Güncelleme Tarihi:
Çocuk yetiştirmek zor iş şekerim. Sürekli hazırlıksız yakalıyor bu çocuk kısmı insanı.
Tam "Oldu, bu işi de hallettik" dediğiniz noktada bir başka şey çıkıyor karşınıza. Tuvalet eğitimini tamamlıyorsunuz, geceleri kabus görüp uyanmaya başlıyor. Kendi kendine yemesini öğretiyorsunuz, o güne kadar hapır küpür sebze yiyen çocuk ağzına yeşil hiçbir şey koymaz oluyor. Ne zaman siz kendi hanenize bir artı puan ekleseniz, o kendi hanesine en az iki tane daha koyuyor. Sonuç: sürekli bir farkla geridesiniz.
Anne olmak konusunda hazırlıksız yakalanmış gibi hissediyorum kendimi. Yanlış anlaşılmasın, çocuklarımın ikisi de planlı, istenen, beklenen bebeklerdi. Ancak doğurmak değil de büyütmekmiş zor olan, onu anlıyorum gün geçtikçe...
Neyse ki etrafımda benden daha tecrübeli olan anneler var. Bir tanesi, Deniz'in okuldan arkadaşının annesi. Onun da araları 19 ay olan iki oğlu var. O kadın benim gözümde bir azize. Hele bazı günler Deniz onlara gidiyor, anne onların üçüyle birlikte başa çıkıyor ya, inanamıyorum. Bize de oynamaya geldikleri oluyor üçünün, severek de ağırlıyorum, fakat ne yalan söyleyeyim, elim ayağım birbirine dolanıyor. Elbette bunda etrafımda hiç erkek çocukla büyümemiş olmamın da etkisi var.
Neyse, geçenlerde bu anne arkadaşımla sohbet ederken, iki çocuklu hayatımızın eskiye göre biraz daha kolaylaştığından dem vurdum. Derin'in yürümeye başladığı şu son bir iki aydır Deniz'le aralarında farklı bir bağ kuruldu. Hala fiziksel kapasite olarak çok farklılar tabii ki. Her ne kadar Derin 15 aylık boyuyla koltuklara çıkarak beni şaşırtsa da, Deniz'in "uçan takla" olarak adlandırdığı hareketleri yapmasına daha çok var. Ama yine de yeri geldiğinde el ele tutuşup yürüyebiliyorlar mesela. Böyle olunca da bir yerlere gitmek nispeten kolaylaştı çocuklarla. Derin yerlerde sürünmek zorunda değil en azından. Ona göre plan yapabiliyoruz.
Ya da, Deniz üzerini kendi kendine giyinebiliyor artık. O da çok büyük bir gelişme oldu hayatımızda. Ben Derin'i hazırlarken Deniz'e "Hadi sen de üstünü giy" diyorum. Yaklaşık 56 kere söyledikten sonra bir bakıyorum, hakikaten de giymiş. Büyük ilerleme!
Blogcu anne: Elif Doğan