Güncelleme Tarihi:
Yasal nedenlerden dolayı gerçek adını açıklamak istemeyen E.F., “2018 yılı, uzun zamandır beklediğimiz ikinci kızımızın doğumuyla daha neşeli başlayamazdı. Sonra hayal edilebilecek en kötü kişisel trajediyle, eşim ve bebeğimin ölümüyle sona erdi. Bu benim hayatımın akışını değiştirdi” dedi.
45 yaşındaki E.F., altı yıl önce trajik bir olayda eşini ve bir yaşındaki kızını kaybetti ve o zamanlar sekiz yaşında olan diğer kızına tek başına ebeveynlik yapmak zorunda kaldı.
DAVA 40 AYDAN UZUN SÜRDÜ… ‘HER KURUŞUNA DEĞDİ’
E.F., son iki yıldır eşinin mirasını farklı bir şekilde devam ettirmek için yasal bir mücadele veriyor; yedi yıl önce kendi spermi ve eşinin yumurtalarını kullanarak bir laboratuvarda sakladıkları kullanılmamış embriyoları için mahkemeden taşıyıcı anne yoluyla çocuk sahibi olabilmek için izin almaya çalışıyor.
E.F. yakın zamanda bunu başardı, embriyoyu kullanma izni aldı. Dört avukatla çalışan E.F.’nin izni alabilmesi 40 aydan fazla sürdü.
Bu süreç onun için binlerce sterline mal olan duygusal bir süreç oldu ancak E.F.’ye göre “her kuruşuna değdi.”
E.F. bir taşıyıcı anne bulabilir ve canlı doğumu başarabilirse, Birleşik Krallık'ta bu olağanüstü koşullar altında doğan ilk bebek olacak.
DÜNYAYA NEDEN ANNESİZ BİR BEBEK GETİRMEK İSTİYOR Kİ?
E.F. “Altı yıl önce eşimin ölümünden sonra çok istediğimiz üçüncü çocuğa sahip olmanın mümkün olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bu ilk adım, eşimin göklerden gülümsemesi gibi geliyor” dedi.
Eşini kaybeden bu adam için çoğu insan “Zaten bir çocuğu var, neden dünyaya annesiz bir bebek getirmek istiyor ki?” yorumunda bulunuyor. Çiftin üçüncü çocuk isteğini ve E.F.’nin embriyo ile taşıyıcı anne aracılığıyla bebek sahibi olmak istemesini anlamak için çiftin hikayesini bilmek gerekiyor.
Çift ilk kez 2005 yılında tanıştı. “Eşim A.B., tanıdığım en zeki insandı, öyle ki onu tanımadan önce ulusal bir gazetede başarılarını okumuştum” diyen E.F., şunları söyledi:
“Tanıştığımızda o 23, ben 25 yaşındaydım. Düşünceli, mütevazı ve benimkinin çok ötesinde bir zekaya sahipti. Ama bir şekilde o da bana aşık oldu. Tanıştıktan sadece üç ay sonra, sade bir törenle evlendik. Üç yıl sonra eşim hamile kaldı ama kısa bir süre sonra düşük yaptı. Yıkılmıştık ama bunun olağan bir durum olduğunu da biliyorduk. Ancak daha sonra günlüklerini okuduğumda bu kaybı ne kadar zor hissettiğini tam olarak anladım.”
Birkaç aylık denemenin ardından 2010 yılında, henüz 20'li yaşlarında olan çift, üç ay erken doğan ilk çocuklarını mutlulukla kucaklarına aldı.
Bebek doğduğunda sadece bir buçuk kiloydu ve neredeyse başaramıyordu. Doktorlar bir tür sakatlığı olabileceği konusunda uyardıklarında çift korkmadı. Sonunda bebek sadece hayatta kalmadı, gelişti de. İki yaşına geldiğinde kendi kendine okumayı öğrendi, üç yaşına geldiğinde ise tamamen konuşabiliyordu.
Doktorlar aileye onu değerlendirmek üzere üstün yetenekli çocuklar psikoloğuna götürmelerini söyledi. Psikolog da küçük kızlarını “son derece üstün yetenekli” olarak tanımladı.
E.F., her şeyin oldukça beklenmedik olduğunu söyledi, “Onun üzerine titremiyorduk; sadece mutlu ve sağlıklı bir kızımız olsun istiyorduk. Hayatta kalmasına odaklanmaktan, olağanüstü becerileri karşısında hayrete düşmeye başlamıştık” dedi.
