Paylaş
İnsanlığın en kara suçlarından biri olan tecavüz, mağdurlar açısından belki de cinayetle eşdeğerdir. Mağdurların genellikle kadın, faillerin de erkek olduğu tecavüzün yarattığı hasar, mağdurun fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne karşı işlenmiş ağır bir insanlık suçudur.
Cinsel şiddet ve tecavüz ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor. Ve ne yazık ki gördüklerimiz, duyduklarımız buzdağının görünen kısmı… Kadına yönelik cinsel şiddet ve sonucunda yaşanan ölümlerin sayısı her geçen gün artıyor. En son Kayseri’de yaşanan olayda, öğretmeninin tecavüzüne uğrayan ve intihar eden Cansel hepimizi derinden sarstı. Bir öğretmenin öğrencisine tecavüz ettiğini tüylerimiz ürpererek öğrendik…
Cinsel saldırı bir kişinin kendi rızası dışında cinsel bir eyleme hedef olmasıdır. Mağdur, kimi zaman faili hiç tanımaz ama çoğu zaman da tanıdığı hatta aile içinden ya da yakın çevresinden olabilir. Cinsel saldırı ve tecavüz herkes için yıkıcı etkileri olan ve psikolojik travmaya yol açan bir durumdur. Ancak mağdur olan çocuklar ve ergenler olduğunda travmanın şiddeti çok daha fazla olur. Cinsel saldırı sonrasında oluşan travma, mağdurun şiddetli bir şekilde utanç ve aşağılık duygusu, çaresizlik ve korku, suçluluk ve günahkarlık hissetmesine yol açar. Bu nedenle bu tür bir travmaya maruz kalan kişi ruhsal bütünlüğünü koruyamaz hale gelir ve çeşitli psikolojik reaksiyonlar verir.
Bu reaksiyonlar, mağdurun yaşına, gelişim düzeyine, fail ile arasındaki ilişkinin yakınlığına, zorlamanın ve fiziksel travmanın derecesine, güç ve saldırganlığın kullanılmasına göre farklılıklar gösterir. Kayseri’de yaşanan olaydakine benzer şekilde, olay açığa çıktıktan sonra mağdur destek görmez, yalnız bırakılır, hatta kendisi suçlanırsa travmanın etkileri daha da büyüyerek ölümle sonuçlanır.
Toplumumuzda giderek artış gösteren suç eğilimleri arasında cinsel suçların ilk sıralarda yer aldığını yaşanan her dehşet verici olayda bir kez daha görüyoruz. Üstelik bir de bu "kadınların suçuymuş" gibi bir toplumsal algının oluşmaya başlaması durumu daha da vahim hale getirerek, adeta suça teşvik edici bir etki yaratıyor. Tecavüz kadının suçu değildir, erkeklerin erkekliklerini kontrol edememesi sorunudur ama toplumda bunun tersi bir mekanizma işliyor ve mağdur, sırf kadın olduğu için cinsel saldırıya ve tecavüze hedef olarak görülüyor. Bu tür olayların çocuklara, gençlere örnek olmasın diye üstü kapatılarak örtülmeye çalışılması ise, tam tersine ahlaksızlıkların önünü açıyor.
Sözde başka mağdurları önlemeye çalışan bu örtbas edici tutum, çok yanlış bir şekilde işlenen suçun onaylanması, normalleştirilmesi anlamına geliyor. Cinsel saldırı ve tecavüz suçlarının önüne geçilmesi için ilk elden acil olarak yaptırımların ve cezaların ağırlaştırılması gerekiyor. Tecavüzün, asla işlenmemesi gereken ağır bir suç olduğunun dört bir yandan duyurulması ve faillerin ifşa edilmesi şart; hem de bu öyle bir ifşa olmalı ki, ödeyecekleri bedel, alacakları ceza potansiyel faillerin tecavüz düşüncesini bile akıllarına getirmemelerini sağlamalı. Sonra da yapılması gereken her vakanın tüm açılardan irdelenmesi ve değerlendirilmesi, bu suçların altında yatan nedenlerin ortaya çıkarılması, çözüm yollarının araştırılması olmalıdır. Diğer taraftan da mağdurların bir an önce tedavi edilmesi önem taşıyan bir konu... Bunun için de mağdurların ve ailelerinin kolayca ulaşarak psikolojik acil yardım alabilecekleri psikoterapistlerin bulunduğu destek birimlerinin oluşturulmasına ve yaygınlaştırılmasına ihtiyaç var.
Paylaş