Paylaş
Sevgililer Günü, Türkiye’de diğer tüm özel günler içinde belki de en tartışılanı. Her yıl 14 Şubat yaklaştığında toplum üçe ayrılıyor, bu özel güne karşı üç farklı tutum sergileniyor. Bazıları Sevgililer Günü’nün kaynağı nedeniyle Müslümanlar tarafından kutlanmasını yanlış buluyor. Bazıları bu günü metalaşmış bir olgu olarak görüyor ve kutlanmasına karşı çıkıyor. Toplumun geri kalanı ise ne sebeple ve ne şekilde olursa olsun sevgililere adanmış bir günün mutlaka kutlanması gerektiğini düşünüyor. Ben de Sevgililer Günü’nün keskin yargılarla yok edilmesindense derin duygularla yaşanmasından yanayım.
Sevgililer Günü’nün İngilizcedeki karşılığı “Saint Valentine’s Day” yani “Aziz Valentine Günü”dür. III. yüzyılda Roma imparatoru II. Claudius orduda savaşacak asker bulamıyormuş, bunun nedeni erkeklerin sevdikleri kadınları ve ailelerini bırakmak istememeleriymiş. II. Claudius çareyi nişan ve evlilikleri yasaklamakta bulmuş. O zamanlar Roma’da Valentine isimli bir papaz, imparatorun yasağına rağmen, gizli gizli sevenleri evlendiriyormuş. İmparator hakikati öğrendiğinde Aziz Valentine’i ölümle cezalandırmış. Aziz Valentine sevenleri evlendirdiği ve 14 Şubat’ta toprağa verildiği için 14 Şubat, Valentine’in anısına “Sevgililer Günü” olarak kutlanmaya başlamış. İşte bu yüzden bu özel günün bir Hıristiyan geleneği olduğu, hatta “sevgi ve sevgili” kisvesi altında Hıristiyanların kendi dinlerini diğer din mensuplarına benimsetmeye çalıştıkları düşünülür. Oysa günümüzde bırakalım Müslüman ülkeleri Hıristiyan topluluklarda bile 14 Şubat; sevgililer tarafından öpüşerek, hediyeleşerek, romantik bir yemek eşliğinde kutlanıyor. Bu günün anlamının bundan öteye gittiği bir durumla henüz karşılaşmadım. Hatta bu özel günün geleneksel hediyeleri sevginin anlatıldığı bir kart, kırmızı gül ve çikolatadır. Her taraf 14 Şubat’ın simgesi olan kırmızı kalplerle donatılıyor, başka bir sembol ile değil. Bu özel günün orijinal adını kanıt olarak gösterip kutlamaları kesinlikle sakıncalı bulanlar var. Neden Aziz Valentine Günü? “Valentine” isminin “sevgili, hoşlanılan kişi”anlamına geliyor olması da bir anlam ifade etmiyor, “Saint” yani “Aziz” unvanı toplumun bir kesimini rahatsız etmeye yetiyor. Haklı da olabilirler. Oysa eylemlerin niyetlere göre değerlendirilmesi gerektiğine de inanıyoruz. Türkiye’de Sevgililer Günü’nü kutlama eylemleri; sadece sevgili ile birlikte olmak, sevgi dolu bir gün geçirmek, sevgiliyi mutlu etmek niyetlerinden kaynaklanıyor. Bu yüzden bu özel günün kutlanmasında bir sakınca göremiyorum. Hatta kökeni ne olursa olsun sonuçta “sevgi” ile ilgili olduğu için 14 Şubat’ın bir fırsat olduğunu düşünüyorum. 14 Şubat; birçok dargın çiftin yeniden yakınlaşmasına, yüreğini sevdiğine açamayanların dile gelmesine, o günün baştan sona sevgi ve aşk ile geçirilmesine, eşlerin birbirine özen göstermesine vesile oluyor. 14 Şubat günü gerçekten de birçok yerden aşk ve sevgi fısıltıları yükseliyor, bu da bu günün kutlanması için yeterli ve geçerli bir sebep oluyor.
