Güncelleme Tarihi:
İnsanoğlu yeni olan bir şeyden korkar. Yeni bir ortam, nasıl davranacağımızı bilemediğimiz yeni insanlar, daha önce kullanmadığımız bir cihazı ele almak ya da yeni bir spora başlamak… Bu tür yenilikler içeriğine göre tatlı bir heyecana ya da bir miktar strese neden olur. Bu stres dozuna göre öğrenmek için gerekli olan konsantrasyonu bize sağlayacaktır. Ancak stresin bir de öğrenme yeteneğimizi, sağlıklı düşünüp doğru kararlar almamızı engelleyen yönü bulunuyor. Fazla stresin hata yapmaya neden olabildiği ve vücudu savunmasız bırakıp güçsüz düşürdüğü herkes tarafından bilinmektedir. Yanlış kararların arkasındaki nörolojik süreç ise konu hakkında belirleyici bir rol üstleniyor.
Nasıl ki, bir alarm durumunda vücut savunmasını oluşturmak için adrenalin ve noradrenalin devreye giriyorsa aynı şekilde stresli zamanlarda da kortizol hormonu devreye girer. Kortizol da adrenalin ve noradrenalin gibi, böbrek üstü bezlerinden salgılanır. Dolayısıyla stres demek, kortizol demektir ve aralarında çok güçlü bir bağ vardır. Kortizol acil ve hayati durumlarda devreye girerek nöronlara daha fazla glikoz gönderilmesi için çalışır. Bu sebeple kan şekeri yükselir. Sonuçta başta bellek fonksiyonları olmak üzere tüm nöronal aktivite, çıkabileceği en üst perdeden görev yapmaya başlar. Ne yazık ki, yüksek stresli dönemlerde sürekli salgılanan kortizol, hem şeker hastalığına hem de hipertansiyon başta olmak üzere çeşitli damar sistemi hastalıklarına sebebiyet verir.
Stres mekanizmasının diğer önemli üyeleri ise adrenalin ve noradrenalindir. Strese neden olan uyaranlar ortadan kalktığında kortizol salgılanması durur. Bu gerçekleşmediğinde kortizol-adrenalin döngüsü devam edecektir. Kortizolün stres anında beyindeki glukoz miktarını sürekli artırması, uzun vadede diyabet etkisi sonucu nöronlarda performans kaybına ve ön beyin küçülmesine neden olur.
Amigdala, ön beyin ve hipokampus, öğrenme faaliyetleri için çok önemli bölgelerdir. Vücudun sürekli stres halinde olması sistemin amigdalanın hakimiyetine geçmesi anlamına gelir. Böylece düşünebilmek, öğrenebilmek ve süreçleri soğukkanlılıkla değerlendirebilme imkanı ortadan kalkar. Buradan da anlaşılacağı üzere, beyin işlevlerinin sağlıklı yürümesi için stresin kontrol altında tutulabilmesi çok önemlidir.
Kortizol hormonunun fazla salgılanması, uyku sorunlarına ve sabahları yorgun uyanmaya neden olur. Ayrıca bel çevresinin yağlanması ve kilo alma gibi olumsuz etkilerine de sıkça rastlanmaktadır. Stresli zamanlarda kan şekerindeki denge bozulduğu için kişi, sürekli atıştırma ihtiyacı duyacaktır. Bu durum yeme alışkanlığını değiştirerek ciddi bir kilo problemi haline dönüşebilir. Haliyle bağırsaklar ve mide de bu süreçten olumsuz etkilenir.
İshal ve kabızlık gibi etkiler görülebilir. Unutkanlık, gergin ve melankolik hissetme de yine kortizol yüksekliğinin etkileri arasındadır. Kişinin bağışıklık sistemi bozulur ve soğuk algınlığı gibi küçük hastalıklardan kanser, Alzheimer gibi çok daha ciddi sağlık sorunlarına uzanan bir tabloya neden olabilir. Aslına bakarsanız kontrol altında tutulabildiğinde kişiyi daha üretken kılabilecek olan stresi yönetmek; sadece doğru kararlar almak değil, sağlığı ve hayatı yönetebilmek anlamına da gelmektedir.