Uyy, o ne kadar büyük kemençe!

Güncelleme Tarihi:

Uyy, o ne kadar büyük kemençe
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2012 12:20

Marsis grubuyla eğlenceli bir sohbet.

Haberin Devamı

Grupla aynı adı taşıyan ilk albümünün ardından bu yıl mayıs ayında çıkan 2. albümü ‘Zamanı Geldi (Komoxtu Ora)’ ile kulak pası silmeye devam ediyor Marsis. Karadeniz rock türündeki şarkılarını geniş bir kitleyle paylaşan grubun birbiriyle tanışması pek tesadüfi olmuş. 8 yıldır sahne aldıkları Livane’de (Kadıköy) konser önce buluştuğumuz Korhan Özyıldız ve Çağatay Kadı ile gruba dair sohbet ederken içlerinde bir baba bir de baba adayı olduğunu da öğrendik.

Marsis grubu nasıl bir araya geldi?

Korhan: Rize Fındıklı’da doğdum. Orada başlayan müzik sevdamı 2005’te İstanbul’a gelerek sürdürme kararı aldım. Yine Rize’den arkadaşım Ceyhun Demir (Kemençe) ile kendi kültürümüzün müziğini kullanarak bir rock grubu kuralım dedik. Eski tulumcumuzla 3 kişi olduktan sonra Çağatay Kadı (Elektro gitar) ile Kadıköy’de bir eylemde tanıştık. Derken o da Evren Akman (Bas Gitar) ile; Evren de Yaşar Kadir Baş (Davul) ile tanıştırdı. Böyle zincirleme bir şekilde bir araya geldik. Kadro tamamlanana kadar birçok müzisyen eşlik etti bize. Marsis’in ilk konseri 26 Nisan 2007’de Çernobil’in yıldönümünde Kadıköy meydanında gerçekleşti.

Grubun adı neden Marsis?

Korhan: Marsis Kaçkar Dağları’nın 7. büyük zirvesi ve Rize Fındıklı’da hava açıkken tepelerden baktığınızda Marsis’i görürsünüz. Tam Artvin, Rize ve Yusufeli arasında kalır. Doğu’da Ağrı’ya bakarlar, başka yerde Nemrut’a bakarlar, biz de Marsis’e bakıyoruz. Böyle bir bağdan ötürü gruba bu adı verdik.

Çoğunlukla kulüplerde sahne alıyorsunuz. Bu kasıtlı bir tercih mi?

Çağatay: Şartlardan kaynaklıyor daha çok ama yaptığımız müziğin gelişmesi için rock barlarda sahne almak önemli bir gelenek zaten. Dinleyici ile kurulan sıcak temas, denemeler yapmamızı sağlıyor ve birdenbire sahnedeyken yeni bir şarkı yapabiliyoruz. Çalmaktan da çok büyük keyif alıyoruz. Elbette büyük festivaller, halk konserleri gibi organizasyonlarda sahne almak ayrı bir keyif ama bizim için çok fark etmiyor, her yerde çalarız.

Haberin Devamı

Uyy, o ne kadar büyük kemençe

Haberin Devamı

Canlı performanslarda hangi dilleri kullanıyorsunuz?

Korhan: Ana dilim olan Lazca, Türkçe (Karadeniz ağzıyla Trabzon, Artvin ve Rize), Rumca, Hemşince, Gürcüce yani o coğrafyadaki tüm dilleri kullanmaya çalışıyoruz.

“Dünyada yapılan her yanlışlık, bizim de sorumluluğumuzdur”

Şahit olduğum kadarıyla Karadeniz müziği dinleyenler içinde bir ayrım var. Sizi, Kazım Koyuncu’yu ya da Fuat Saka’yı dinleyen biri Karadeniz pop dinlemiyor katiyen. Karadeniz müzisyenlerinin kendi içinde de böyle bir gruplaşma var mı? 

