Güncelleme Tarihi:
Benim ve çevremdeki birçok kişinin bıkıp usanmadan dinlediği bir grup Vega. 5 yıldır yeni albüm yapmayan ve pek ortalarda görünmeyen grubun solisti Deniz ve eşi Tuğrul Akyüz’ü aradım röportaj için. Tıpkı diğer hayranları gibi merak içindeydim “neredeler, neden kaçıyorlar bizden?” diye. Telefona çıkan Deniz hanım bu kaçışın ilk cevabını verdi aslında farkında olmadan: “Çocuğu uyutuyorum birazdan görüşelim mi?”
Sadece müzik değil aile olmanın verdiği sıcacık konuları da rahatlıkla konuşabileceğimizi anlamıştık. Ele avuca sığmayan 2.5 yaşındaki kızı Ceylin başta olmak üzere Deniz hanım ve Tuğrul beyi görmek, sohbet etmek için müzik dolu evlerine ziyarete gittik. Pek misafirperver olan Ceylin bizi kapıda karşıladı. İlerleyen dakikalarda oyuncaklarını bize sergileyecek olan Ceylin ile tanıştıktan sonra merak ettiklerimizi sormaya başladık. İşte, Deniz ve Tuğrul çiftinin mutluluk sırları…
Ne zaman tanıştınız?
Deniz: Üniversiteden sonra ortak arkadaşlar vasıtasıyla 1994’te tanıştık. 1999’da da evlendik.
Evliliğinizi ayakta tutan en önemli şey ne sizce?
Deniz: En temel şey, Tuğrul’da basmakalıp hiçbir şeyin olmaması. Su gibi akan giden, duru, temiz bir insandır o. Önce bunu fark ettim ben kendi adıma. İkinci olarak, ben biraz seçiciyim müzik zevki konusunda. Tuğrul müzik kalitesi açısından nadir bulunan bir kişi. Dolayısıyla müzik, hayatımızın standart taşlara takılmadan devam etmesini sağladı. Ben evlilikten hoşlanmayan bir insandım ama Tuğrul ile cidden evlenmek istedim, o kaçtı ben kovaladım :)
Tuğrul: Evliliğin zor dönemleri vardır ya, biz onu albüm yapma aşamasında gıdım gıdım atlattık. Ortak bir amaç için uğraşmak, geri kalan gereksiz detay ve tartışmaların minimuma inmesini sağladı.
[fotogaleri=58]
“Ceylin bizim için yeni bir ortaklık”
O zaman evliliğe rağmen hala sevgilisiniz diyebiliriz. Buna bir de anne ve baba olmak eklendi. Ebeveyn olmanın sorumluluğu ilişkinize nasıl yansıdı?
Deniz: Körlemesine giriyorsun ve birlikte öğreniyorsun birtakım şeyleri. Birlikte sevinip birlikte üzülüyorsun. Ceylin için de "bir ortaklık daha oldu" diyebiliriz. Kimsenin aramıza giremeyeceği bir ortaklık. Müzik konusunda da ortak çalıştığımız insanlar olur ama temelde Tuğrul ile benim arama kimse giremedi mesela.
İkinci bir ortaklık düşünüyor musunuz?
Deniz: Yaşlarımız müsait değil artık. Aslında ideal yaş 30 en fazla 35. Bence onun öncesi -hele bizim gençliğimiz için- çok erken. Çok geç büyüyoruz çünkü. Genç anne-baba olunca biraz daha heyecanlı ve hatalar yapabilme kapasiten oluyor. Daha geç anne-baba olunca kesinlikle daha akıllı, daha sakin ama yorulmaya başlamış oluyorsun.
Tuğrul: Çok acayip bir durum esasında. Belli bir şeyleri yaşadıktan sonra çocuk sahibi olmak iyi ama bazen geç yaşta da yorgunluk oluyor. Onun gibi hareketli olamıyorsunuz. Ne kadar uğraşsanız da istediğiniz gibi kendinizi veremiyorsunuz.
“Ebeveyn olunca dünyadaki tüm sorunların bitmesini istiyor insan”
Biraz daha öncesine gidelim o halde. Hamilelik döneminiz nasıl geçti?
Deniz: Aslında nasıl geçtiğini anlamadım. İlk 3 ay o klasik bulantılar oldu. Onlar geçtikten sonra sıkıntım olmadı. Hatta doğum yaptığım gün sadece gazım var sandım. Zor olan hamilelik değil, hamilelikten sonraki ilk sene. O hamilelik sonrası sendromunu gerçekten yaşanıyor. Durup dururken ağlıyorsun. Çocuğun doğmuş ve sen dünyadaki bütün problemlerin durmasını bekliyorsun. Nasıl olur da benim çocuğum varken hala aynı iğrenç şeyler olmaya devam eder? Onuruna dokunuyor bu durum insanın.
Tuğrul: Biraz sorumluluk hissedip televizyondan iğrenmeye başlıyorsun. “Bunun için mi dünyaya getirdik, yanlış mı yaptık?” diye düşünmeye başlıyorsun.
“ 5 yıldır aynı şarkıları söylemekten utanıyoruz”
Ceylin doğduktan sonra çalışmalara devam ettiniz mi?
Deniz: Edemedik. Önümüzdeki sene Ceylin’e yakında bir okul bulduk. Bu sene de okula gitti. Önümüzdeki seneden itibaren albüm yapmayı düşünmüyoruz ama 2-3 şarkı şeklinde ilerleyeceğiz. Çünkü albüm artık herkes için çok yük olmaya başladı. Şirketler kaldıramıyor o kadar masrafı, biz de yoruluyoruz. 5 yıl oldu albüm çıkalı hala aynı şarkıları çalıyoruz, utanıyoruz bundan. Ben çok rahatsız oluyorum bizi çaldıklarında. Halbuki 3 albüm bir sürü şarkı var. Dinleyiciler öyle düşünmüyor ama Tuğrul’u da beni de çok rahatsız ediyor. Aslında bizim istediğimiz ne biliyor musunuz? O rahatsızlığı kaldıracak kadar 6 ayda bir 3 şarkı ya da artık ne kadar yetiştirebilirsek, içimize sine sine, ismimizde taze tutarak bir şeyler yapmak istiyoruz.
