Paylaş
Çünkü kendini ve ötekini bilme çok ama çok zor bir iştir. Aşka yüklenen büyük öneme rağmen, insan ilişkilerinin ardındaki kendini ve ötekini bilme denklemi ve bağlanma güdüleri hakkında çok az bilgiye sahip olan çiftler, yanlış beklentilerinin ve aşk efsanelerinin esiri olurlar. Oysa her insan ailesinin, aile ilişkilerinin, geçmiş yaşantılarının, içinde yaşadığı çevrenin ve bağlanma güdülerinin bir ürünüdür.
Geçmişe dair çözümlenmemiş meseleler ve güvensiz bağlanma güdüleri aşk ilişkilerinde kaçınılmaz olarak kendini gösterir ve bilinçdışı bir süreçle çifti esir alır. Bu nedenlerle çiftler ilişkiye dair beklentilerini arttırıp, karşılanmayan beklentileri yüzünden ilişkiye olan yatırımlarını azaltırlar ve kaos yaşarlar.
Pembe gözlüğün yerine taktıkları siyah gözlük ile suçlama ve acı çekme döngüsüne girerler, çaresizlik yaşarlar, mutsuz olup mutsuz ederler. Ve ancak kendini ve ötekini bilmeye dair emek verdiklerinde, kendi karakterlerini ve güvensiz bağlanma güdülerini keşfettiklerinde, ilişkiye dair beklentilerini azaltıp yatırımlarını arttırdıklarında, suçlamak yerine her olayda 'Benim payım nedir?' diyerek sorumluluk aldıklarında, haklı olmak yerine mutlu olmayı seçtiklerinde veya evlilik ve ilişki terapisi aldıklarında, geçmişlerinin, güvensiz bağlanma güdülerinin ve aşk efsanelerinin esaretinden kurtulabilirler, güvenli bağlanabilirler, sevgi ve güven dolu, huzurlu ve mutlu, derin ve tatmin edici bir ilişkinin keyfini çıkartabilirler. Hayatın negatif tekrarlarını durdurabilirler, bir tesadüfle kapılarını çalan aşkı, olgun bir sevgiye dönüştürebilirler...
Paylaş