Güncelleme Tarihi:
Yıllardır yanmış tost yemenin ve akıllı telefonlarımızı cebimizde tutmanın, plastik şişelerden su içmenin kansere yol açtığına dair iddialarını duyuyoruz. Peki bu duyduklarımızın hangisi gerçek hangisi efsane? Daily Mail, gerçekle mitleri birbirinden ayırmamıza yardımcı olmak için kansere neden olduğuna dair ortaya atılan en büyük beş efsaneyi çürütüyor.
CEP TELEFONLARI
Yıllardır cep telefonlarından yayılan radyasyonunun kansere neden olabileceği söyleniyor ancak
araştırmacılar, birçok kişinin telefonlarını vücutlarına yakın tutmanın kendilerini riske atacağından korkmasına rağmen, durumun böyle olduğuna dair iyi bir kanıt olmadığını söylüyor.
Bağımsız kanser araştırma kuruluşu olan Cancer Research UK, yüksek enerjili radyasyonun DNA'ya zarar vererek kansere neden olabileceğini söylerken telefonlardan yayılan versiyonun bu etkiye sahip olmayacak kadar zayıf olduğunu söylüyor.
Ancak teknoloji hala yeni olduğu için, bilim insanları telefondan yayılan radyasyonun potansiyel etkilerini uzun vadede izlemek için bu alanda araştırmalar yapmaya devam ediyor.
YANMIŞ EKMEK
Uzmanlar, fazla kızarmış ekmeğinizdeki yanık kısımları kazımanın bizi kanserden kurtarmayacağını söylüyor.
Yanmış ekmek, kömürleşmiş kök sebzeler ve kızarmış patateslerin hepsi, uzun süre yüksek sıcaklıkta pişirilen gıdalarda akrilamid adlı bir kimyasal oluşur. Bu madde uzun süre yüksek sıcaklıkta pişirilen gıdalarda doğal olarak oluşur.
Bazı çalışmalar bu maddeyi kanserle ilişkilendiriyor ancak Cancer Research UK, fırınlanmış, mangalda pişirilmiş, kızartılmış, ızgara yapılmış, kızartılmış veya kavrulmuş yiyeceklerin kanser riskini artırdığına dair kanıtların yeterince güçlü olmadığını söylüyor.
ABD’deki sağlık yetkililerine göre, akrilamidin kanserojen olduğu sadece hayvanlarda ve insanlar tarafından çok yüksek dozlarda kullanıldığında kanıtlanmıştır.
Örneğin, Cambridge Üniversitesi'nden ünlü bir istatistikçi, bir kişinin ancak her gün 320 dilim yanmış ekmek tüketmesi halinde risk altında olacağını öne sürüyor.
Uzmanlar kanser riskini artırabilecek olanın yiyeceklerinizi nasıl pişirdiğiniz değil, hangi yiyecekleri yediğiniz olduğunu söylüyor.
Bununla birlikte, sebze, meyve ve esmer ekmek, pirinç ve makarna gibi yüksek lifli gıdalarla dolu dengeli bir diyet uygulamak kanser riskinizi azaltmanıza yardımcı olabilir.
Akrilamid, ısıl işleme maruz kalan karbohidratlı besinlerde ortaya çıkan ve insan sağlığına olumsuz etkileri olan bir kimyasal bileşiktir. Özellikle patates ve tahılların kızartma, fırınlama ve ızgara gibi pişirme yöntemleriyle akrilamid oluşabilir. Akrilamid, asparajin aminoasiti ile karbonhidratların yüksek sıcaklıkta tepkimeye girmesi sonucu meydana gelir.
Kaynak: İç Hastalıkları Uzmanı Aytaç KaradağKaynak: İç Hastalıkları Uzmanı Aytaç Karadağ
Akrilamidin patates, cips, kraker, bisküvi, kahvaltılık gevrekler, kahve, ekmek gibi birçok besinde bulunduğunu belirten Karadağ, yapılan araştırmalarda en yüksek akrilamid konsantrasyonunun genellikle cips ürünlerinde olduğunu gösterdiğini, ayrıca ısıl işlemin de akrilamid oluşumunda etkili rol oynadığını ifade etti.