Çağatay: Popüler kültürün her müzik tarzında olduğu gibi Karadeniz müziği üzerinde de büyük etkisi var. Bu çemberin içinde yer alabilmek için hem müzikal hem de politik anlamda popülist davrananlar var haliyle. Ayrım buradan başlıyor aslında. Sizin saydığınız gibi müziği ve hayatı farklı algılayan müzisyenler de doğal bir biçimde kendi yerlerini kuruyorlar müzik alanında. Biz de bunu söylüyoruz hep “Hayatı farklı algılayan bir başka Karadeniz var”. Karadeniz sadece o Karadeniz popçularının yansıttığından ibaretmiş gibi görülüyor.

Protest bir grup olduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Çağatay: Kelime anlamıyla değil ama duruşumuzdan ötürü söyleyebiliriz. Hiçbir zaman bunu reddetmedik zaten. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yapılan her yanlışlık, bizim de sorumluluğumuzdur ve doğruya ulaşması için elimizden geleni yaparız.
“Çernobil’in üstünde niye bu kadar duruyorlar?” diye yorumlara rastladım. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?

Korhan: Çernobil bizim üzerimizde durduğu için biz de onun üzerinde durmak zorundayız. Onun etkisinden kurtulmaya çalışıyoruz, yenileri de yaşanmasın istiyoruz. “Biraz radyasyon kemiklere yararlıdır”, “Bakın ben de içiyorum çaydan” gibi söylemlerle insanlar kandırıldı ve olan yine radyasyona maruz kalanlara oldu. Her evden 2-3 kişi kansere yakalanıyor. Bunun üzerinde nasıl durmayalım? Biz bunları dile getirmesek Marsis de olamazdık. Karadeniz pop yapardık.

Çağatay: Sanki Çernobil vb. doğayı katleden olaylara karşı durunca bundan prim elde ediliyormuş gibi yanlış bir algı da var. Ama zaten hakim güç tüm bunlara çanak tutuyorken nasıl bir çıkar sağlayabiliriz ki bundan?

Haberin Devamı

“Her fırsatta horon tutarız”

Dinleyici kitlenizin profili nasıl?

Çağatay: Çok karışık (Gülüyorlar). Her konserin farklı bir kitlesi oluyor ve ona göre repertuarı bile değiştiriyoruz. Burada genç bir dinleyiciye konser verirken, Karadeniz’de halk konserinde bambaşka bir dinleyici karşılıyor bizi. Bu farklılığı seviyoruz.

 

Uyy, o ne kadar büyük kemençe
 
Ceyhun Demir- Korhan Özyıldız


Horon ile aranız nasıl?

Korhan: Bulduğumuz her fırsatta oynarız. Çoğu kez sahneden atlayıp horon tutan seyircinin arasına karışmışımdır. Ben iniyorum, Ceyhun iniyor, diğerleri çalmaya devam ediyor (Gülüyorlar).

Livane sizin mekanınız gibi bir yer, değil mi? Hangi periyodlarda çıkıyorsunuz burada? 

Korhan: 8 yıldır çalıyoruz burada. Şehir dışı ve yurt dışına çıkma planlarımızdan ötürü artık ayda 1 kez olacak şekilde bir program yaptık. Günleri ya bizim sosyal medya hesaplarımızdan ya da Livane’nin sitesinden takip edilebilir.

Yakın zamanda nerelerde sahne alacaksınız?

14 Aralık Ankara-Hayal Kahvesi, 15 Aralık Eskişehir-Up’n Down, 31 Aralık’ta Kadıköy-Livane, 19 Ocak İstanbul Live.

Haberin Devamı

“Kazım Koyuncu’ya benzetilmek, doğru bir iş yaptığımızı gösterir”

Korhan’ın sesi ve görüntüsü Kazım Koyuncu’ya çok benzetiliyor. Müzik tarzından mı kaynaklanıyor bu? Siz neye bağlıyorsunuz?

