Paylaş
Ülkemizde kadın cinayetleri yaşanmaya devam ederken son olayda Fedai Baran, tartıştığı eski eşi Emine Bulut’u, kızının gözü önünde vücudunun çeşitli yerlerinden bıçakladı. Ağır yaralanan Emine Bulut, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Olayın ardından kaçan Fedai Baran ise polis ekipleri tarafından gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Böyle bir cinayetin neden işlediği konusunda CİSED’den önemli bir açıklama yapıldı.
CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, “Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ülkemizdeki en yaygın insan hakkı ihlalleri arasında yer alıyor. Çünkü ülkemizde her 3 kadından 1’i evde kocasının ya da sevgilisinin fiziksel şiddetine maruz kalıyor. Birçok vakada kadın canından oluyor. Şiddetin kaynağında toplumun her yanında izlerini görebileceğimiz erkek egemenliği, cehalet ve toplumun ikiyüzlülüğü yatıyor. Erkeklerin egemenliklerini tehdit altında görmeleri ya da bu egemenliği güçlendirmek istemeleri şiddet davranışına ve kadın cinayetlerine yol açıyor” dedi. Daha çok erkekler tarafından evde uygulanan şiddetin çocuklara kötü örnek olduğunu, çocukları ruhsal ve fiziksel olarak yaraladığını ve onların aşırı korku, yetersizlik ve suçluluk duygusu, özgüven eksikliği gibi olumsuz duygulara kapılmalarına yol açtığını belirten Keçe, “Bu zararları yaşayan bir çocuk yetişkinliğinde travmasını tekrar edebiliyor ve tanık olduğu veya bir parçası olduğu şiddet eylemlerini tekrarlıyor. Çünkü şiddeti uygulayan zalim, şiddete maruz kalan kurban ve şiddeti seyreden kurban rolleri çocukluk travmalarının özünü oluşturuyor ve yetişkinlikte bu rollerden birini tekrar etmeye kişiyi zorluyor" dedi.
Türkiye gündemine bomba gibi düşen Emine Bulut cinayeti ile ilgili olarak Keçe şunları söyledi:
“Türkiye'de gündem değiştiren katliam gibi cinayet Kırıkkale'de gerçekleşti, eski eşi Fedai Baran tarafından öldürülen Emine Bulut'un son sözleri 'Ölmek istemiyorum' oldu. Talihsiz kadının kameralara yansıyan son görüntülerinde, yanında bulunan kızının 'Anne lütfen ölme' diye ağladığı görülüyor. Kadına yönelik şiddeti insan hakları ihlali olarak görmek ve nedeni her ne olursa olsun, şiddetin ağır bir şekilde yasal olarak cezalandırılması gerekiyor, yoksa daha çok Emine'leri kaybedeceğiz. Kadınlara yönelik şiddet, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmanın önündeki en büyük engellerin başında geliyor. Kadına uygulanan şiddetle birden fazla koldan mücadele etmek ve mahrem bir mesele olarak görmemek ve çok çaba sarf etmek önem taşıyor. Ancak yasaların uygulanmasında sıkıntılı alanlar var… Gençleri, öğretmenleri, sosyal hizmet çalışanlarını, avukatları, polisleri eğitmek gerekiyor. Çünkü erkek şiddeti Türkiye’de hatta tüm dünyada salgın hastalık gibi yayılıyor, hızla artıyor ve zamanla daha da artacak gibi… Son yıllarda hem politik hem de toplumsal yapıda çatışma kültürü yaygınlaştı; haksızlık, adaletsizlik, korku ve terör arttı. Çocuklar ve gençler arasında şiddet içeren bilgisayar oyunlarını oynamak yaygınlaştı. Şiddet içeren TV dizilerine olan ilgi çok yüksek, ülkemiz çok ama çok kirlendi, tüm değerlerimizi kaybettik, alınır satılır hale getirdik, itiraf edelim ki sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz, sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştiremiyoruz. Bunlar şiddeti çağırıyor. Ayrıca cinsiyet ayrımcılığı bitmedikçe kadınlara yönelik şiddet bitmeyecek. Kadınlara karşı şiddeti cezalarla ortadan kaldırmak da mümkün değildir. Yasal düzenlemeler önemli ve gereklidir ancak bataklığı kurutmadan sivrisinekleri öldürmeye çalışmak gibidir. Cinsiyet ayrımcılığını reddeden bir anlayış geliştirilmedikçe, kadınlara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri bitmeyecektir..."
Paylaş