Güncelleme Tarihi:
Tekrarlayan gebelik kayıpları, uluslararası kuruluşlar tarafından da tanımı hala tartışmalı olan bir konudur. Bir kuruluş iki ve üstü sayıda düşük yapan kadınlara bu tanıyı koyarken, diğer bir kuruluş üç ve üstü sayıda düşük olmasıyla tanı konulmasını önerir.
Tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenleri ve tedavisi
1. Rahmin anatomik bozuklukları (Doğuştan veya sonradan oluşan)
Doğuştan olan rahmin anatomik bozuklukları, anne karnındaki kız bebekte organ gelişim sürecindeki hatalardan kaynaklanan durumlar olup gebeliğin tutunmasını, tutunmuş olan gebeliğin ilerlemesini veya ilerlemiş gebeliğin erken doğumunu beraberinde getirebilmektedir. Bazı çeşitleri, rahmin iç duvarındaki bebeğin yuvalandığı ortamın uygun olmasına engel olabilmektedir. Gelişimdeki yakınlık nedeniyle, bazı doğuştan rahim anomalileri, böbrek ve idrar yolları anomalileriyle birlikte olabilmektedir. Doğuştan rahim anomalileri, rahmin hiç gelişmemesi şeklinde olabildiği gibi çift rahim, çift boynuzlu rahim, tek boynuzlu rahim ve rahim gelişimi muntazam olsa da bebeğin yuvalandığı iç duvarın gelişmediği durumlar şeklinde örneklendirilebilir. Bu anomalilerin hepsi tekrarlayan gebelik kaybına yol açmayabilir. Kişisel detay farklılıkları burada önem kazanmaktadır. Bu konuda doktorunuzun önerilerine uymanız gerekmektedir.
Sonradan oluşan bozukluklar, çoğunlukla rahim içi yapışıklıklar nedeniyle olur. Geçirilmiş rahim içi enfeksiyonlar, cerrahi müdahaleler, rahim içi yapışıklık sebebi olabilmekle birlikte, kadının yaşının ve doğum sayısının artmasıyla da bu durum artış gösterebilmektedir.
Sonradan oluşan bozukluklara diğer örnekler, myom ve polip gibi rahmin iyi huylu tümörleridir.
2. Bağışıklık sistemi bozuklukları
Bu durumlardan öne çıkan tablo, antifosfolipid sendromudur. Bu sendrom, vücudun kendi hücre duvarlarındaki yapı taşlarına karşı oluşturduğu antikorların, gebeliğin devamını zorlaştırdığı, bebeğin de dolaylı olarak etkilenip düşük, erken doğum, gelişme geriliği, gebelik zehirlenmesi gibi durumlarla karşılaşabildiği bağışıklık sistemi sorunu olarak tanımlanır. Tanı konulması için klinik ve laboratuvar kriterleri bulunmaktadır.
3. Genetik bozukluklar
İnsanın bazı genleri, ister anne babasından gelmiş olsun, ister sonradan değişikliğe uğramış olsun, rahmin iç duvarına embriyonun yerleşimini engelleyebilmektedir. Down sendromu ve benzeri kromozom yapısına sahip embriyoların tutunma ve gebeliğe devam etme olasılıkları, sağlıklı genetik yapısı olanlara göre daha düşüktür. Bazı genler de erken dönem embriyonun beslenmesini bozarak gebelik kaybına yol açabilmektedir. Ayrıca, translokasyon taşıyıcısı olan anne ve babanın, anormal kromozom yapılı bebek ve dolayısıyla düşükle sonuçlanabilecek gebeliğe sahip olma riskleri artmaktadır. Bu konular, gün geçtikçe bilimsel araştırmalarla daha iyi anlaşılmaya başlanmakta, tedavi umudu da böylelikle artmaktadır.
4. Hormon sistemi bozuklukları
Bu durumlara örnekler, kontrolsüz şeker hastalığı, tiroid bezi bozuklukları olarak sayılabilir. Şeker hastalığının kontrolsüz olması, uzun dönemde damar duvarını bozabilmekte, bozduğu damara göre değişebilen organ tutulumları yapabilmekte, kalp ve damar sistemi, sinir sistemi başta olmak üzere çeşitli organ ve sistemlerde ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Hormon sistemi bozukluklarının, mümkünse gebelik planı öncesi tetkik edilip tedavi edilmesi, gebelik kaybı olasılığını ciddi ölçüde azaltacaktır.