Paylaş
Dünyanın çoğu ülkesinde yasal olmayan ve suç sayılan çok eşlilik, ülkemizde Anayasa Mahkemesi’nin imam nikâhından önce resmi nikâh şartının kaldırılmasına yönelik kararı ile birlikte yeniden tartışılmaya başlanan güncel bir konu haline geldi.
Diğer adıyla poligami, evlilik ilişkisinin birden çok kişi ile sürdürülmesi anlamına gelen bir terimdir. Birden çok eşi olanın kadın olması durumunda “çok kocalılık” (poliandri), erkek olması durumunda da “çok karılılık” (polijini) adını alır. Toplumumuzda aile yapısı tek eşlilik temelleri üzerine kurulmuş olmasına karşın, eşler ve yaşandığı çevre tarafından da yadırganmadan makul görülen çok eşliliğe hatırı sayılır sıklıkta rastlanıyor.
Eski uygarlıklardan bugüne yaşanmaya devam eden çok eşlilik sosyokültürel bir olgu ve genellikle gelenek olarak yaşanıyor. Bu geleneğin altında yatan nedenleri etkileyen kültürel, dinsel, demografik, ekonomik ve sosyal faktörler bulunuyor. Kadın nüfusun erkeklerden fazla olması, aşiretlerde genişleme, tarım toplumlarında da işgücü ihtiyacını karşılama amacı, töre gereği erkek kardeşin ölümü sonrasında onun eşi ya da eşleriyle evlenilmesi, eşin çocuk doğuramaması ya da erkek çocuk doğurmamış olması çok eşliliğin nedenleri arasında yer alıyor. Çok eşliliğin benimsendiği kültürlerde insanlara erken yaşlardan itibaren bu koşullandırma yapılıyor. Konunun psikolojik boyutunda ise, erkekler cinsel dürtüleri ve birden çok kadınla tatmin olma istekleri doğrultusunda çok eşliliği seçebiliyorlar ya da duygusal ilişkilerini sürdürdükleri eşlerinin yanı sıra cinsel istekleri için daha genç biriyle birlikte olmak istiyorlar ya da eşlerini kendilerine ait bir parça gibi görerek başka birine ihtiyaç duyabiliyorlar.
Antropolojik, sosyolojik, biyolojik ve psikolojik açıdan inceleme konusu olan çok eşliliğin nedenleri, yaşandığı topluma ve kültüre göre değişiklikler gösterse de, bilim insanları insanoğlunun özellikle de erkeklerin doğası gereği çok eşli olduğunu ama tek eşliliğe (monogami) sonradan adapte olduğunu kabul ediyor. Yedi kocalı Hürmüz fenomeni dışında ülkemizde rastlanmayan çok kocalılığa dünya genelinde de ender rastlanıyor. Kadının tercihi olarak değil, kültürel ya da dini olarak anaerkil toplumlarda ya da erkek nüfusun kadınlardan az olduğu yerlerde zorunluluk olarak yaşandığı örnekleri görülüyor. Buna karşın, tarih boyunca çeşitli uygarlıklarda ve kültürlerde haremler kuran erkeklerin çok eşliliği daha fazla çocuğa sahip olmak, yani güç isteğiyle bir tercih olarak yaşadığı görülüyor.
Çok eşlilik ile aldatma arasında iki önemli fark bulunuyor. Bunlardan ilki, aldatmada eşten habersiz, gizlice yaşanan bir ilişki varken, çok eşlilikte hem eş hem de çevre tarafından bilinen ve hatta eş tarafından da kabul edilen bir ya da fazla ilişkinin olması. Bu noktada eşin kabul etmesi tartışmalı bir konu çünkü genellikle bu kabul, rıza göstermesi, hoşnut olması değil, mecbur kalması, zorunlu olması anlamına geliyor. İkinci fark ise aldatmada erkeğin eşi dışındaki partneriyle arasında bir sorumluluk bağı bulunmazken, çok eşlilikte erkeğin tüm eşleriyle arasında bu bağın olması. Yani çok eşli erkeğin tüm eşlerine karşı maddi ve manevi bir sorumluluğu varken, aldatan erkeğin partneriyle arasında bu tür bir sorumluluk bağı olması gerekmiyor.
Araştırmalar ve gözlemler çok eşli evliklerde tüm tarafların mutsuz olduğunu ortaya koyuyor. Kadınlar açısından bakıldığında psikolojik olarak pek çok olumsuz etkileri ve sonuçları olan çok eşlilikte avantajlı taraf olarak görülen erkek için de durum pek iç açıcı değil. Başlangıçta cinsel dürtülerle cazip gelen birden fazla eşin beraberinde getirdiği sorumluluklar ve bunlara bağlı olarak zaman içinde yaşanan sorunlar erkeğin de psikolojisini olumsuz etkiliyor.
Hepsi erkek olan 15 üyesinin 11’inin verdiği imam nikahı kararıyla Anayasa Mahkemesi gündemi salladı; bundan sonra resmi nikah olmadan da dini nikah kıyılabilecek. Anayasa Mahkemesi'nin “Birlikte yaşama hukuk düzenince cezalandırılmazken imam nikâhının suç olması, kişilerin özel ve aile hayatlarına saygı gösterilmesi hakkı ile din ve vicdan özgürlüğüne sınırlama getirmektedir.” şeklindeki gerekçeli kararını anlamakta güçlük çeksem de, bu karar hem çok eşliliğin hem de çocuk gelinlerin önünü açacaktır, orası kesin.... Ayrıca kırsal kesimlerde birçok kadın resmi olarak nikâhlanmayacak, bu nedenle de mirastan pay ve nafaka alamayacak, erkeğin tek sözüyle boşanacak, çocuğunun babasını kanıtlamak zorunda kalacak, kuma olacak. Ayrıca kadınlar, bütünüyle erkek egemenliğine girecekler. Bu nedenle insan haklarını ve kadınların temel haklarını ihlal eden, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş kanunlarını kadınlar açısından teminatsız bırakan Anayasa Mahkemesi'nin vahim kararından sonra, 18 yaş altı çocukların bir nikâh töreni ile gayri resmi evlendirilmelerini engellemek üzere yeni bir çalışmanın acilen yapılması gerekiyor. Çocuk yaştakilerin cinsel istismarının önüne geçecek son engelin de kaldırmış olması nedeniyle, neredeyse her üç evlilikten birinin çocuk evliliği olduğu ülkemizde çocuk yaşta evliliklerin daha da artmasını önlemek ve çok eşliliğin önüne geçmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor. Çünkü kadınına eşitlik ve yasal güvence sağlayamayan, çocuklarını cinsel istismardan koruyamayan bir ülkenin uygar ve saygın olması mümkün değildir.
Paylaş