Güncelleme Tarihi:
Uyku apne sendromunun, uyku sırasında üst solunum yollarında tekrarlayan tıkanma nedeniyle ataklar şeklinde ortaya çıkan solunum durması ile karakterize bir hastalık olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Salih Bilgin şunlara değindi: “Hastalar uyku sırasında boğuluyormuş veya solunun yolları tıkanmış gibi hissedebilir, uyku sırasında sık uyanıyor olabilir ya da hiçbir rahatsızlık hissetmeyebilirler. Zaman zaman uykusu sırasında hastanın uzun süre nefes almadığını fark eden yakınları hastayı ilgili kliniklere yönlendirebilmektedir. Hastaların uyku kalitesi düşüktür. Derin uykuya dalamadığı için gündüzleri yorgunluk, aşırı uyku hali ve konsantrasyon bozukluğu çoğu hastada görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak uyku apnesi olanların trafik kazası yapma oranının 2-7 kat arttığı tespit edilmiştir. Toplumda çok sık oranda olmasına rağmen, rahatsızlıkları hastalar tarafından yeterince önemsenmediğinden uyku apne sendromu varlığı çoğu hastada tespit edilememektedir.”
Bu kişilerde olasılık daha fazla
Uyku apnesi tanısının uyku laboratuvarlarında konulduğunu belirten Bilgin, “Uyku bozukluğu tanısı bu iş için özel donatılmış uyku laboratuvarında konulur. Tanı için genellikle polisomnografi (PSG) denilen uyku evrelerini, solunum verilerini, kalp ritmini ve sinirsel uyarıları kaydeden bir cihaz kullanılmaktadır. Cihazdan alınan veriler ile de tanı kesinleşir. Uyku apne sendromunun ortaya çıkma ihtimali obez olanlarda, genetik yatkınlığı olanlarda ve sakinleştirici ilaç kullananlarda daha fazladır. Horlayanlarda uyku apnesi görülme ihtimali daha yüksektir. Sırt üstü yatma uyku apnelerini tetikleyebilir. Nefes alıp vermenin durması sırasında kan oksijen seviyesi düşer, karbondioksit seviyesi yükselir, kanın asitlik seviyesi artar, kanda stres hormonları artar, insülin hormonuna yanıt azalır. Tüm bu süreçler metabolizmayı ve dolaşım sistemini olumsuz etkilemektedir” diye konuştu.
Hayati organları olumsuz etkiliyor
Kalp ve beyin gibi hayati organların bu hastalıktan olumsuz etkilendiğini dile getiren Salih Bilgin, “Uyku apnesinin hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritim bozuklukları, kalp yetmezliği ve inme ile ilişkili olduğu, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini artırdığı bilinmektedir. Gerek insülin direnci gibi metabolik bozukluklar gerekse stres hormonlarının yüksekliği kan basıncının artışına neden olmaktadır. İlaç tedavilerine dirençli hipertansiyon varlığında uyku apne sendromu ilk akla gelmesi gereken hastalıklardandır. Obezite, insülin direnci, şeker hastalığı, sigara gibi kalp damar hastalığı risk faktörleri ile uyku apne sendromunun risk faktörlerinin çoğu ortaktır. Bu nedenle uyku apnesi olanlarda kalp damar hastalığı görülme ihtimali daha yüksektir. Ayrıca uyku apne sendromu tansiyonu yükseltir, insülin direncine neden olur ve stres hormonlarının seviyesini artırır. Tüm bu nedenler kalp damar hastalığının oluşmasına ve ilerlemesine neden olur. Damar hastalığı olanlarda azalmış kan akımı kalp kaslarına yeterli oksijen taşıyamamaktadır. Apne sırasında kalp kaslarındaki oksijen yetersizliğinin daha da artması kalp krizini tetikleyebilmektedir. Damar hastalıkları ve kan oksijen seviyesindeki azalma, yüksek tansiyon kalpte olduğu gibi beyni de etkileyerek inmeye neden olabilir. Uyku apne sendromu olanlarda aritmiler oldukça sık görülür. Kalp hızı üzerine etki eden hormon ve sinirsel refleks mekanizmalar kalp hızında değişiklere ve ritim bozukluğuna neden olabilir. Genellikle solunumun durduğu sırada kalp hızında yavaşlama, tekrar solunumun başlaması ile kalp hızında artış ve ritim bozuklukları ortaya çıkar. Nadiren ciddi ritim bozuklukları ve ani ölümler görülebilir. Solunumun durduğu zamanlarda göğüs kafesi içindeki negatif basıncın artması kalbe kan dönüşünün artmasına kalpten pompalanan kan miktarının azalmasına neden olur. Bu duruma bir de kalp hızında azalma eklenince kalpten pompalanan kan miktarı belirgin şekilde düşebilmektedir. Ayrıca kan oksijen seviyesinin düşmesi kalp kaslarını zayıflatır. Kalp damar hastalığı olanlarda kalp yetmezliği çok daha hızlı gelişir” şeklinde konuştu.
Uyku apnesinin trafik kazalarına ve sosyal başarısızlıklara neden olabileceğini anlatan Uzm. Dr. Bilgin, “Uyku apne sendromunun iş hayatında başarısızlık, gündüz aşırı uyku eğilimi ve buna bağlı trafik kazaları, iş kazaları bunlara bağlı ekonomik kayıplar ve evlilik sorunları gibi sosyoekonomik olumsuz sonuçları da vardır” ifadelerini kullandı.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Uyku apnesinde tedavi seçeneklerini de açıklayan Bilgin, “Uyku apnesinde tanıda altın standart uyku testidir. Tedavide altın standart CPAP’dır. Tedavide amaç tıkalı hava yolunu basınçlı hava veren cihaz ile uyku süresince açık tutmak ve solunumsal olayların görülmesini engellemektir. Uyku apnesinde cerrahinin yeri düzeltici cerrahidir. Cihaz verilmeden önce her hastanın zayıflaması, sigara içiyorsa terk etmesi, alkol kullanıyorsa bırakması, en azından yatmadan 3-4 saat önce alkol almayı bırakması önemlidir. Hastada hafif derecede uyku apnesi varsa ve sırt üstü pozisyonda daha sıklıkla görülüyorsa, sırt üstü yatmayı kısmen engelleyen yöntemlerle sırt üstü yatmasının engellenmesi uyku hijyenini bozmuyorsa kullanılan bir yöntemdir. Antihistaminik ilaçların ve sakinleştirici ilaçların alınmasından kaçınılması önemlidir” sözlerine yer verdi.