İKİNCİ BEBEK DOĞAL YOLLARLA OLMAYINCA TÜP BEBEK DENEMEYE KARAR VERDİLER
Erken gelişmiş yavruları beş yaşına geldiğinde çift, bir çocuk sahibi daha olmak istiyordu. Bu doğal yollarla gerçekleşmeyince, tüp bebek yöntemini seçtiler.
E.F. “Paramız vardı ve o sırada ikimiz de 30'lu yaşlarımızın ortasındaydık, beklemek istemedik. Nispeten genç, enerjik ebeveynler olmayı umuyorduk. İkimiz de üç çocuklu bir aileden geliyorduk, dolayısıyla bizim de hayalimiz hep buydu” dedi ve şunları söyledi:
“2017'de Londra'daki özel bir klinikte, benim sperm örneklerim eşimin toplanan yumurtalarına enjekte edildi ve iki sağlıklı embriyo elde edildi. Standart prosedürlerin bir parçası olarak, embriyoların 10 yıla kadar saklanmasına rıza gösterdik.”
Resmi klinik formlarında embriyonun ölümünden sonra eşi tarafından kullanılması gibi bir madde yoktu. Ayrıca vefatı halinde ölüm sonrası kullanımla ilgili herhangi bir tartışma da yoktu.
BEBEK OCAK 2018’DE DOĞDU AMA…
Çift, implante edilen embriyonun bir hamilelikle sonuçlandığını öğrendiklerinde çok sevindiler. İkinci kızları Ocak 2018'de güvenli bir şekilde dünyaya geldi.
E.F. “Küçük ailemiz için en mutlu gündü. İlk kızımız abla olduğu için çok mutluydu ve daha önce prematüre bir bebek sahibi olmanın verdiği tüm stresten sonra, eşim ve ben artık gülen, tombul ve güçlü bir bebeğimiz olmasının keyfini çıkarıyorduk” dedi.
Bebekleri doğduktan iki ay sonra A.B.’nin annesi kalp krizinden hayatını kaybetti ve ardından E.F.'nin 29 yaşındaki erkek kardeşine de kanser teşhisi kondu.
E.F. tüm bu yaşananlardan sonra hayatın ne kadar kısa olabileceğini gördüklerini ve kalan embriyo ile yakında üçüncü bebeklerini deneye gerektiğine karar verdiklerini söyledi. Önce ailece bir Noel geçirdikten sonra yeni yılda tüp bebek merkezine dönmeyi planlıyorlardı.
EŞİ VE 11 AYLIK BEBEĞİNİ KAYBETTİ
Tüp bebek merkezine dönmelerine fırsat kalmadı, trajedi akla gelebilecek en acımasız şekilde kendini gösterdi. E.F., yasal nedenlerden ötürü, kimliğinin ortaya çıkmaması için yaşananlarla ilgili herhangi bir ayrıntı paylaşamıyor ancak feci bir olay sonucu sevgili eşi ve 11 aylık bebekleri hayatını kaybetti.
Ailesinin yarısını kaybeden hem kendi hem de hayatta kalan sekiz yaşındaki kızının acısıyla baş etmek zorunda kalan E.F., “Kimse bunun etkisinden tam olarak kurtulabilir mi bilmiyorum. En karanlık zamanlardı. Umutsuzca eşimle son bir konuşmamızı hatırlamak, onun sesini ya da bebeğimin yüzünü bir kez daha duymak istiyordum. Ona daha yakın hissetmek için günlüklerini tekrar tekrar okudum” dedi.
E.F. nihayetinde, tek başına bir ebeveyn olmak, evi idare etmek ve hayatını kazanmak zorundaydı. Acı çekmeye devam edemezdi. Çünkü ona ihtiyacı olan bir kızı vardı.
HAYAT DEĞİŞTİREN ÇAĞRI
E.F., eşi ve kızının vefatından sonra embriyo hakkında hiç düşünmedi. Ancak 2019 yazında klinik kendisini arayıp görüşme talep ettiklerinde ve görüşmede ise “bu konuda bir şey yapmazsanız embriyoyu yok etme seçeneğimiz söz konusu” denilince işler değişti.