Akrilamid oluşumunun, pişirme sıcaklığına bağlı olarak değişebileceğini belirten Karadağ, bunu bir örnekle açıkladı: “Örneğin, besinlerin maruz kaldığı sıcaklık 175ºC’nin üzerindeyse akrilamid oluşumunun hızlandığı görülmüştür. Ancak kızartma yağı sıcaklığının 150ºC’ye düşürülmesi, akrilamid oluşumunu %88 oranında azaltabilir. 120 ºC ve üzerinde akrilamid oluştuğu unutulmamalıdır. Aynı şekilde patatesleri ince kesip daha kısa sürede pişirmek de akrilamid oluşumunu azaltır.”
Akrilamidin sağlığa olası olumsuz etkileri arasında sinir sistemi bozuklukları, uyku hali, duygu durumu ve hafıza değişiklikleri, kas koordinasyon bozuklukları, kısırlık ve anemi yapıcı etkileri bulunur.
Kaynak: İç Hastalıkları Uzmanı Aytaç KaradağMANGALDA YANMIŞ ETLERE DİKKAT
Yanık ekmek haricinde ülkemizde sık kullanılan ve beğeni ile tüketilen mangal kültürüne de değinen Karadağ, yüksek ısıya ve direk aleve maruz kalmış yanık et tüketiminin insan sağlığına zararları hakkında şunları söyledi:
• Yanık etlerde oluşan zararlı maddelerin başında polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs) gelir. Bu maddeler, yüksek sıcaklıkta etin yanması veya alev alması sonucunda ortaya çıkar. PAH'ler, kanserojen etkileri ile bilinir ve uzun süreli tüketimi kanser riskini artırabilir. Özellikle mangal gibi açık ateşte pişirme yöntemleriyle hazırlanan yanık etlerde PAH'lerin oluşma riski daha yüksektir.
• Yanık etlerde ayrıca heterosiklik aminler (HAs) adı verilen zararlı maddeler de bulunabilir. Bu maddeler, proteinler ve amino asitlerin yüksek sıcaklıkta reaksiyona girmesi sonucunda oluşur. HAs, kanserojen etkileri ile bilinir ve özellikle kırmızı etlerde yüksek sıcaklıkta pişirme işlemi sırasında oluşma riski artar.
• Yanık etler aynı zamanda yüksek miktarda doymuş yağ içerebilir. Bu da kalp hastalıkları, yüksek kolesterol ve obezite gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.
• Yüksek sıcaklıkta pişirme işlemi sırasında etteki vitamin ve mineral içeriği de azalabilir, bu da beslenme eksikliğine neden olabilir.
• Son olarak, yanık etlerde oluşan kötü koku ve tat da tüketiciyi rahatsız edebilir ve besin değerini azaltabilir.
• Sertleşmiş yanık etlerin tüketilmesi sonucunda hazımsızlık gibi sindirim sorunları da yaşanabilir.Bu nedenlerden dolayı, yanık et tüketiminden kaçınılması ve etlerin uygun şekilde pişirilmesinin önemli olduğunu söyleyen Karadağ, etlerin marine edilmesi ve yanık oluşumunu engellemek için yağ eklenmesinin de faydalı olacağını söyledi.
STRES
Araştırmalarda bazı kadınların stresin meme kanserine neden olup olmadığını merak ettiği belirtiliyor. 2016 yılında Birleşik Krallık'ta 100.000'den fazla kadın üzerinde yapılan büyük bir araştırma, stresin meme kanseriyle bağlantılı olduğuna dair tutarlı bir kanıt bulamadı.
Birkaç yıl boyunca takip edilen 100.000'den fazla kişiyi takip eden 12 çalışmayı inceleyen 2013 tarihli başka bir analiz, iş yerindeki stres ile kolon ve rektumda görülen kolorektal kanser, akciğer, meme veya prostat kanserleri arasında bir bağlantı bulamadı.
