Güncelleme Tarihi:
Yağ kitlesinin artışı için depolanan yağ miktarı ile yakılan yağ miktarı arasında dengesizlik olması gerekiyor. İşte enerji tüketiminin 3 bileşeni;
1. Bazal Metabolizma Hızı: Vücut ısısının korunması, kan pompalanması solunum ve diğer temel fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli enerji miktarıdır.
2. Aktivite ile artan enerji: Fiziksel aktivite ile arttırılabilen bir enerji tüketimidir.
3.Yiyeceklerin Termik etkisi: Enerji harcanmasının küçük bir bölümünü oluşturur. Yemeğin tüketilmesinden sonraki enerji harcanmasının artışından sorumludur. Yiyeceklerin sindirilip, zorunlu depolanması için yapılan enerji tüketimidir. Enerji tüketimi önemlidir çünkü birey enerji dengesi içinde olursa toplam kalori alımı tüketime eşittir. Obezite oluşumu için vücuda giren enerji miktarının harcanan enerji miktarından fazla olması gerekmektedir.
Yani kilolu kişilere normal metabolik fonksiyonlarını idame ettireceği miktardan daha az kalorili beslenme hiçbir işe yaramayacaktır. Vücut az enerji aldığı için dengeyi sağlamak adına daha az harcama yapacaktır. Vücudun bu düzenleyici sistemi kısa kilo kaybını müteakip pozitif dengeyi tekrar sağlayacak ve kilo artışı yeniden başlayacaktır. Yani fazla kilolu kişilerin bir dönem sonra su içsem yarıyor ifadesi gündeme gelecektir. O yüzden beslenme programı kişinin ihtiyaçlarını tamamen karşılayacak ve yoksunluk oluşturmayacak şekilde olmalı ve kişiye özel olmalıdır.
“Temel besinler” tanımını, günlük beslenmemizde en çok yer tutan, nerdeyse her öğünde yediğimiz besinler için kullanmaktayız. Nedir bu besinler? Ekmek, et, süt, yumurta, şeker. Mayaları da unutmamak gerek aslında; ekmekten peynire, yoğurttan sirkeye; kaçınılmaz olarak pek çok yiyecekte bulunan bu besin katkısı, besin olmamakla beraber, alerjilere zemin oluşturan temel besinlerin arasında yer alıyor. Son bilimsel gelişmelere bakılırsa, günlük yaşamı zorlaştırmalarının yan sıra, alerjiler günümüzde giderek yaygınlaşan oto-immün hastalıklar başta olmak üzere yaşamı tehdit eden pek çok hastalıktan da sorumlu.
Çölyak hastalığı, sinüzit, gastrit, kolit, reflü, akne vb. deri hastalıkları, sedef, Tip-I diyabet, Tip-II diyabet, obezite, damar sertliği - damar kireçlenmesi gibi damar hastalıkları, polen, hayvan tüyü, ev tozu gibi yüzlerce maddeye karşı gelişen alerjik tepkiler. Temel besin alerjileri çeşitli davranış bozukluklarına da yol açıyor: Hiperaktivite, dikkat eksikliği, sosyal uyumsuzluk, karbonhidrat bağımlılığı. Temel besin alerjileri çeşitli ilaçların yan etki profillerini ağırlaştırmak gibi, vücutta daha nice bozukluğa yol açıyor.
Bazı insanlar genetik olarak bazı besinlerin proteinlerine karşı savunmasız. Genetik olarak savunmasız kişilerde besin proteinleri bağırsakta hasar oluşturuyor. Yabancı proteinler bu hasarlı dokudan vücuda sızdıkları gibi, o sırada bağırsakta bulunan başka birçok madde de aynı yerden kana karışıyor. Kana karışan yabancı proteinler dolaşımla birlikte tüm vücuda dağılıyor. Yabancı proteinler barsak hücreleri ile aynı yapıda hücrelere sahip olan tüm dokulara hasar vermeye başlıyor.
Bağışıklık sistemimiz hasarın oluştuğu yerlerde derhal tepki veriyor ama yabancı proteinleri yok edemiyor. Zira bu proteinler bağırsakta tam sindirilmemiş halde iken kana karıştıklarından, çok büyükler.
Bağırsaktaki hasarın nedeni her gün sürekli tüketilen bir madde olduğu için, bağışıklık sistemimiz her gün devam eden bu ‘saldırı’ yüzünden büyük stres altına giriyor, sağlıklı çalışması bozuluyor. Bağışıklık sistemimiz stres altında iken aşırı yanıtlar vermeye başlıyor. Yabancı proteinin verdiği hasara bağışıklık sisteminin verdiği hasar da ekleniyor.
Doku harabiyeti ilerliyor, dokunun yapısı bozuluyor. Örneğin bu doku deri ise artık parfüm veya metal takılar dahi deride hastalık oluşturuyor. Sonuç: alerjik cilt.
Dokunun yapısı bozuldukça fonksiyonları da bozuluyor. Örneğin bu doku tiroid dokusu ise artık yeterince hormon üretmemeye başlıyor. Sonuç: Hipotiroidi
Organ belirtileri şeklinde, artık göz ardı edilemeyecek hastalık tabloları gelişiyor. Örneğin pankreas tahribatında insülin üretimi duruyor. Sonuç: Tip-I diyabet.
İntolerans besinlerin karbonhidrat içeriğinin incebağırsakta sindirilememesi sonucunda bu bol şekerli barsak muhtevasının kalınbağırsağa ilerlemesi ve buradaki florayı oluşturan bakteri ve özellikle mantarların bu zengin içerikle aşırı beslenerek gaz oluşturması, bunun da şişkinliğe yol açması sürecini tarif eder. İntolerans sürecinin nedeni, bazı kişilerde bazı sindirim enzimlerinin üretilememesidir.
[fotogaleri=1340]
Besin alerjisi besinlerdeki proteinlere karşı vücutta bir dizi reaksiyon oluşması demektir. Alerji sürecine yol açan asıl neden bazı besinlerdeki proteinlerin bağırsak geçirgenliğini bozması ve vücuda girmesidir. Yabancı bir proteinin vücuda girmesi bir zehrin kana karışması, yabancı bir maddenin vücudu istilası anlamına gelir. Savunma sistemimiz (immün sistem=bağışıklık sistemi) bunu tam olarak bu şekilde algılar. Yabancı bir proteinin vücuda girmesi er-geç yaşamı tehdit eden reaksiyonlar zinciri oluşturur.
İHA