“Sevgi dediğin bir gün değil, her gün gösterilmeli” sözünü işitiyorum. Bu hakikat, 14 Şubat’ın “yalan ve gereksiz” olduğunu göstermez. Sevgilisine, eşine karşı sevgisini her gün gösterenlere bir diyecek yok; fakat sevgisini göstermek, sevilen kişi ile ilgilenmek, romantik vakit geçirmek için böyle yönlendirmelere, aracı günlere ve itici güçlere ihtiyacı olanlar var. Özel günler dışında romantik bir yemek yemeyen, hediyeleşmeyen, aşk sözleri etmeyen çiftler var. Aşk dolu bir bakışa hasret olan eşler var. “Bir günlük sevgililik olmaz” deyip bu özel günü değersizleştireceğimize bir gün de olsa en iyi şekilde değerlendirmeye bakmalıyız. Sevgililer Günü’nde parlayan bir kıvılcım, ileriki zamanlarda mutlu bir evliliğe yol açabilir ya da kötü giden bir ilişkide her şeyin olumlu yönde değişmesine neden olabilir. Ya da o günkü kutlamaya göre o ilişkinin istenilen tarzda olmadığı da anlaşılabilir ve geç olmadan hatadan vazgeçilebilir. İş, okul, çocuk ve paradan kaynaklanan sıkıntıları dibine kadar yaşamak için 364 gün var, bir gün de sadece duygulara ayrılmalı.
14 Şubat Sevgililer Günü’nün sadece metropol insanına özgü olduğunu savunanlar var. Oysa Diyarbakır’ın ilçelerindeki kadınlar üzerinde yapılan bir araştırma bu fikrin ne kadar yanlış olduğunu ispat ediyor. Diyarbakırlı kadınlar 14 Şubat’ta eşi eve çiçekle gelmezse, küçücük de olsa bir hediye getirmezse, her günden farklı şekilde kendine sarılıp öpmezse üzüleceklerini söylemiş. Sadece İstanbul, İzmir, Ankara insanı değil Türkiye’nin dört bir yanında 14 Şubat’tan haberdar olan hemen her kadın bu güne büyük önem veriyor. 14 Şubat’ın Türkiye’deki adı “Sevgililer Günü”dür ve bu gün birçok çiftin (en azından kadınların) sevinmesine, mutlu olmasına yol açan bir gündür.
Bir de küreselleşme nedeniyle tüketim kültürünün yayılması, aşk ve sevgi gibi insani değerlerin ticarete alet edilmesi konusu var. Sevgililer Günü’nün kapitalizmin bir dayatması ve oyuncağı olduğu görüşünde olanlar var. Haklıdırlar. 14 Şubat’ta çiçekçiler, restoranlar, taksiciler en çok kâr edenler arasında gösteriliyor. Hediyeleşme furyası nedeniyle piyasa epey hareketleniyor. Bırakalım piyasa hareketlensin zaten, piyasanın hareketsizliğidir asıl dert. 14 Şubat’ın Sevgililer Günü olması sebebiyle, o gün evine daha fazla ekmek parası götürenler var. “Büyük pastayı kim yiyor” sorusunun cevabının geri kalan 364 günde aranması ve öncelikle 364 günlük tüketim çılgınlığına odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. 14 Şubat’ın yaklaştığı şu günlerde bir kırmızı gül ile, bir kutu çikolata ile, maddi gücün elverdiği fiyatta bir hediye ile çok mutlu olacak olan kalplere bakalım.
Sevgililer Günü’nün, özü itibariyle Türkiye halkına uygun olmadığını ve bu günü kutlayanların Batı özentisi olduğunu düşünenler var. Geçmişteki yaşam tarzımızı büsbütün sürdürüyor olsaydık ya da yüzümüzü tamamen Doğu’ya çevirmiş olsaydık Sevgililer Günü’ne dair bu itham haklı olabilirdi. Oysa Batı’nın etki etmediği alanlarımız çok az. Ayrıca Batı’nın iyi taraflarının alınmasının gerektiğine inanıyoruz! “İyi taraf” ile kastedilenin bilim, teknoloji, yönetim sistemi, insan hakları gibi konular olduğunu elbette biliyorum. Evlilik ve ilişkiler üzerine çalışan, kadınların ve erkeklerin birbirlerinden beklentilerini iyi bilen, biraz romantizm ve erotizm ile sorunlu ilişki ve evliliklerin düzeldiğine şahit olan bir psikoterapist olarak; Sevgililer Günü’nü de Batı’nın iyi taraflarından biri olarak görüyorum. Eş veya sevgili ile sevginin hâkim olduğu bir gün geçirilecekse, çift aşk tazelemesi yapacaksa -Batı özentisi olmakla suçlanmak uğruna- 14 Şubat Sevgililer Günü’nün kutlanmasını tavsiye ediyorum.
Paylaş