Ancak 2022'de yayınlanan başka bir makale, vücudun kortizol, stres hormonu ile kansere maruz kalması arasında bir bağlantı olabileceğini öne sürdü. Yakın zamanda yapılan başka bir çalışma ise stresin kanser hücrelerinin büyümesine ve yayılmasına neden olduğunu ileri sürdü.
NHS'e (Birleşik Krallık'ta Ulusal Sağlık Servisi) göre stresin doğrudan hastalıkla bağlantısı olmasa da, uzun süreli stresin yüksek tansiyon ve depresyonla bağlantılı olduğunu söylüyor.
Cancer Research UK, stresli durumlarda sigara ve alkol kullanma alışkanlıkların kanser riskinin artmasına yol açabileceği konusunda uyarıyor ancak "daha stresli olanların kansere yakalanma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteren hiçbir kanıt olmadığında ısrar ediyor.
YAPAY TATLANDIRICILAR
Diyet ürünler, gazlı içecekler, sakızlar ve diş macunlarının yanı sıra yüzlerce başka ürün aspartam gibi yapay tatlandırıcılar içerir. 80'li yıllardan bu yana ürünlerde kullanılan aspartamın kansere neden olabileceğine dair bazı kanıtlar var.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), çok sayıda gıda ve içecekte yer alan aspartamı Haziran 2023'te ‘kanserojen olma ihtimali bulunan maddeler’ listesine ekledi.
Ancak uzmanlar, bu etkiye sahip olması için insanların bunu çok büyük miktarlarda (günde bir düzine kutudan fazla) tüketmeleri gerektiğini söylüyor.
Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), yaklaşık 70 kilo ağırlığındaki bir kişi için kabul edilebilir günlük aspartam alımını yaklaşık 14 kutu diyet gazlı içecek olarak belirlemiştir. Bu da pek çok insanın güvenli olmayan miktarda tüketme ihtimalinin çok düşük olduğu anlamına geliyor.
Cancer Research UK de aspartam gibi yapay tatlandırıcıların kansere neden olduğuna dair ikna edici bir kanıt bulunmadığı konusunda hemfikir.
PLASTİK ŞİŞE
Plastik su şişeleri, yemek taşıma kapları ve gıda ambalajlarının kansere neden olan kimyasal maddeler içerdiğinden uzun süredir korkuluyor. BPA olarak da bilinen Bisfenol A, plastik şişelerde ve kaplarda bulunan, yiyecek ve içeceklere sızarak hormonları bozduğu düşünülen bir kimyasal. Sonuç olarak, üreme sağlığı sorunları, diyabet ve obezite de dahil olmak üzere birçok sağlık sorunuyla yoğun bir şekilde ilişkilendiriliyor ancak bu konuda bilimsel bir kanıt bulunmuyor.
ABD'deki araştırmacılar tarafından 2015 yılında yapılan bir inceleme BPA'nın kanser riski olarak sınıflandırılması gerektiğini önerdi. Her ne kadar bazı çalışmalar BPA'nın kansere neden olan etkileri olduğunu gösterse de, bu deneyler laboratuvardaki insan hücrelerini veya hayvanları üzerinde yapıldı.
Cancer Research UK, bunun insanların gerçek hayatta bu kimyasallarla nasıl temasa geçeceklerinden çok farklı olduğunu söylüyor.
FDA, 2018'de laboratuvar hayvanlarını BPA'ya maruz bırakan başka bir araştırmada bu kimyasalın kansere neden olduğuna dair çok az kanıt buldu.
Gıda Standartları Ajansı ayrıca Birleşik Krallık'ta gıdalarda şimdiye zararlı BPA seviyelerinin tespit edilmediğini söyledi.
Avrupa Birliği’nde (AB) biberon ve oyuncaklarda kullanılan plastiklerin BPA içermemesi zorunludur ve tekrar kullanılabilen birçok plastik su şişesi ve kabı da BPA içermez.