Tuğrul: Bizden daha çok emek harcıyor dinleyiciler. Ama bizim açımızdan gerçekten hiç vakit olmadı. Çocuk olayı çok güzel ama bayağı tepe taklak ediyor insanın hayatını. Bir dönemin yok yani.
Ceylin’de var mı müzik kulağı, dikkatinizi çekti mi hiç?
Deniz: Babası çok ilgilendi, doğum sonrasından itibaren ama genlerimizden mi yoksa Tuğrul’un muntazam eğitiminde mi bilmiyoruz. Doğumdan itibaren Ceylin sabahtan akşama kadar müzik dinledi. Ama Vega dinletmedik pek.
Tuğrul: Kulağı boş durmasın, sonuçta bir zararı olduğunu sanmıyorum. Yararı da yoktur belki ama çocuğun hayatında bir fon müziği güzel bir şeydir. Benim öyleydi, Deniz'in de öyleydi. Ceylin'in de öyle olsun dedik. Müzik kulağı var gibi görünüyor, meraklı da. Ama bunlar öyle işler ki, birden sırtını dönebilir. Çünkü şöyle bir şey var; çocuk kendisi müziği keşfedip aileye karşı bir davranış olarak da geliştirebilir ama biz bunu ona veriyorsak bu zaten cepte diye ilgilenmeyebilir. Onun için heyecan verici bir şey olmayabilir. O bakımdan ters bir şey yapmak lazım, “müzik yasak” demek gibi mesela. Hafif böyle alt yapı sağlam olsun, o kendisi istek duysun.
“Biraz klasik biraz da uçuk kaçık bir ebeveyn olmakta sakınca yok”
Ceylin’i yetiştirirken "Şunu asla yapmayacağım" dediğiniz şeyler oluyor mu?
Deniz: İkimizde de öyle bir iddia yok. Çok idealist olunca şunu yapmayacağım, bunu yapmayacağım diyei inadına o bir şekilde senin karşına çıkıyor. En iyisi ılımlı olmak. Biraz klasik anne-baba olmakta da sakınca yok, biraz ucu açık davranmakta da. Ben annemin babamın bana verdiği desteği Ceylin’e verebilsem, başka hiçbir şey istemem.
İddialı olmamak lazım. Mesela Tuğrul iyi niyetle müzik olayının üstüne çok gitti, ters tepmiş bile olabilir bu durum. Yanlış bir şey de yapmış olabiliriz, bilmiyoruz. Ortaya çıkacak ileride. Ama ben böyle hiçbir şeyi mükemmel yapmasını istemem. Çok hırsla üstüne gitmeyeceğim. Her şeyden arkadaşlarıyla paylaşabileceği kadar öğrenmesini istiyorum. Yani azıcık gitar tıngırdatsın, azıcık piyano çalabilsin, nota bilsin, birazcık resim yapsın. Ne bileyim her şeyden azıcık öğrensin. Bu insana neşe katar. Yemek yapmayı öğrensin, seramik yapmayı öğrensin. Hepsinden azıcık yapsın istiyorum hayatta.
İkinizin çatıştığı noktalar oluyor mu Ceylin hakkında karar verirken?
Deniz: Ben fazla televizyon seyrettiriyor olabilirim. Tuğrul biraz ona kızıyor ama ben işlerimi yapabilmek ve oyalamak için bu yola başvurmak zorunda kalıyorum. Tabii anormal bir boyutta değil bu. Dizi, video klip izletmiyoruz. Sadece müzik dinliyor.
Tuğrul: Video klip görüntüleri genelde anlamsız ve karışık oluyor. Onların dışında çocuklar için eğitici şeyleri izletiyoruz, çok zararlı olduğunu sanmıyorum. Orada başka bir hayatı görüyor.
"Değişik ördek yavrusu"
Peki ya kitaplar?
Deniz: Masallar ne kadar rahatsız ediciymiş; o onu ısırıyor, o bunu yutuyor! Çirkin ördek yavrusu var mesela. Ben onu çirkin diye anlatmıyorum, neden kızıma çirkin diyeyim! Değişik ördek yavrusu diyorum :)
Aile büyüklerinden yardım alıyor musunuz?
Deniz: Yok. Basit şeylerde destek alıyoruz sadece, sirkeyle ateş düşürmek gibi.
Diş buğdayı gibi geleneksel uygulamalarınız oldu mu?
Deniz: Diş buğdayını kayınvalidem yaptı. Yaptık öyle bir şeyler ama ben ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Büyük amcamız da ismini söyledi kulağına 3 defa. Bu tür şeylerin, ailede bilen birileri olunca zararı olduğunu düşünmüyoruz.
Tuğrul: Ebeveyn olunca her şeyi düşünmeye başlıyor insan. Normal hayatta hiç umursamadığımız birçok şeyi Ceylin'in adına dert edip strese giriyoruz. Gerçekten hiç umursamadığım şeyleri kafama takmaya başladım.
Siz okurken ne kadar eğlendiniz bilmiyorum ama beni bıraksalar sabaha kadar sohbete devam edebilirdim. Hem iyi bir ev sahibi oldukları hem de tüm sorularımızı samimiyetle cevapladıkları için Deniz ve Tuğrul Akyüz'e çok teşekkür ederiz.
Röportaj: Hanife Yaşar