Acılı eş ve baba, embriyonun yok edilmemesi gerektiğini çok güçlü bir şekilde ilk kez o zaman anladığını söyledi, “Bu ziyaret, eşimi onurlandırmanın en iyi yolunun onun istediği gibi yaşamak olduğunu anlamamı sağladı. Onun istediği çocuğu dünyaya getirmek için mücadele etmeye karar verdim. Yok olmasına izin veremezdim. Sevgi dolu bir yuva sağlayabilecek imkâna sahiptim ve bu yaşamı mümkün kılmak için her şeyi yapmalıydım. Bu her ne kadar olağandışı görünse de” dedi.
İLK ADIM: YASAL ENGELLERİ AŞMAK
İlk adım yasal engelleri aşmaktı. İnsan Döllenme ve Embriyoloji Kurumun E.F.'nin başvurusuna karşı çıktı. Buna rağmen hâkimin geçen hafta özel olarak verdiği karar, ‘A.B.'nin kalan embriyolarını üçüncü bir çocuk sahibi olmak için kullanmak istediği sonucunu tamamen desteklediği’ yönündeydi.
Bu karar deyim yerindeyse bir mucizeydi ancak E.F.’nin de dediği gibi, “Bu sadece bir sonraki bölümün başlangıcıydı.”
BEBEK İSTEĞİ ÖLEN EŞİNİN ÜZÜNTÜSÜNDEN Mİ KAYNAKLANIYOR?
“Birleşik Krallık'ta ticari taşıyıcı annelik, haklı olarak kadınların sömürülmesini önlemek için yasa dışıdır” diye açıkladı E.F. ve ekledi:
“Ancak tıbbi olarak yardım edebilecek bir ailem ya da arkadaşım olmadığı için, şimdi fedakâr bir taşıyıcı annenin öne çıkmasına güvenmek zorundayım. Sonrasında ise buna uygun olmaları gerekiyor. Ve istatistiksel olarak embriyonun tutunamama ihtimali çok yüksek. Bu herkes için büyük bir talep.”
Öte yandan E.F., kızının onayını almanın yanı sıra eşinin ailesiyle de konuştu ve onlar da taşıyıcı anne kullanmanın onun isteği olduğunu kabul ettiler. Ancak E.F., kendi annesi de dahil olmak üzere pek çok eleştirmen olacağını biliyor.
‘KARIM BENİM HER ŞEYİMDİ, ONUN YERİ DOLDURULAMAZ’
“Annem elbette beni sevecek ve destekleyecek ama bana meydan okudu. Bana bunun sadece ölen eşim için duyduğum üzüntüden mi kaynaklandığını sordu” diyen E.F. şunları söyledi:
“Elbette kendime 'Annesiz bir bebek dünyaya getirmek bencillik mi?' diye sordum. Ama bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir ve benim bol miktarda aile sevgim, pratik desteğim ve kızımın babasına değil de bir kadına ihtiyaç duyduğu zamanlarda devreye giren arkadaşlarım var. İnsanlar ayrıca 'Başka biriyle tanış, daha çok gençsin' diyor. Ama karım benim her şeyimdi. O derin aşkı hayatımda bir kez yaşadığım için şanslıyım, onun yeri doldurulamazdı.”
Bir bebek sahibi olmak elbette mutluluk getirecek ama E.F. ileride karşılaşabileceği potansiyel zorlukların da farkında.
E.F. “Artık genç değilim. Ergenlik çağındaki kızım şimdiden 'utanç verici' olduğumu ve okul kapısında yaşlı bir adam olacağımı söylüyor. Belki de bu dünyada daha az zamanım var, kim bilir? Ama her ay bir maraton koşuyorum, içki ya da sigara içmiyorum ve sağlığıma dikkat ediyorum. Çocuk yetiştirmenin kolay olmadığını biliyorum, bunu zaten yapıyorum. Ama zor zamanlar bile neşenin bir parçası. Mücadeleler normaldir” dedi ve hislerini şu sözlerle anlattı:
“Hayatta sadece eylemlerinizden sorumlu olduğunuza inanmaya başladım, sonuçtan değil. Geceleri kalbimde doğru olanı yaptığımı bilerek uyumam gerekiyor. Küçük ailemiz için, bebeğimiz için bir taşıyıcı anne bulmak doğru olan şey. Ve eğer olması gerekiyorsa, o zaman fedakâr bir donör ortaya çıkacaktır. Ve bu yeni bir yolculuğun başlangıcı olacak.”
The Telegraph'ın 'The widowed father who wants a surrogate for his dead wife’s baby' başlıklı haberinden derlenmiştir.