Korhan: Kazım abi çok değerli bir müzisyen, hayatını çok onurlu yaşamış doğru bir örnek bizim için. İnsanların hafızasında o kadar büyük bir yer oluşturdu ki benzetilmesi oldukça normal ama o özlemi gidermek imkansız. Zaten öyle bir amacımız yok elbette. Örnek aldığımız birine benzetilmek, gerçekten doğru bir şey yaptığımızı gösteriyor. Görünüşün benzemesine gelince, o da normal çünkü Karadeniz’de çoğu insanın burnu büyük, gözleri çöküktür. Dolayısıyla bir sürü Kazım var ona benzeyen, bir sürü Korhan var bana benzeyen (gülüyor).

Haberin Devamı

Uyy, o ne kadar büyük kemençe

Kazım Koyuncu

Saç da uzun olunca…

Korhan: Saç uzatmanın ayrı bir yeri vardır bende. Çünkü ben gitara başladığımda herkes “Uyy o ne gada buyuk kemençe” deyip alay ederdi. Ya da “O saçı sakalı kesip adama benze de gel” derlerdi. Kültürümüzü elbette çok seviyoruz ama her yönünü değil. Oradakilerin de biraz daha değişmesi, karşısındaki insana daha anlayışlı olması gerekiyor. Değişen bir dünya var ve onlar da değişmeli ve bu yüzden haliyle ben de saç uzatıyorum. Yarın öbür gün eleştirenlerin de çocukları saç uzatıyor, gitar çalıyor ve onlar da kabulleniyorlar zamanla.

Çağatay: Elinde silah olacağına gitarı olsun, kemençesi olsun. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Bizim için Karadeniz silahıyla ünlü olacağına müzisyenleriyle ünlü olmalı. Sert görüntüsünün yanında duygusal bir yönü, coşkusu da var Karadenizlinin, bunu da açığa çıkarmak lazım. Kültürün her öğesini ileriye taşımanın manası yok. Marsis de tüm tercihleriyle ezber bozmaya çalışıyor.

“Hamsi balık değildir”

Bu kültürün bir de mihenk taşı var, Hamsi. Nedir bu tutkunun altındaki neden?

Korhan: Hamsi balık değildir ve tarihin öznesidir (Gülüyorlar).

Çağatay: Küçük bir yeğenim var. O bile babama sesleniyor “Dede balık alma, hamsi al” diye sesleniyor. Kendimizi bildik bileli seviyoruz. Çok sayıda ve ekonomik olduğu için herhalde Yaşamını sürdürmeni sağlayacak en önemli besin kaynağı olduğu için ister istemez güçlü bir bağ kuruyorsun hamsiyle aranda.

İyi de hep aynı şeyi yiyince sıkılmaz mı insan?

Korhan: Aynı değil ki; hamsili ekmek, hamsi buğulama, hamsi tava, hamsili pilav var. Hepsi başka yemek (Gülüyorlar).

İçinizde baba olanlar var mı?

Korhan: Evren’in bir kızı olacak yakında. Ceyhun’un 1.5 yaşında bir oğlu var, Boran. En küçük Marsis elemanı. Büyük konserlerde annesi getiriyor bazen ama küçük olduğu için “Ne yapıyor bunlar?” der gibi bakıyor. Buna rağmen müziğe eğilimi olacak gibi çünkü elimizde bir enstrüman gördüğünde hemen tutup almaya çalışıyor, tellerine vuruyor.

Çocuklar geliyor mu konserlerinize?

Çağatay: Halk konserlerine çok sayıda çocuk geliyor. Sahneye çıkmaya çalışanlar, ortalıkta koşturanlar, kenarda uyuyanlar… Çok fazla küçük hayranımız da var.

Keyifli sohbeti için sevgili Korhan ve Çağatay’a çok teşekkür ederiz.

Röportaj: Hanife Yaşar

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!