Güncelleme Tarihi:
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Burçak Erzik, tüp bebek tedavisi sürecinde olan çiftleri internette bulunan yanlış bilgilere karşı uyardı. Tüp bebek tedavisine başlayacak kadınların büyük kısmının, kullanılan ilaçlar nedeniyle kilo alacağı endişesi taşıdığını belirten Erzik, "Tedavide kullanılan ilaçlar, yeterli sayı ve kalitede yumurta hücresi elde etmek için yumurtalıkları uyarır. Hormon değerlerinin yükselmesi sonucu vücutta su tutulumu meydana gelebilir ve hastalar kilo almış hissine kapılabilir. İlaç kullanımının sona ermesiyle hormon düzeyleri hızlı bir şekilde normale döner ve vücuttaki fazla su atılır" dedi.
Tüp bebek tedavisinde anne adaylarına östrojen ve progesteron hormonu desteği verildiğini söyleyen Dr. Erzik, hormon desteğinin birçok anne adayına uygulandığını ancak bunun gebelikte 10'uncu haftadan sonra kesilerek normal hamilelik sürecinin devam ettiğini belirtti. Dr. Erzik sözlerine şöyle devam etti: "Rahmi hazırlamak için sahte bir yumurtlama yaratılması gerekiyor. Bu nedenle hormonal destekler, hamileliğin 10’uncu haftasına kadar devam ediyor. İlk testten itibaren bu destekler yavaş yavaş azaltılıyor. Gebelik 10-11’inci haftaya ulaştığında, plasenta bu desteklerin yerini alıyor. Sonrası normal hamilelik süreci gibi devam ediyor."
Tüp bebek tedavisine başvuran çiftlerin beslenme ve kilo konusunda da dikkatli olması gerektiğini belirten Dr. Erzik, çiftlere bazı önerilerde bulundu: "Sağlıklı ve dengeli beslenme çok önemli. Yoğun karbonhidrat, tatlı tüketimi ve tek tip et ağırlıklı beslenmeler bizim için olumsuz. Sebze, süt ürünleri, yumurta, balık, bakliyatlar, meyve, kuruyemiş ve kuru meyveler beslenme listesine eklenmeli. Bu dönemde aktif egzersiz yaptırmıyoruz ancak çift tedaviye başlamadan önce ideal kilosunda olmalı. Tedavi sırasında yürüyüş en ideal spor oluyor. Günlük uyku ritmi bozulmamalı ve sigara, alkol kullanımı tedaviye başlamadan 2-3 ay önce bırakılmalı."
Tüp bebek tedavisinde gebeliğin oluşup oluşmadığının embriyo transferinden yaklaşık 12 gün sonra netleştiğini ifade eden Dr. Erzik, özellikle şehir dışından ya da yurt dışından tedavi için gelen çiftlerin bu süreçte seyahat etmelerinde bir sakınca olmadığını sadece embriyo transferinin yapıldığı gün uzun yolculuğa çıkılmaması gerektiğini belirtti ve "Nadiren de olsa bazı kadınlarda ovülasyon indüksiyonu sonrası yumurtalıkların aşırı uyarılması (Ovaryan Hiperstimülasyon Sendromu) görülebilmektedir. Bu gibi ciddi komplikasyon riskleri bulunan hastaların doktor gözetimi altında kalmaları gerekebilir" dedi.
Dr. Erzik, gebelik testinin olumlu olması sonucunda ilaç desteğine devam edildiğini ifade etti ve "İlaç desteklerine devam ediliyor ve iki hafta sonra ultrason kontrolü yapılıyor. Hastaların büyük grubunda hormonal destekler kullanılıyor ama küçük bir bölümünde natürel fet denilen doğal tedaviler uygulanıyor. Kişinin kendi yumurtasının salgıladığı hormonlar kullanılarak, transfer gerçekleştiriliyor. Bu yöntem, ideal olarak düzenli adet gören, 25-35 yaş arasında, yeterli östrojen ve progesteron salgısı bulunan veya özellikle tıbbi açıdan hormon kullanması sakıncalı olan kadınlarda tercih ediliyor. Daha önceki gebelik hikâyelerinde ilaçların da tetiklemiş olabileceği gebelik tansiyonu, preeklampsi gibi bazı olumsuz tablolar yaşanmışsa da tercih ediliyor. Tam yumurtlama dönemlerinin tespit edilmesi açısından anne adayların yumurtlamaya yakın dönemlerinde 3-4 gün üst üste muayeneye gelip, ultrason yapılması gerekiyor" dedi.
Türkiye'de sezaryen ile doğum oranlarına da değinen Dr. Erzik, sezaryen doğum şeklinin çoğul gebelikler nedeniyle tüp bebekte daha sık olabildiğini belirtti ve şunları söyledi: "Toplumda tüp bebek gebeliklerinde doğum şeklinin mutlaka sezaryen olması gerektiği gibi bir algı var. Her gebelik kıymetli bu nedenle vajinal veya sezaryen ile doğum kararı tıbbi endikasyonlara göre verilmelidir. Sezaryen doğumlar, tüp bebek gebeliklerinde daha sık görülüyor. Bunun tıbbi sebepleri arasında çoğul gebelikler ön planda. İri bebek ve plasental anomaliler de sıktır. Miyom ameliyatı geçiren hastalarda zaten sezaryene gerek duyuluyor. Tıbbi endikasyonlardan dolayı sezaryen daha fazla yapılıyor."
Dr. Erzik, sezaryen oranlarına da değindi ve sözlerini şöyle noktaladı: "Dünya istatistiklerine göre, doğumların yüzde 60’ı vajinal, yüzde 40’ı sezaryenle gerçekleşiyor. Anne yaşının artması ve doğumsal riskleri azaltmak adına yapılan yakın prenatal takipler ve intrapartum izlemler sezaryen oranlarını artırıyor. Türkiye’de yüzde 50 normal doğum, yüzde 50 oranında sezaryen doğum gerçekleştiği tahmin ediliyor."
DHA