlar, sarılmalar, öpüşmelerle cinselliğin son demleri yaşanır ve yavaş yavaş cinsellik yaşamın öncelikleri arasından çıkarak tarihin tozlu raflarındaki yerini alır.
Paylaş